KAPİTALİST TEDAVİ ŞİRKETLERİ YAYILIYOR / YAZI DİZİSİ 3
Sağlık yatırımlarının yüzde 75’ini özel sektör gerçekleştiriyor. SGK’nin yaptığı sağlık harcamalarından özel hastaneler şimdiden yüzde 30 dolayında pay alacak kadar ‘sektörel gelişme’ göstermiş durumdalar.

Sağlık yatırımlarının yüzde 75’ini özel sektör gerçekleştiriyor. SGK’nin yaptığı sağlık harcamalarından özel hastaneler şimdiden yüzde 30 dolayında pay alacak kadar ‘sektörel gelişme’ göstermiş durumdalar. 1987’de 116 olan özel yataklı tedavi kurumu sayısı, 2007’de 365’e, 2011’de 490’a, yatak sayısı da 28 binin üstüne çıktı.
Neoliberal yaklaşım, hizmet tedarikinde özelin alanının gelecek yıllarda daha da genişletilmesini, bu anlamda özel hastaneciliğin teşvikini öngörüyor ve fiiliyatta da sağlık yatırımlarının yüzde 75’ini özel sektör gerçekleştiriyor. SGK’nin yaptığı sağlık harcamalarından özel hastaneler şimdiden yüzde 30 dolayında pay alacak kadar “sektörel gelişme” göstermiş durumdalar. Özel hastanecilik, zincir yapılar olarak ilerlerken “tıp turizmi” kavramını da kapsayarak “sağlık-konaklama” entegrasyonu ile hızla gelişiyor. Buna özel sigortacılık ile bütünleşmeyi de eklemek gerekiyor.
Böylece, öteden beri bir sanayi olarak gelişen ilaç endüstrisine, tıbbi cihazlar sanayisi, medikal sektöre, şimdi hızla gelişen özel hastanecilik ekleniyor ve kâr amacı ile sağlık üretimi biraz daha başatlık kazanıyor. Üst-orta, üst gelir gruplarına azami kâr amacı ile hizmet satan özel hastaneler, SGK’nin sağlık harcamalarından daha fazla pay almaya, tedaviyi de en iyi fiyatlarla satmaya çalışıyorlar. Sağlık girişimcileri, kapitalistleri, bundan sonra da, güçlendikleri ölçüde, sağlık politikalarını belirleme ve arttırılacak sağlık harcamalarından daha fazla pay alma çabası içinde olacaklardır.
Neoliberal eğilim, koruyucu hekimliği kulak arkası ederek, sağlık pazarını derinleştirmenin, sağlık endüstrisini genişletmenin çabası içinde. Merkezi bütçede doğrudan sağlığa ayrılan kaynaklar azaltılırken SGK’ye yapılan bütçe transferleri üstünden kaynak kullanımı arttırılıyor. SGK de, hükmettiği kaynaklardan sağlık harcamalarına ayırdığını belli bir oranda tutarak, o sınırlar içinde başvuruları karşılamayı hedefliyor. Bunu yaparken de, kamu hastanelerinden hizmeti en hesaplı fiyatla almaya çalışıyor. SGK, hizmet tedarikinde özel hastaneciliğe yüzünü daha çok dönüyor ve özendiriyor. Böylece sağlıkta kapitalistleşmenin hızlanmasında kamu kaynakları her geçen yıl daha çok kullanılıyor. Bunun yanında, harcamalara vergisi ve sigorta primi ile katkıda bulunan halk, bir de cepten harcamalara zorlanıyor.
Türkiye’de de, Dünya Bankası mahreçli “Sağlıkta Dönüşüm”ün önemli bir ayağını özel hastanelerin kurulması, sağlık yatırımlarının özel sektör eliyle gerçekleştirilmesi, hatta bu hizmet arzının “dışa açılması” oluşturmuştur. 1990’larda başlamakla birlikte, daha çok 2003 sonrasında, AKP iktidarıyla özel sağlık yatırımlarının hızlandığı görülmektedir.
Türkiye’de son yıllarda toplam yatırımlardaki payı yüzde 75’e ulaşan özel sektörün, sağlığa yatırımları özel yatırımların toplamında yüzde 5’e yaklaşmaktadır. Sonuçta, 2006-2010 döneminde yılda ortalama 7-8 milyar TL’yi bulan sağlık yatırımlarının üçte ikisinin özel sektörce, üçte birinin devletçe yapıldığı söylenebilir.
(*) Özeti sunulan bu araştırmanın tamamı İzmir Tabip Odası tarafından bir kitap olarak yayına hazırlanmaktadır.
Özel hastane sayısı 500’e yaklaştı…
Sağlıkta özel sektör yatırımlarının artmasının sonucunu, yataklı tedavi kurumlarında özel hastanelerin payında görmek mümkündür. Özel hastanecilik kısa sürede tedavi sunumunda önemli bir paya sahip olmuş ve gelecek yıllarda payını arttıracağına ilişkin işaretler vermeye başlamıştır.
Nitekim, Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 1987’de 116 olan özel yataklı tedavi kurumu sayısı, 2007’de 365’e, 2011’de ise 490’a yükselmiştir.
2011 başı itibarıyla toplam yataklı tedavi kurumu sayısı 1439’a ve yatak sayısı 201 bine yaklaşırken; özel yataklı tedavi kurumu sayısının 490’a, yatak sayısının da 28 binin üstüne çıktığı görülmektedir.
