KAMUYA ŞAHİN ÖZELE HOVARDA / YAZI DİZİSİ 2
SGK, kamu sağlık harcamalarında, “merkezi aktör” durumuna geldi.

SGK, kamu sağlık harcamalarında, “merkezi aktör” durumuna geldi. 2012’de 10 milyon Yeşil Kartlı yoksulun harcamalarının da verilmesiyle SGK, “tek işveren” durumuna gelecek. 2009’da hasta başvuruları 247 milyonu geçti ve özel sağlık kuruluşlarına yapılan, Sosyal Güvenlik Kurumu’na fatura edilen başvuruların payı yüzde 27’yi buldu.
Metalaşmış, ticarileşmiş sağlık sürecinin kamu ayağının yeni patronu “sosyal sigorta kurumları”. Sağlığa harcanan sigorta primleri ve devletin vergi gelirlerinden gelen kaynakları, sağlık harcamasına dönüştürmede başrol bu kurumların. Kamu hastaneleri ise artık bir “tedarikçi”, bir tür “atölye”olarak kullanılıyor. Onlardan, en az maliyetli hizmet alınmaya çalışılıyor. Bunun da yolu, kamu sağlık personelinin birim zaman içinde, en düşük maliyetle tedavi üretmesini sağlamak. Bu paradigmanın yeni ve yükselen aktörü ise, kâr ve sermaye birikimi esasına göre çalışan özel sağlık kurumları.
Üç sosyal güvenlik kurumu SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı’nın birleştirilmesiyle oluşan Sosyal Güvenlik Kurumu, merkezi bütçeden sonra en büyük bütçeli kuruluş durumuna geçerken, aynı zamanda, en büyük sağlık harcama kurumu haline de geldi.
2010 sonunda gelirleri 95 milyar TL’ye yaklaşan SGK, 121 milyar TL’yi geçen giderleri itibarıyla da, genel bütçenin yüzde 40’ına yaklaşan bir büyüklükte. Sigortalılara emekli aylığı ödeyen ve tüm şemsiyesi altındakilere sağlık hizmeti veren bu büyük yapıya, gelirleri, harcamalarına yetmediği için, her yıl bütçeden 30 milyar TL’ye ulaşan kaynak aktarılıyor. Bu anlamda, SGK, merkezi bütçenin en büyük “transfer adresi” olmaya devam ediyor.
SGK’nin gelirleri giderlerinin 2010’da yüzde 77’sini ancak buldu. Bu anlamda, her 100 liralık giderinin ancak 77 liralık kısmını gelirleri ile finanse edebildi. SGK’nin gelirlerinin yüzde 70’i, işçi, memur, esnaf sigortalıların, devletin ve özel işverenlerin ödedikleri prim gelirlerinden oluştu. Kuruma, gelirlerinin yüzde 16’sı dolayında da “devlet katkısı” sağlandı.
Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğunda olan kamu çalışanlarının sağlık harcamalarını, SGK’nin 2010 başından itibaren üstlenmesiyle kamu sağlık harcamalarında kurum, “merkezi aktör” durumuna geldi. Öngörüldüğü şekilde 2012’de 9 milyon küsur yeşil kartlı yoksulun harcamalarının da Kurum’a verilmesi gerçekleştiğinde SGK, kamu sağlığının neredeyse “tek işveren”i durumuna gelecektir.
Böyle olmakla beraber, sağlık harcamaları henüz SGK’nin, 2010 harcamalarının sadece yüzde 27’sini oluşturmakta, emekli aylıkları, giderlerin yüzde 65’ini bulmaktadır.
(*) Özeti sunulan bu araştırmanın tamamı İzmir Tabip Odası tarafından bir kitap olarak yayına hazırlanmaktadır.
