KAPİTALİZMİN İĞRENÇLİĞİNİN ZİRVESİ: İŞÇİ SİMSARI ŞİRKETLER
Kapitalizm sömürüye dayalı iğrenç bir sistemdir.
Geçenlerde bir televizyon kanalında bir iş kazası nedeniyle ölenlerle ilgili bir program vardı. Muhabir, bu işyerinde çalışmaya devam edecek misiniz? diye sordu.
Kapitalizm sömürüye dayalı iğrenç bir sistemdir.
Geçenlerde bir televizyon kanalında bir iş kazası nedeniyle ölenlerle ilgili bir program vardı. Muhabir, "bu işyerinde çalışmaya devam edecek misiniz?" diye sordu. Ölen işçinin arkadaşı., "mecburuz; ekmek parası" diye yanıtladı.
Üretim araçlan üzerindeki özel mülkiyeti ve işgücünü satmaktan başka geçim yolu olmayan işçinin çaresizliğini çok güzel anlatıyor. Mecbur, çünkü ekmek parasını kazanabileceği başka bir seçeneği veya olanağı yok. Kapitalist üretim biçiminde, mülksüzleşmiş (üretim araçlan mülkiyetinden kopmuş) işçi, gününün belirli bir saatini bir patrona satar. Satılan, işçinin işgücüdür, işgücü öyle bir metadır ki, üretim sürecinde, kendisinin üretimi için gerekli olan değerden daha fazla değer üretir, işgücünün değeri ile bu işgücünün üretim sürecinde ürettiği değer arasındaki fark (artık-değer), üretim araçlanna sahip olan patronundur, işgücünün değeri ile emeğin ürettiği değer arasındaki fark olan artık-değere patron el koyar.
Kapitalist sömürünün en basit biçimi budur. "Mecburuz; ekmek parası" açıklaması bu ilişkiyi yansıtmaktadır.
Ancak kapitalizm, işçiyi sömürmede bu temel yöntemle yetinmedi.
İşçi kiralama ve ardından da işçi kiralama şirketleri gündeme geldi.
Türkiye’de 2003 yılından beri işçi kiralamak yasal bir uygulama.
Şimdi gündemde olan, yalnızca işçi kiralamakla uğraşan işçi simsan (komisyoncusu) şirketlerin kurulması.
Bizde tarım ve inşaat sektörlerinde bu uygulamanın bir benzeri eskiden beri vardı.
Dayıbaşı veya elci ("elçi" değil) arazi sahipleriyle anlaşır, fındık, pamuk, zeytin veya benzeri ürünlerin toplanması için tanm işçisi bulur, onların ücretlerinin bir bölümünü alırdı. İnşaatlarda da aynı işi yapan amele çavuşları olurdu. Dayıbaşı, elci veya amele çavuşu, işyerine getirdiği işçilerin düzeninden de sorumlu tutulurdu.
Gündeme gelen yeni uygulama bunlardan daha da acımasızdır.
AKP önce 22 Mayıs 2003 tarihinde kabul edilen 4857 sayılı İş Kanunuyla kiralık işçilik uygulamasını getirdi.
İş Kanununun ardından 25 Haziran 2003 günü Türkiye İş Kurumu Kanunu (No.4904) kabul edildi ve 5.7.2003 günlü Resmi Gazetede yayımlandı. Yasa, özel istihdam bürolarının kurulmasına da izin verdi. Ancak, konuya ilişkin yönetmelik yayımlanmadığından, bu konudaki çalışmalar bir süre resmiyet kazanmadı. Özel İstihdam Büroları Yönetmeliği 19 Şubat 2004 günlü Resmi Gazetede, İşgücü Piyasası Bilgi Danışma Kurulu Çalışma Usul ve Esaslan Hakkında Yönetmelik ise 2 Mart 2004 günlü Resmi Gazetede yayımlandı. Bu tarihten sonra iş bulma hizmetleri de özelleştirilmeye başlandı; özel istihdam bürolan serbestçe kurulabildi.
Günümüzdeki gazete haberlerinin birçoğunda kiralık işçilik uygulamasının getirileceğinden söz ediliyor. Bu haberler yanlıştır. Türkiye’de kiralık işçi uygulaması, "geçici iş ilişkisi" başlığı altında, 4857 sayılı İş Kanununun 7. maddesinde düzenlenmiştir ve 9 yıldır uygulanmaktadır. AKP’nın gündeminde olan konu, işçi simsarlığı yapan özel istihdam bürolandır. Gündemde olan, dayıbaşılık, elcilik veya amele çavuşluğu gibi uygulamalann en gelişmiş biçimidir.
İşçi kiralama büroları aracılığıyla işçi çalıştırma, kapitalist sömürünün en iğrenç biçimidir.
İşçi, hem onu çalıştıran patron, hem de onu kiralayan simsar (komisyoncu) tarafından sömürülmektedir.
Bu uygulamada işçinin birçok temel hakkı hukuken veya fiilen yok edilmektedir.
AKP’nin bu girişimi karşısında sessiz kalanlar, sermaye düzeninin hizmetindedir.