KAMUDA NELER OLUYOR?
Kamuya ait işyerlerinde 230 bin işçi adına toplu iş sözleşmesi süreci yaklaşık 7 ay önce başladı. Henüz ortada ne somut bir talep ne de karşılığında bir cevap var.

Kamuya ait işyerlerinde 230 bin işçi adına toplu iş sözleşmesi süreci yaklaşık 7 ay önce başladı. Henüz ortada ne somut bir talep ne de karşılığında bir cevap var.
Daha doğrusu ne işçi taran, ne hükümet var. İşçiler adına görüşmeleri sürdürecek olan Türk-İş Konfederasyonu yönetimi bu gecikmenin kılıfım hazırlamış bile: "Daha da uzun sürede imzalanan toplu sözleşmeler oldu." İyi de hangi koşullarda oldu. Hükümetle göstermelik bir defa masaya oturup sonra kriz gelinceye kadar bekletilip faturanın en kabarığı işçüere mi çıkartıldı?
5 Nisan’da bile pazarlık vardı
Biz hatırlatalım Türk-İş yöneticilerine.
En uzun sürede imzalanan toplu iş sözleşmesi 5 Nisan kararlarının ardından gerçekleşti. Dönemin başbakanı Tansu Çiller, işçilere sıfır zam önermişti. Hatta "bu dönem toplu iş sözleşmesi yapılmasın" önerisinde bile bulunulmuştu. 1994krizininhemenardmdan başlayan kamu toplu iş sözleşmeleri sürecinde pek çok işyerinde grevler yapüdı.
Bayram Meral başkanlığındaki Türk-İş yönetimi, sözleşme sürecinin en başından itibaren sıkı pazarlıklar yaptı. Sonuçta 26 Ekim 1995 tarihinde hükümetin istikrar prograınınarağmen yüzde 16 yüzde 16 yüzde 18 yüzde 20 oranında zamma imza atılmıştı. Tarihe değil sonuca bak Şimdi kalkıp da tarih olarak "daha da geç imzalanan sözleşmeler var" demek abesle iştigal değil de nedir? Nereye kime mesaj veriliyor? Koşullar farklı, süreç farklı işliyor, kontrol hükümette değü işçide. Ya bugün kimde?
Hükümetle bir defa masaya oturabileceksiniz, bir dahaki görüşme için emirleri bekleyeceksiniz sonra da geçmişin sadece tarihini hatırlatacaksınız. Sonuca baksanıza. Belki toplu iş sözleşmesi Türk-İş Genel Kurulu ile de bağlantılı. Tavizi çok veren daha yukarda kalacak Pazarlık mı var; varsa ne üzerine bilinmez ama işçinin ekmeği üe oynayacak kadar üeri gidileceğini düşünmek bile rahatsız edici. Bu sessizlik neye gebe? Seçim bitti bir rehavettir gidiyor.
Bu sessizlik ya yok oluşa gidiş ya büyük patlamaya gebe. Sendikal örgütlenme her geçen gün daha da zorlaşıyor. İşçinin üzerindeki yük daha da arüyor. Ekonomideki tablonun rengi giderek kararırken ilk ve öldürücü darbe emekçiye vuruluyor. Sendikalı oldukları için işten atılan Casper işçilerinin, Bericap işçilerinin, Poliplex işçilerinin, Masdaf işçilerinin mücadeleleri devam ediyor.
Bu direnişleri bu kadar uzun zaman sürdürmek sendikaları maddi olarak çok zorluyor. İşveren bunu iyi biliyor ve kullanıyor da, Çalışma Bakanlığı neden seyrediyor, anlamaktan öte kabullenmek zor. Acaba Çalışma Bakanlığı hakkında suç duyurusunda mı bulunulmalı? Önümüzdeki günler sendikal atmosfer daha da ısmacak. Torba yasa ile yapüan değişiklikler 30 Haziran itibariyle uygulanmaya başlanacak. Kamu çalışanlarında da aynı sessizlik hakim. Başlarında sallanan Demoklesin kılıcı dep, yöneticilerin tehditleri.