Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
05 Ağustos 2019
KAMU KESİMİNDEKİ ÜNİVERSİTELİ İŞÇİLERİN SORUNLARI

Türkiye’de devlet memurluğu bir dönem hem çok itibarlıydı, hem de önemli haklar tanıyordu.

KAMU KESİMİNDEKİ ÜNİVERSİTELİ İŞÇİLERİN SORUNLARI

Kamu kesiminde işçi statüsünde kadrolu olarak çalışan üniversite mezunları (önlisans, lisans ve lisansüstü) bir süredir sosyal medya üzerinden sürdürdükleri etkinliklerle memur statüsüne geçmeye çalışıyorlar. Benim elektronik postama da bu konuda çeşitli iletiler gönderdiler. Ancak sorunu doğru olarak kavradıkları kanısında değilim.

İŞÇİ-MEMUR AYRIMI
 
Türkiye’de devlet memurluğu bir dönem hem çok itibarlıydı, hem de önemli haklar tanıyordu. 1926 yılında kabul edilen ve 1965 yılına kadar çeşitli değişikliklerle yürürlükte kalan 788 sayılı Memurin Kanunu ve ardından kabul edilen maaş kanunları, devlet memurlarını, maaşların düzeyi, iş güvencesi, çalışma süresi, yıllık ücretli izin, emeklilik hakkı, sağlık hizmetlerinden parasız yararlanma gibi konularda ayrıcalıklı bir konuma getirdi. Devlet memurları, kız çocuk sahibi ailelerin gözde damat adaylarıydı.
 
Bu konum 1950’li yıllarda değişti. 1960’lı ve 1970’li yıllarda toplu iş sözleşmelerinden yararlanan işçilerin ücretleri ve diğer hakları, devlet memurlarının haklarının ötesine geçti. Ancak 1980’li yıllarda işçilerin gelirleri epeyce düştü; fakat 1989, 1990 ve 1991 kamu kesimi toplu iş sözleşmelerinin ardından kamu kesiminde işçilerin ücretleri (ve eğer fazla çalışma yapıyorlarsa, fazla çalışma ücretleri ve ayrıca ikramiye ve diğer yan ödemeleri) memurların maaşlarının çok üstüne çıktı.
 
Bütün bu dönemler boyunca da Türkiye’de sık sık gündeme gelen bir konu, kamu kesiminde çalışanların hangilerinin işçi, hangilerinin memur statüsünde istihdam edileceğiydi.
 
Bu konuda çok kapsamlı bir çalışma 1976 yılında yayımlandı. TBMM tarafından görevlendirilen Orhan Bircan, Ali Nusret Sun, Oktay Yıldırır, Ceyhun Güney, M.İsmet Aral ve Abdülkadir Akyel’den oluşan “İşçi-Memur Ayırımı Komisyonu” kamu kesiminde hangi görevlerin işçiler, hangi görevlerin memurlar tarafından yapılacağına ilişkin çok kapsamlı listeler hazırladılar. Bu listede, çalışan kişilerin örgün eğitim düzeyleri değil, yaptıkları işler esas alınmıştı. Ancak bu kapsamlı düzenleme, siyasi müdahaleler nedeniyle, hayata geçirilemedi. Kamu kesiminde istihdam daha sonraki yıllarda da ciddi sorunlar yarattı. İnsanlar bazı dönemlerde memuriyetin iş ve gelir güvencesinden yararlanmak için bu statüye geçmeye çalıştı; bazı dönemlerde işçi olup toplu sözleşme ve sendika aracılığıyla daha iyi koşullara erişmeyi amaçladı.
 
AKP’NİN KAMU PERSONELİ PROJESİ
 
AKP ise 2004 yılı Ağustos ayında hazırlanan Kamu Personel Kanunu Taslağı ile memurların çok büyük bölümünü sözleşmeli personel statüsüne geçirmeyi gündeme getirdi. Dönemin koşullarında bu proje uygulamaya sokulmadı. Ancak devlet personel rejiminin köklü bir biçimde yeniden düzenlenmesi her an yeniden gündeme gelebilir.
 
