KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI?
11 milyon işçi var. Çalışma Bakanlığında işçi sayısı ise 5.5 milyon. Nasıl 6 milyona yakın işsiz olmasına rağmen, devletin istatistik kurumu TUİK´te 2.5 milyon görünüyorsa, öyle.
11 milyon işçi var. Çalışma Bakanlığında işçi sayısı ise 5.5 milyon. Nasıl 6 milyona yakın işsiz olmasına rağmen, devletin istatistik kurumu TUİK’te 2.5 milyon görünüyorsa, öyle.
Sendikalann üye sayılan da gerçeğin üzerinde… Ama Hükümetler, 2009’a kadar ses çıkarmadılar, şantaj aracı olarak kullandılar. Ne zaman işçi, ‘yeter artık’ diye baş kaldırmaya niyetlense, şantaj başını gösteriyordu. ANAP hükümetinden beri böyle…
Ta ki, neredeyse bütün kamu kuruluşlan tasfiye edilip, kamuda işçi kalmayıncaya kadar devam etti. AB’ye, IMF’ye ve Dünya Bankasına verilen sözlerin gereği yapılmıştı; ‘Kamu tasfiye edilecek, kamudaki istihdam düşürülecek, kamunun yetki ve olanaklan yerel yönetimlere devredilecekti’
Geriye, iyice zayıflamış sendikalan tasfiye etmek kaldı. AKP, sendikaların önüne iki tercih koydu; Ya Kırk katır, ya da kırk satır.
Kırk katır şu:
2009’daki genelgeleriyle, ‘sendikalı sayısını SGK verilerine göre saptayacağız’ dediler. Genelge, 3 yıl boyunca sendikalann korkusu oldu. 100’den fazla sendikanın sadece 12’sinin yetki alması, 80’inin toplu sözleşme yapamaz, aidat alamaz, faaliyet yürütemez hale düşürülmesi demekti. DİSK bitiyor, Hak-İş’in 1 sendikası, Türk-İş‘in ise 11 sendikası tehlikeyi savuşturabiliyordu.
Toplu İş İlişkileri Kanun taslağı, Bakanlar Kurulunun imzasında bekletiliyor ve bir türlü Meclise indirilmiyorken, aniden imzadan geri çekildi ve 3 yıldır uygulanmayan bu genelge gündeme getirildi. Hak-Iş dahil bütün sendikalar, karşı çıktılar. Hak-İş, ‘isyan sebebidir’ dedi.
Kırk satır:
Tepkiden çekindi Hükümet. SGK verilerini 1 yıl daha erteleyerek, Bakanlann imzasından çektiği Toplu İş İlişkileri Kanun taslağını bu kez, hızlı şekilde devreye yeniden soktular.
Ama imzadayken, ülke barajını binde 5’ten yüzde 3’e çıkardılar, işyeri temsilcilerinin ve sendikacılann güvencesini kaldırdılar ve grev yasaklannı genişlettiler. Yeni halini yıldım hızıyla Bakanlara imzalatıp Meclise sevk ettiler.
AKP, sendikalan tasfiyeyi bu kez genelgeyle değil, yasa yoluyla yapacaktı.
11 milyon SGK’lının yüzde 3 u, 5.5 milyonun yüzde 10’undan çok daha fazla idi. Tasan yasalaşırsa, ancak 20 sendika yüzde 3’ü geçip, toplu sözleşme yetkisi alabiliyor. Grev yasağı ve sendikacılann güvencesizliği de ilave edilmişti. 5 yıllık geçiş süresi koymuşlar ama kimin için? Sadece yüzde 3 barajını geçme şansı olan 20 sendika için.
DİSK isyan ediyor bu oyuna. Bu saldın altında hafta sonu Genel Kurul yapacaklar. Hak-İş, .000 işçinin toplu sözleşmesiz ve sendikasız kalacağına işaret ediyor, tasannın, ‘sendikasızlaşmanın önü açacağına ve sendikalann tasfiye olacağına vurgu yapıyor.
"Tasan bu haliyle çalışma hayatını ciddi şekilde tehdit etmektedir. 12 Eylül rejiminin ürünü 2821 ve 2822’nin çalışanlara biçtiği rol bugün başka bir şekilde devam ettirilmek istenmektedir. Biz bunu asla kabul etmiyoruz" diyor.
Üç Konfederasyonun hemfikir olma şansı, uzun bir aradan sonra yeniden doğuyordu.
Ama bu kez sorun Türk-İş‘te. Genel Merkezden ses çıkmıyor. Kumlu, Hükümetle ne konuştuklarını üyesi sendikalara bile açıklamıyor. Soran Genel Başkanları, Başkanlar Kumlunda azarlıyor ve susturuyor. Tasarının konuşulması için bir araya gelmiş olan toplantı, bırakalım tasanya tepki göstermeyi, neler olduğunu bile konuşamadan dağılıyor.
Türk-İş Genel Merkezi, sendikacılık ile AKP arasında bocalıyor.
Ya Konfederasyonu ayağa kaldıracak, DİSK ve Hak-İş’le ortak çabaya girecek, ya da sesiz kalarak sendikal hareketi bitirenlerin yanında tarihe geçecek. Türk-İş‘in önündeki seçenekler ise bunlar.