Kamu kurumları devletin sırtında yük diye diye kamuya ait üretim yapan ne varsa satıldı. Bazı bakanlar babasının malı gibi satacağını gerine gerine anlattı. Ne var, ne yok satıldı. Devlet bez üretirmi denildi Sümerbanklar kapatıldı. Yatırım yapılmazsa eski teknoloji ile sanayii üretimi yapan fabrikalarda üretim durur denildi, yok pahasına hepsi elden çıkartıldı. Alanlar çivi bile çakmadan en az üç katına sattılar. Yollar, köprüler, ilaç fabrikaları, petrol ve gaz işleme ve üretimi, sigara, alkol, şeker aklınıza gelen herşey ama herşey kamunun olmaktan çıkıp özel sektöre hibe edildi. Artık sosyal devletin son çivisi de sökülmüştü. Devletin kasasına üretimden hiçbir kuruş girmiyor, bütün gelir vergi, her türlü ceza, ve faizden elde ediliyor. Böyle olunca hazıra dağ dayanmaz misali kasanın dibi göründü.
***
Dünyayı etkisi altına alan salgından sonra ise devletler kasanın ağzını açmak zorunda kaldı. Dünyayı sömürenlerin kasaları zaten doluydu, onlar için sorun insana değil kapitale yatırım yapmalarındaydı. Biz de ise kasa tam takır, kuru bakır. Kimseye kasadan verilecek para kalmamıştı.
Şunu kabul etmeliyiz ki; yıllardır üretime yatırım yapmak yerine özelleştirerek fabrikaları yok pahasına satmak, zarar ediyor diye kapatmak, ithalata dayalı ekonomik yapı kurmak, bugün artık tolere edilemez noktaya getirdi ülkeyi.
***
Hiç kimse kusura bakmasın ancak kalıcı çözüm yani kamucu üretim bir an önce başlatılmaz ise vatandaşın daha çok 10 lirasına muhtaç kalınır. Buna “Biz Bize Yeteriz” değil, “Biz Bize Yetemiyoruz” denilir. Oradan da istenilen karşılık bulunamayınca yeni kaynak yine çalışanların cebinden yaratılır. Kıdem Tazminatı, hükümetin yedek akçesi değildir. İş kıdem tazminatından yaratılacak kaynağa kaldıysa eğer bence ekonomide çıkmaz sokağın da sonuna geldik demektir.
***
Hükümet “İstihdam Kalkanı” adıyla bir paket hazırladı ve kalkan olma görevi kıdem tazminatına verildi. Bu paketin yasalaşması durumunda 60 yaşından önce kimse kıdem tazminatını alamayacak. 60 yaşından sonra da sadece yüzde 25’ini alabilecek. Geri kalan tutar ise ek gelir olarak verilecek. Yani anamızın ak sütü gibi helal olan kıdem tazminatımızı nasıl kullanacağımıza hükümet karar verecek. O da taksit, taksit olacak. İlk konut, evlenme, ağır hastalık, işten çıkış durumları ise istisnai olarak değerlendirilecek ve öncesinde ödeme yapılabilecek. Ama tutar burada sınırlı olacak. İlk konut alımında biriken tutarın yüzde 10’unu çalışan çekebilecek. Yani kıdem tazminatınız 200 bin lira ise sadece 20 bin lira ödeme yapılacak. 20 bin lira ile bir kıl çadır alabilirsiniz. Eğer 20 bin lirayı peşinat yapar, geri kalanı ise kredi ile tamalarım derseniz o zaman da alacağınız tamamlayıcı emeklilik desteğinin kredi faizine bile yetmeyeceğini bilmelisiniz. Bu anlattıklarım kıdem tazminatı için hükümetin iki formülünden biri. Bu formülde kıdem tazminatınızın 11 günlük kısmı tamamlayıcı emeklilik sistemine aktarılacak.
***
Formüllerden ilki yasalaşırsa bütün çalışanlar bu modele göre kapsam içine alınacak. Bu durumda zorunlu olacak birinci modelde, işveren her ay çalışanın brüt ücretinin yüzde 3’ünü “tamamlayıcı emeklilik hesabına” aktaracak. Kalan 19 günlük tutara denk gelen brüt maaşın yüzde 5.33’ü kadar tutar ise şimdi olduğu gibi aynı sistemle devam edecek ve ayrılık durumunda ödeme yükümlülüğü işverende olacak.
***
Anlayacağınız hükümet kıdem tazminatına gözünü dikmiş. Hak edene ucundan koklatıp geri kalanını ise kullanmak niyetinde. Oysa kıdem tazminatının tanımına aykırı bir yapı kurulmak isteniyor ve eğer yasalaşırsa kıdem tazminatı diye bir hak olmayacak. İşçi sendikalarına yine çok iş düşüyor. İşveren örgütleri de hükümetin önerilerini kabul etmiyor ancak esnek çalışma modellerinin önlerine sürülmesi paketin tamamı konusunda kabulcü olmalarına neden olabilir. İşçi sendikaları kırmızı çizgimiz dedikleri kıdem tazminatında umarım ortak ve güçlü bir mücadeleyi örebilirler.