Özel hastanelerin arasında 450-500 yataklı büyük tedavi kurumları kadar 40-50 yataklı küçük klinikler de bulunmaktadır. Kimileri zincir hastane büyüklüğüne ulaşan özel sağlık gruplarının bazılarının hisseleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na (İMKB) kotedir ve hissedarları arasında yabancı sermaye de bulunmaktadır.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, özel hastanecilik irili ufaklı olarak ülke geneline yayılmakla birlikte ağırlıklı olarak büyük kentlerde yoğunlaşmıştır. 2011 başı itibarıyla 81 il içinde henüz özel hastane kurulmayan 15 il vardır. Bunlar, Adıyaman, Bilecik, Sinop, Tunceli, Bayburt, Kırıkkale, Bartın, Ardahan, Kilis, Amasya, Artvin, Gümüşhane, Hakkâri, Kars, Şırnak’tır. Bu 15 il dışında kalan 66 ilde özel hastane bulunmakta; ancak toplam hastanelerin yüzde 76’sı, yatak varlığının da yüzde 80’i ilk 20 ilde toplanmaktadır.
Başkent İstanbul
Özel hastane yatırımları, bekleneceği gibi, ağırlıkla İstanbul’da toplanmış durumda. 155 özel hastanenin bulunduğu İstanbul’un özel hastane yatak varlığı da 10 binin üstünde ve toplam özel yatakların yüzde 37’sini aşmaktadır. Özel hastane yatak varlığının yaklaşık yüzde 7’sinin yer aldığı Ankara’da 28 özel hastane bulunurken “turizmin başkenti Antalya”da özel hastane sayısı şimdiden 24’ü bulmuş ve ilin toplam yatak varlığındaki payı yüzde 5’e ulaşmıştır. Özel hastanecilikte Gaziantep, özellikle Konukoğlu Grubu’nun Türkiye’nin en büyük hastane yatırımını yapması ile dördüncü sıraya yerleşmiştir. Birçok sıralamada 3. sırayı alan İzmir, özel hastanecilikte 5’inci sıradadır. İzmir’de 19 özel hastanenin 972 yatağı bulunmaktadır. İlginç olan, özel hastaneciliğin ilk 20 ili arasında Güneydoğu illerinin de bulunmasıdır. Bunlardan Batman’da 6 özel hastanenin 434 yatağı bulunurken Diyarbakır’da 7 özel hastanenin 400 yatağı, Van’daki 5 özel hastanenin de 372 hasta yatağı mevcuttur.
Özel hastanecilikte şirket yoğunlaşması hızlanmakta ve tek hastanelerin yerini zincirler, “sağlık grupları” almaktadır. Önümüzdeki yıllarda bu sektörde de hızlı bir el değiştirme, satın alma süreci ile yoğunlaşmanın artacağını, daha az sayıda sağlık grubunun sektörde hâkimiyet kuracağını söylemek mümkündür.
Yatak sayısı 590’ı bulan ve en büyük özel hastane konumundaki Gaziantep Sani Konukoğlu yatırımı, tekstil alanı odaklı grubun yeni yatırım alanlarından biridir. Kuruluşu 1996’ya uzanmakla beraber 2006 yılında ek yatırımlarla genişletilen yatırım, 2009’da faaliyete geçirilmiştir. Hastane, komşu ülkelerden gelecek yabancılara da hizmet vermeyi amaçlamaktadır.
Vehbi Koç Vakfı’na ait Özel Amerikan Hastanesi, Türkiye’nin ikinci büyük özel hastanesidir ve yatak sayısı 324’tür. Hastalık ve sağlık sigortasında en büyük özel sigorta şirketleri Yapı Kredi Sigorta ve Allianze’nin de sahibi olan Koç Grubu’nun hastane yatırımları, sigorta yatırımlarıyla entegredir.
Medical Park, Universal Sağlık Grubu, Acıbadem, Memorial, Medicana gibi sağlık endüstrisi grupları, sektörün hızla büyüyen ve bazıları, hisselerinin bir kısmını yabancı şirketlere satan gruplar arasındadır.
İlaç tüketim ve ithalatı hızla artıyor
Sağlık harcamalarının yarısını oluşturan ilaç harcamaları, sağlık endüstrisinin tedavi ayağının yanında diğer önemli alanı oluşturmaktadır. İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası (İEİS) çatısı altında örgütlenen Türkiye ilaç sanayisi, yerli üretimin yanında önemli bir ithalatçı sektördür. İEİS verilerine göre, kriz yılı 2009 yılında bile, Türkiye reçeteli ilaç pazarı tutar olarak yüzde 16.8 oranında büyüdü ve 14 milyar TL’ye (9.1 milyar dolar), kutu olarak yüzde 3.9 oranında büyümeyle 1.42 milyar kutuya ulaştı. Türkiye’nin 2009 yılı kişi başı ilaç tüketimi 132 dolar olarak belirlenmiştir.
İEİS, kişi başına ilaç tüketimi ABD’de 956 dolara kadar çıkarken, Yunanistan’da 560 dolar, İtalya’da 429 dolar, Polonya’da 165 dolar olduğunu bildirmektedir. İlaç sektörü Türkiye’nin en net ithalatçı sektörlerinin başında gelmektedir. İEİS verilerine göre, 2009 yılında ilaçta ithalat yüzde 6.4 oranında azalarak 4.08 milyar dolar, ihracat ise yüzde 1.9 oranında büyüyerek 429 milyon dolar olmuştur. 2008’de yüzde 9.7 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı 2009’da yüzde 10.5’tir. Pek çok tedavi grubundan ilaç ithalatının yanında, preparatlar, bazı aşılar, kan faktörleri, bazı kontrollü salınım özelliğine sahip olan ilaçlar, insülin ve kanser ilaçları ithalat yoluyla edinilmektedir. Dış ticaret sınıflandırmasında “kimyasal ürünler” sınıfında yer alan ilaç dışalımı ile “tıbbi aygıt” sınıfında yer alan ithalatın 2009’da 5.3 milyar dolara, 2010’da ise 5.9 milyar dolara eriştiği görülmektedir.