ÜNİVERSİTE DİPLOMASI GÜNÜMÜZDE GEÇER AKÇE Mİ?
 
1973 yılında Türkiye’deki bütün üniversitelerde yalnızca 168 bin öğrenci vardı. O yıl üniversiteden mezun olanların sayısı yalnızca 23.760 idi. O dönemde bir kişinin onu memnun edecek çalışma ve yaşama koşullarına kavuşmasında üniversite diplomasının büyük önemi vardı.
 
YÖK verilerine göre, 2018 yılında 206 üniversitede 2,8 milyon önlisans, 4,2 milyon lisans ve 500 binden fazla lisansüstü düzeyde öğrenci vardı. Bu öğrencilerin her yıl beşte birinin mezun olduğu düşünülürse, her yıl 1,5 milyon üniversite öğrencisi işgücü piyasasına katılmaktadır. 2019 yılında üniversite diploması alan kişi sayısı, 1973 yılında ortaokul diploması alan kişi sayısından çok daha fazladır (1973 yılında ortaokuldan mezun olan toplam öğrenci sayısı 181,5 bindi). Diğer bir deyişle, günümüzde üniversite diploması işgücü piyasasında geçer akçe değildir; işgücünü satmaya çalışan kişi açısından önemli bir güç kaynağı oluşturmaz. 1973 yılında, örneğin orta sanat mezunu bir kişinin diploması, günümüzde sayıları çığ gibi büyümüş üniversitelerin çoğundan alınan diplomadan daha etkiliydi.
 
TÜİK verilerine göre, 2018 yılı Aralık ayında 4,3 milyon işsizin 1,1 milyonu üniversite mezunuydu.
 
Ben, birilerinin hoşuna gitmek için olmayacak duaya amin diyenlerden değilim. Benim önerim, üniversite diplomasının günümüzde artık bir ayrıcalık kaynağı olmadığının anlaşılması; işçiler arasında örgün eğitim düzeyine göre bölünmelere yol açmadan, işçi olarak çalışma ve yaşama koşullarının iyileştirilmesi için mücadele edilmesidir.
DİĞER HABERLER
POLONEZ’DE POLİS SERMAYE ADINA ŞİDDETE DEVAM EDİYOR
POLONEZ’DE POLİS SERMAYE ADINA ŞİDDETE DEVAM EDİYOR

Tekgıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel’in Polonez direnişine yönelik polis şiddeti ve gözaltılara ilişkin açıklaması.

DİRENİŞTEKİ POLONEZ İŞÇİLERİ TERS KELEPÇEYLE GÖZALTINA ALINDI
DİRENİŞTEKİ POLONEZ İŞÇİLERİ TERS KELEPÇEYLE GÖZALTINA ALINDI

Sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten çıkartılan ve fabrika önünde 59 gündür eylem yapan Polonez işçilerine, polis müdahale etti.

EL ELE BÜYÜYEN DİRENİŞ 2. AYINDA
EL ELE BÜYÜYEN DİRENİŞ 2. AYINDA

Polonez işçilerinin omuz omuza verdiği mücadele bugün 60’ıncı gününde. İki ay boyunca adım attıkları her yeri bir mücadele alanına çeviren işçiler, ilk günkü gibi kararlı. Direnen işçiler “Kazanan biz olacağız” diyor.

DİRENİŞ HER GÜN BÜYÜYOR
DİRENİŞ HER GÜN BÜYÜYOR

Yaklaşık 2 aydır kolluk kuvvetlerinin şiddet ve tehditlerine rağmen mücadeleye devam eden Polonez işçileri, direnişten vazgeçmiyor. Önceki gün birçok arkadaşlarının polis müdahalesiyle yaralanmasına rağmen fabrika önündeki nöbet, slogan ve halaylarla sürdü.