KARANLIKTAN SIZAN IŞIK
Avrupa’nın iki önemli ülkesinde iktidarlar yıkıldı. Fransa’da ikinci kez seçim kazanmayı başaramayan, oylarını yabancı düşmanlığı, hırçın, saldırgan bir dış politika ile arttırmayı deneyen Sarkozy giderken, Avrupa Birliği’nde de yeni bir krizin tetiğini çekti.

Avrupa’nın iki önemli ülkesinde iktidarlar yıkıldı. Fransa’da ikinci kez seçim kazanmayı başaramayan, oylarını yabancı düşmanlığı, hırçın, saldırgan bir dış politika ile arttırmayı deneyen Sarkozy giderken, Avrupa Birliği’nde de yeni bir krizin tetiğini çekti. Şimdi AB’nin ünlü Almanya – Fransa işbirliğinin koşulları yeniden gözden geçirilecektir. Kuşkusuz bu, AB’de köklü bir değişim, bir altüst oluş anlamına gelmiyor, yine de kriz yönetimi konusunda farklı bir tartışma yaşayacağımız kesindir. İçeride göçmenlere düşmanlık, dışarıda Libya örneğinde görüldüğü gibi saldırganlık politikası -bu politika size de tanıdık geliyor mu?- işe yaramamış, ters tepmiştir. Afganistan dağlarında kalmakta ısrarlı Merkel ve yandaşlarını zora sokacak olan ekonomik kriz yönetiminin yanı sıra bu sonuç olacaktır.
Ama öteki AB üyesinde, Yunanistan’da olup bitenler Merkel ve ait olduğu küresel çevreler için daha da ürkütücüdür.
Yunanistan’da durum daha değişiktir. Önce bir çarıklı erkânı harp söylemini, Yunan halkının har vurup harman savurduğu, çalışmadan kazandığı, meyhanelerden çıkmadığı için ülkenin krize girdiği mavalını bir kenara bırakılım.
Gerçek öyle değildir. Gerçek, sosyal demokrat ve merkez sağ politikaların ülkeyi, ekonomiyi iyi değil, hiç yönetemediği, yönetilenlerinse durumdan hiç ama hiç hoşnut olmadığıdır. Bu somut durumun arkasında ise AB’nin Yunanistan ile ilgili projelerinin iflası yatıyor.
Peki şimdi Yunanistan’da durum nedir, bundan sonra ne olacak?
Yunan halkı sosyal demokrat PASOK ve merkez sağ Yeni Demokrasi Partisi’ni cezalandırdı. Ekonomik kriz nedeniyle ayaklanan yığınların ise üçe bölündüğü görülüyor. Önceki seçimlerde yüzde 3’lük barajı ancak geçen, liderliğini Snaspismos Başkanı Alexis Tsipras’ın yaptığı Radikal Sol İttifak SYRIZA oylarını arttırarak ikinci parti konumuna yükseldi. Yunanistan Komünist Partisi KKE de yüzde 8’i geçen bir oyla parlamentoda 25 milletvekilliği kazanmış görünüyor. Yüzde 10’u geçen Demokratik Sol’u da kaydetmek gerekiyor.
Krizden kaynaklanan hoşnutsuzluğu yüzde 6’lık bir oya çeviren tehlikeli güç ise ne yazık ki aşırı sağ, yabancı düşmanı, Nazi özentisi parti oldu. Bu tablonun önümüzdeki yıllarda Avrupa’nın diğer ülkelerinde de tekrarlanması beklenmelidir.
Özellikle de Almanya’da.
Bundan sonra Yunanistan’ı bekleyen, kriz sonrası yaşanan yönetilememe durumunun derinleşmesidir. Güçlenen SYRIZA’nın komünistlerle bir azınlık koalisyonu kurması, PASOK’tan, Demokratik Sol’dan alınacak bir dış destekle kıl payı bir iktidarı teorik olarak mümkün kılsa bile iki nedenle olanaksızdır.
Birinci neden, Yunanistan Komünist Partisi KKE Genel SEKRETERİ Aleka Papariga’nın böyle bir koalisyona kesin bir dille “hayır” demesi, diğeri de ülke ekonomisinin yönetimini tümüyle eline almış olan AB’nin ve kuşkusuz küresel sermayenin böyle bir “maceraya” hayır diyecek olmasıdır.
KKE ise daha radikal bir değişiklik için, umudu diğer partilerde arayanlara ulaşmak için harekete geçeceğini ilan etmiş bulunuyor.
Yunanistan’a iyi bakmak gerekiyor. Özellikle Türkiye solunun ütopyanın daha yakın bir hayale, hayalin elle tutulur bir olanağa dönüşme süreçlerini iyi izlemesinde yarar vardır. Yunanistan’da solun, KKE ve SYRIZA’nın gelişimi farklı bir sürece işaret ediyor. SYRIZA’nın oylarının rekor düzeyde artması halktaki değişim isteğinin yükseldiğini, KKE’nin radikal değişim, devrim isteğininse bir kenara atılmadığını gösteriyor.
Daha uzak olabilir, ama küresel piyasa güçlerinin dünyanın başına geçirdiği gözleri kör eden siyah kukuletada delikler açılabiliyor. Gerçek bir kere görüldüğü zaman her şeye hâkim gibi görünen kralın çıplak olduğunu bir söyleyen mutlaka çıkar. Halkın da çıplak krala gülmeye başlaması o zaman an meselesi olur.
Karanlık, küçücük bir delikten sızan ışıkla gücünü yitirir her zaman.