SGK emmebasma tulumba gibi…
Sosyal sigorta sisteminin gelirleri, giderlerini karşılayamamakta ve sistem sürekli açık vermektedir. Sistemde yaşanan finansman sorununun en önemli nedenlerini, iktidar ve bürokrasi; “geçmişte uygulanan erken emekliliğin olumsuz etkileri, sağlık harcamalarının giderek artması ve sistemin bilgi teknolojisi altyapısındaki eksiklikler” olarak tanımlarken birçok gerçeği gizlemektedirler. Sıralanan nedenlerden daha geçerli ve asli olan etkenler, SGK’nin yeterince prim üretememesi, kaçakları önleyememesi, alacaklarını tahsil edememesi ve sağlığa ayrılmış kaynaklarda etkinlik sağlayamamasıdır. Bunların üstünden gitmek yararlı olacaktır.
SGK, kayıt dışı istihdamın yaygınlığı nedeniyle, elde etmesi mümkün prim gelirlerinin altında prim üretimi gerçekleştirmektedir. 2010’da yaklaşık 16 milyon sigortalıdan 67 milyar TL prim geliri elde eden, böylece, sigortalı başına 4 bin TL’nin üstünde prim tahsil eden SGK, kurumu milyona yaklaşan kayıt dışı, kaçak çalıştırılan ücretlinin priminden mahrum etmektedir.
Türkiye’de kayıt dışı istihdamın önü bir türlü alınamamaktadır. TÜİK’in hanehalkı işgücü anketlerinden, 10 milyar dolayında bir istihdamın kayıt dışı olduğu anlaşılmaktadır. Yüzde 43’ü aşan kayıt dışı istihdamın yaklaşık yarısı tarımdan, yarısı da tarım dışı kesimdendir. Bu 10 milyona yaklaşan kayıt dışı istihdamın 3.7 milyonu ücretli sınıftandır. Dolayısıyla, SGK’nin bu kesimden prim kaydı, sigortalı başına 4 bin TL ortalamadan 15 milyar TL’ye yaklaşmaktadır. Bu 2010 prim gelirinin yüzde 22’si demektir. Kaçak çalıştırmanın önünün alınmaması, prim geliri yanı sıra Hazine’yi vergi kaybına da uğratmaktadır.
SGK’nin mali acizliğinin bir nedeni de alacaklarını tahsil etmedeki yetersizliği, giderek biriken alacak cezalarını da sık sık affederek borçlu işverenlere kaynak bağışlamasıdır. 2010 sonu itibarıyla SGK’nin prim alacaklarının 51 milyar TL’ye yaklaştığı anlaşılmaktadır. 2010 prim gelirlerinin 67 milyar TL olduğu anımsandığında, işverenlerin ve esnafın, SGK’ye, 2010 gelirlerinin yüzde 76’sı dolayında prim borcu taktıkları anlaşılmaktadır. Alacakların yüzde 53’e yakını sigortalı işçi çalıştıran işverenlerin, yüzde 47’si ise Bağ-Kur çatısı altındaki esnafındır. İşverenlerin 30.5 milyar TL’lik prim borçlarının yüzde 78’inin özel sektöre ait olduğu, belediyelerin borçlarının da yüzde 21’e yaklaştığı anlaşılmaktadır. Borçlu belediyeler içinde AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ilk sırayı aldığı görülmektedir.
ÖZEL?FİRMALARI?PLANLANDIRMAYA?DÖNÜK?TUTUM
SGK’DEN ÖZEL HASTANELERE YÜZDE 30 HASTA
SGK’nin sağlık harcamaları, mevcut kaynak girişinde bile, olması gereken tutardan uzaktır ve yıllardır SGK giderlerinin yüzde 25-27’si dolayında tutulmaktadır. Ayrıca yapılmış görünen sağlık harcamalarında da ibre özel sermaye birikimini, özel hastane ve ilaç firmalarını palazlan-dırmaya dönüktür.
SGK sağlık harcama-larına bakıldı-ğında, iki ana harcama kalemi öne çıkmaktadır: İlaç harcamaları ve tedavi harcamaları. İlaç harcamaları, 2001 yılında SGK sağlık harcamalarının yüzde 53.2’sini teşkil ederken, 2007 yılında yüzde 44’üne gerilemiş, buna karşın tedavi harcamaları aynı dönemde yüzde 40’tan yüzde 52’ye yaklaşmıştır.
