KIDEMİN İSMİ İÇİ ÜZER!
Yeni kurulacak kıdem tazminatı modelinin çerçevesini çizen taslak metin, henüz pazarlığa uğramamış, siyasi denge terazisinden geçmemiş, ağırlıkla bürokratların makro ekonomi kaygılarını yansıtan bir çalışmayı yansıtıyor.

Yeni kurulacak kıdem tazminatı modelinin çerçevesini çizen taslak metin, henüz pazarlığa uğramamış, siyasi denge terazisinden geçmemiş, ağırlıkla bürokratların makro ekonomi kaygılarını yansıtan bir çalışmayı yansıtıyor.
Taslak, bugünün değil yaklaşık 7-8 ay öncesinin bir çalışması. Toplam 7 sayfa ve 24 maddeden oluşan ham taslak, sosyal tarafların görüşüne sunulmak üzere birer kopya dağıtıldı. Kopyaların gazetecilerin eline geçip kamuoyuna yansıması bugünleri buldu. Yeni yapının yasal boyut kazanması uzun, tartışmalı hatta kavgalı çetin bir sürecin tamamlanmasından sonra belki mümkün olabilir. Sözünü ettiğim bu sürecin hemen arkasında yerel ve genel seçimlerin olduğu da düşünülürse, yeni sistemin bir sonraki . . hükümet ya da hükümetler dönemine kalma ihtimali de görünüyor.
İsmi çok cazip
Taslağın maddelerinden çok sanırım ismine kafa yorulmuş. "Kıdem Tazminatının İşçilerin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanun Taslağı" şeklindeki isim müthiş bir albeniye sahip. Hem mevcut sistemin sorunlu yanlarını bertaraf etmeyi hem de işçilerin kıdem alacağının düzenli olarak hesaba yatırılacağını vaat ediyor. Oysa madde metinlerini okuduğunuzda isim bir anda tılsımını yitiriyor. Bu haliyle isme belki, "bireysel hesaba yarısı düşülerek yatırılması gibi bir ekleme yapmak daha doğru olabilir.
Ortaya çıkan taslak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın istediği, sosyal tarafların şikâyetlerinden uzak, hemen uygulanabilir nitelik taşımasa da Hazine’nin beklentilerine fazlasıyla cevap veriyor. Hazine yönetimi kıdem tazminatı fonunu ‘yeni bir tasarruf aracı’ ‘Hazine’nin borçlanma maliyetini düşürecek, piyasa derinliğini artıracak yeni bir enstrüman’ ve ‘Yerli ve yabancı yatırımcıların gözünde Türkiye’nin rekabet gücünü artıran avantaj’ olarak görüyor. Taslak bu beklentileri yeterine,’ karşılamış durumda.
Yüzde 4 ve 15 yıl
Çalışma Bakanlığı’nın ise kafalardaki ideal modeli "pazarlıkla" bulmayı hedeflediği görülüyor. Ancak, bunun için pazarlık marjı biraz yukarılarda tutulmuş. Kıdem tazminatlarının her ay bireysel yatırım fonuna ödenmesi işçi açısından müthiş bir hak kazanımı olur. Ancak, tazminat tutarının yarıdan da daha aşağı çekilerek bu hakkın verilmek istenmesi işçileri daha baştan yeni sistemden uzaklaştırıyor. Çoğu işçi ulaşamasa da bir yıllık çalışması karşılığında hak kazandığı bir maaşlık ikramiye için iki yıl çalışmak, üstelik de o paradan 15 yıl boyunca uzak kalmak istemiyor.
Taslak "ölümü gösterip sıtmaya razı etme" politikasının izlerini taşıyor. Yüzde 4’lük prim çetin(!) pazarlıklarla yüzde 5’e, 6’ya yükselir, 15 yıl da 10 yıla indirilirse acaba işçi büyük bir zafer kazandığını düşünür mü? Taslak bile olsa, insan işverenle birlikte işçinin de kaygılarının maddelere yansıdığını görmek istiyor.