KİM BÜYÜDÜ? NASIL BÜYÜDÜ?
2014 yılı ilk çeyrek büyümesi yüzde 4,3 olarak açıklandı. Yılın ilk üç ayında büyümenin beklenen yüzde 4´ün üzerinde gerçekleşmesinin iki nedeni var: iç ve dış talep.
2014 yılı ilk çeyrek büyümesi yüzde 4,3 olarak açıklandı. Yılın ilk üç ayında büyümenin beklenen yüzde 4’ün üzerinde gerçekleşmesinin iki nedeni var: iç ve dış talep. İç talepte nihai tüketim harcamalarında hanehalkının yüzde 2,9 oranında harcamasını arttırdığını ve bunun emekçilerin enflasyon karşısında eriyen alım güçleriyle büyümeye önemli oranda katkı sunmadığını belirtelim.
Buradaki asıl unsurun ise devletin yüzde 8,6 arttırdığı harcamalarının olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla iç talebin devletin harcamalarından kaynaklandığı söylenebilir. Dış talebi gösteren kalem ise ihracat. İhracatın ilk çeyrekte reel olarak yüzde 11,4 oranında artmasının temel olarak nedenini özellikle ihracatın yarısını kaplayan Avro Bölgesi’ndeki gelişmelerle açıklamak mümkün.
Kamuoyuna "toparlanma" başlığıyla servis edilen bu gelişmeler, başta Avrupa Merkez Bankası’nın "parasal genişleme veya faiz indirimi" ile şirket kesimini parasal açıdan (borçlanma imkânı vererek) rahatlatmasıyla ilerliyor. Bu gelişmelerin Avrupa emekçilerine temas eden olumlu bir yanının varolmadığını, troykanın emekçilerin boğazlarına dayadıkları kemer sıkma politikalarını hız kesmeden sürdürmesinden anlayabiliyoruz.
Nitekim bugün Avrupa’da en ciddi kriz göstergesinin "deflasyon" olduğunu biliyoruz. İşsizliğin özellikle gençler arasında yüzde 30’lara dayandığı bölgede alım gücü hızla eriyor. Ücret ve hak kayıplarıyla yoksulluğun bu hıza eşlik ettiği bölgenin Türkiye ile olan alışverişinde talebini arttırmasının "geçici" niteliğine vurgu yaparak "balon ekonomisi" yaratmaya dönük olduğunun altını çizelim.
DEVLET NERELERE HARCAMA YAPTI?
Öncelikle 2014-2016 Orta Vadeli MALİ Plan ve 2014 yılı Bütçe Gerekçesi’nde de deklare edildiği gibi, sosyal harcamaları devletin sorumluluğundan alıp halkın omuzlarına yükleyen "mali disiplin" anlayışı sürüyor.
Yani işçinin, emekçinin, köylünün, emeklinin, yoksulun, kadının, çocuğun, gencin, bir bütün olarak toplumsal alanın büyük bir bölümünün refahını veya yaşam kalitesini arttıracak harcamalar IMF ve DB tanımıyla "devletin yükü" olarak görülüyor ve bireylerin sorumluluğuna devrediliyor.
Dolayısıyla devletin bu alana "ilkesel" olarak harcama yapmadığını biliyoruz. Nereye mi harcıyor? Bu sorunun başka bir versiyonu olan "nereye harcayacak" sorusu geçen bütçe döneminde bu köşede de yanıtlanmaya çalışılmıştı. Dünle bugünü bir arada değerlendirdiğimizde ise şu başlıklar en güncel haliyle karşımıza çıkıyor; .Sermayeye daha fazla hareket imkânlarının yaratılması ve tahakküm alanlarının sınırlarının genişletilmesi için yapılan kamu yatırımları 2014 yılı bütçesinde de planlandığı gibi duble yollar, Marmaray ve 3. Köprü gibi rantiye amaçlı çılgın projelerle sınırlı kalıyor. Buna 3. Havaalanı’nı da eklemek gerekir.
Zira MALİye Bakanı’nın "Devlet bir kuruş harcamayacak" dediği bu çılgın proje için KDV’siyle 26 milyar avro ödeyecek olan müteahhitlerin kredi borcuna bizatihi devlet hazine garantisi verecek. .Bir diğer kesenin ağzının açıldığı alan ise malum AKP’nin iç ve dış ‘güvenlik’ harcamaları. Nam-ı diğer içerde ve dışarıda uygulanan savaşçı politikalara ve toplumsal muhalefetin üzerinde bir baskı mekanizması yaratılmasına dair yapılan harcamalar.
Bunlardan biri Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı harcamaları. Hatırlanacağı gibi GSMH içindeki payı 2014 yılı bütçesinde yüzde 10 artırılmıştı. 2006 yılında 10 milyar TL gerçekleşen "iç güvenlik" harcamaları, 7 yılda yüzde 170 artarak 27 milyar TL’ye ulaştı. 32 ülke arasında yapılan bir sıramalaya göre, 100 bin kişiye düşen polis sayısı bakımından Rusya’nın arkasında 2. sıralamaya oturan Türkiye’de 2014 yılındaki harcamaların gidişatını tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek.
Özellikle bugün halkın üzerine yağdırılan kurşunların yeri Lice’de gözlendiği gibi barış halkların dilindeyken, AKP toplumsal barışı tesis etmeye dönük harcama yapmak yerine bilakis korucu kadrosunu genişletecek, mühimmat alımını artıracak ve halkın direnişine rağmen kalekol inşasını sürdürecek harcamalara devam etmektedir.
AKP’nin ekonomi programını tanımlarken her daim iki özelliğini vurgulayarak söze başlıyorduk: istihdamsız ve üretimsiz bir büyüme.
Bugün "beklediğimizin de üzerinde büyüdük" naraları atanların bahsettiği yine aynı büyümenin küresel gelişmelere bağımlı "gel-git"li halini, toplumun nefesini kesen, can güvenliğini yok eden harcamalar tarafından beslendiğinin altını çizerek devam edelim. Ve ekleyelim ‘istihdamsız üretimsiz; işyerinde, mahallede, kentlerde ölüm saçan, savaşçı ve gerici’ bir büyüme.