Söz konusu dönemde asıl ilgi çekici olan, tedavi harcamalarında özel hastanelerin artan payıdır. 2001’de tedavi harcamalarından yüzde 16, SGK sağlık harcamalarından yüzde 6 dolayında pay alan özel hastaneler, 2007’ye gelindiğinde tedavi harcamalarındaki paylarını yüzde 22’nin üstüne çıkarmışlardır. Bu, 6 yıl içinde paylarını 6 puan arttırmaları demektir.
SGK, 2009 yılında 15.6 milyar TL’si tedavi harcaması, 16 milyar TL’si de ilaç gideri olmak üzere 31.6 milyar TL’lik sağlık harcaması yapmış görünmektedir. 2009’da devlet, üniversite ve özel sektör sağlık kuruluşlarına yapılan başvuruların 247 milyonu geçtiği ve bu başvurulardan üçte ikisinin devlet hastanelerine yapıldığı, özel sağlık kuruluşlarına yapılan ve SGK’ye fatura edilen başvuruların yüzde 27’yi bulduğu anlaşılmaktadır. SGK’lilerin 77 üniversite hastanesine başvuru oranı da kayıtlara yüzde 6.5 olarak girmiştir.
Hastaneleri, laboratuvarları, klinikleri, diğer hizmet veren kuruluşları ile sayıları 1.854 olarak belirlenen özel sağlık kuruluşları, SGK’ye, tedavi ettikleri, hizmet verdikleri 66 milyon başvuru için 4.5 milyar TL’lik fatura göndermişler, böylece, toplam SGK tedavi harcamalarından yüzde 30’a yakın pay almışlardır. İlginç olan ise şudur: Devlet 2. basamak tedavilerinde başvuru başına 42 TL olan hasta tedavi maliyeti, özel 2. basamak sağlık kuruluşlarında 69 TL olarak gerçekleşmiştir. Özel sağlık kuruluşlarının, başvuru başına faturaları 27 TL daha yüksektir. Bu başvurular, devletin 2. basamağından karşılansaydı, SGK sağlık harcamasından 1.8 milyar TL’lik tasarruf mümkün olabilirdi.
SGK’nin 2009 sağlık istatistiklerinin ortaya koyduğu bir başka gerçek de, üniversite hastanelerinin iş yükünün ağırlığıdır. Öncelikli işlevleri araştırma yapmak, uzman yetiştirmek olan üniversite hastaneleri, SGK’lilerin yüzde 6.5’inin başvurusuna hizmet verirken, tesis başına yılda 208 bin başvuruya yanıt vermiş görünüyorlar. Üniversite hastanelerinde başvuru başına maliyetin 184 TL ile en yüksek düzeyde olması ise, başvuruların komplike olması ile açıklanmaktadır.
Başvuru başına maliyet, devletin 2. basamağında tesis başına 144 bin adeti ve başvuru başına 42 TL’yi bulurken, 3. basamakta tesis başına 592 bin başvuru, başvuru başına da 78 TL olarak gerçekleşmiştir. En yüksek iş yükünün, tesis başına 592 bin başvuru ile 3. basamak kurumlarda olduğu anlaşılmaktadır.
SGK’nin ilaç giderleri ise 2007 yılında 11.3 milyar TL iken 2009 yılında 16 milyar TL’ye çıkmıştır. 2009 itibarıyla ilaç faturalarının yüzde 5’i memurlara ait görünürken sayıları 10 milyon dolayında olan yeşil kartlıların ilaç giderlerindeki payı da yüzde 10’dur. Bu durumda SGK bünyesindeki aktif ve pasif sigortalıların ilaç giderlerindeki payının yüzde 85 olduğu anlaşılmaktadır. Reçete başına ilaç giderinin 2007’de 42 TL iken; 2009’da 49 TL’ye çıktığı görülmektedir.