Kölelik bürolarını yasalaştıran hükümet çalışma hayatını altüst edecek bir düzenlemeyi daha hayata geçirmek için kolları sıvayacak. İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı Taslağı kapsamındaki zorunlu arabuluculuğun bugün yapılacak halkoylamasından sonra Meclis’e gelmesi bekleniyor.
Adalet Bakanlığı’nm hazırladığı ve taraflara gönderildiği belirtilen İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı Taslağı yasalaşırsa, çalışan kesimin mevcut hakları tırpanlanacak, işçilerin dava açma hakkı da "zorunlu arabuluculukla ortadan kaldırılacak Avukat Hüseyin Çobanoğlu, arabuluculuk sisteminin çalışma hayatında yaratacağı etkileri Aydınlık’a anlattı.
‘HAK İHLALİ NİTELİĞİ TAŞIYOR’
Söz konusu taslak ile arabuluculuğun ihtiyarî niteliğinin ortadan kaldırıldığını belirten Çobanoğlu, "Yani tasarıya göre bir dava şartı olarak işçi önce arabulucuya başvuracak, işverenle müzakere masasına oturacak ve uyuşmazlığın öncelikle bu aşamada çözülmesine çalışılacak" dedi.
Mevcut sistemde çalışanın ücret için dava açma süresi 5, kıdem tazminatı için 10 yıl iken zorunlu arabuluculukla bu zaman aşımı süresinin 2 yıla kadar düşürülmesine ilişkin değerlendirmede bulunan Çobanoğlu, şunları söyledi:
"Halihazırda geçerli zamanaşımı sürelerinde dahi, yargnın iş yükü, yargılamaların istenilen hız ve etkinlikte sonuçlandırılamıyor olması sebepleriyle işçilerin haklarını aramaları ve alacaklarına kavuşmaları hususunda sorunlar ve hak kayıpları yaşanırken, zamanaşımı süresinin bu denli kısaltılması ciddi bir hak ihlali niteliği taşıyor. Hukukumuzda hiçbir alacak türü için söz konusu olmayan bu kadar kısa bir zamanaşımı süresinin toplumsal yaşamı da ciddi bir biçimde etkileyecek şekilde işçilik alacakları için düzenlenmesinin, mevcut sürelerde yaşanan hak kayıpları da dikkate alındığında ciddi ve çok daha büyük hak kayıplarının önünü açacağı tartışmasız."
‘EŞİTSİZLİK İŞÇİ ALEYHİNE ARTAR’
Türk İş Hukuku’nda benimsenen temel ilkenin işçi lehine yorum ilkesi olduğunun altını çizen Av. Çobanoğlu, iş hukukunda işçi ve işverenin konumu açısından söz konusu olan eşitsizliğin bu ilke yoluyla giderildiğini ve taraflar arasında bu şekilde denge sağlandığına dikkat çekti. İşverenlerin mevcut zamanaşımı sürelerinin çalışma barışını bozduğu iddiasına da değinen Çobanoğlu, "Zamanaşımı sürelerinin daha da kısaltılması, işçi ile işveren arasında işin doğasından kaynaklanan eşitsizliğin işçi aleyhine bir kat daha artırılmasından başka bir sonuç yaratmayacaktır" diye konuştu.
"İşveren karşısında zaten güçsüz konumda olan işçiyi bu şekilde hayata aykırı mutlak bir eşitlik yaklaşımıyla işverenin karşısına oturtarak, mahkemeye erişme ve hakkını tespitle talep imkanına kısıtlamalar koyarak çalışma barışı korunabilir mi?" diye soran Çobanoğlu, "Bu yanıyla önerilen sistemin en büyük sakıncası işçinin işveren karşısında korunmasına ve çalışma yaşamında barış ve dengenin sağlanmasına hizmet eden ilkelerin ortadan kaldırılmasıdır" ifadelerini kullandı.
AVUKAT Hüseyin Çobanoğlu, düzenlemeye dayanak olarak öne sürülen yargı üzerindeki iş yükünün fazla olmasına ilişkin şöyle konuştu: "Seçimlik bir müessese olan arabuluculuk kurumunun zorunlu hale getirilmesi, Anayasamıza ve ulusal üstü sözleşmelere aykırı şekilde mahkemelere ve dolayısıyla adalete erişim hakkının kısıtlanması anlamına gelecektir ki mahkemelerin iş yükünün bu yolla azaltılması kabul edilemez. Ayrıca söz konusu tasarı yönünden arabuluculuk sisteminin etkin bir hukuk yolu olup olmadığı hususunda ciddi tereddütler mevcuttur. Yapılması gereken yargının nicelik ve nitelik olarak güçlendirilmesi ve adalete erişim hakkının önündeki bütün engellerin kaldırılmasıdır. Etkinliği şüpheli bu tip ara formüller, sistemin yeni handikaplar yaşamasından başka bir amaca hizmet etmeyecektir."
Pek çok ülkede arabuluculuk sisteminin uygulandığını da belirten Çobanoğlu, bu ülkelerdeki uygulamanın, 6325 sayılı kanundaki düzenlemeye benzer şekilde arabuluculuğu isteğe bağlı bir kanun yolu olarak benimsediğine dikkat çekti. Zorunluluk yönünden İtalya’da bir istisna olduğunu söyleyen Çobanoğlu, "İtalya’da belli bazı uyuşmazlıkların çözümünde dava öncesi arabulucuya başvurmak zorunludur. Ancak burada da zorunlu arabuluculuk, uygulamanın sonuçları değerlendirilerek, zorunluluğun devam edip etmeyeceğinin yeniden kararlaştırılması kaydıyla dört yıllık bir süreyle sınırlıdır" diye konuştu.
Zorunlu arabuluculukla işçilerin önemli hak kayıpları yaşamasının muhtemel göründüğünü söyleyen Avukat Hüseyin Çobanoğlu, şu uyarıda bulundu: "Çünkü eşitlik ilkesine aykırı tasarı, tarafları mutlak eşit olarak kabul ederek sistem içi eşitsizliği katmerliyor. Mevcut sistemde davalar uzun süreçlere yayılsa da, işçi ileri sürdüğü delillerle, işverenlik kayıtlarıyla ve bilirkişi incelemesiyle alacağını her zaman bütünüyle olmasa da önemli ölçüde tespit ettirme imkanına sahip. Burada ise bütün bu incelemenin üç haftada sonuçlandırılmasından söz ediliyor. Bu da uygulamada işçilerin gerçek hak edişlerinden çok daha azını kabul ederek uyuşmazlıkların çözülmesine ve hak kaybı yaşamalarına neden olacak. Ayrıca tasarı uyarınca anlaşılan hususlar hakkında daha sonra dava açılamayacak, yani fazlaya ilişkin bir hak ileri sürülemeyecek. Bu yönüyle de işveren karşısında güçsüz durumda bulunan işçi, gerçek alacağından daha azını kabul etmesi halinde hak kaybı yaşayacak."