KAHRAMANLARI ÖRNEK ALIN
Yürüyüşün 3. Günü… Yatağan´ın kahramanları Sivrihisar´da konaklayacaklar. Ankara´ya 125 kilometre. Saat 20.00´de Ulusal Kanala canlı yayın yapacağız. Deniz ile beraber radara yakalanma pahasına basıyoruz gaza. Televizyon programından öte bu. Başka bir buluşma… Kahramanlarla kucaklaşılacak.
Yürüyüşün 3. Günü… Yatağan’ın kahramanları Sivrihisar’da konaklayacaklar. Ankara’ya 125 kilometre. Saat 20.00’de Ulusal Kanala canlı yayın yapacağız. Deniz ile beraber radara yakalanma pahasına basıyoruz gaza. Televizyon programından öte bu. Başka bir buluşma… Kahramanlarla kucaklaşılacak.
Yumruklarımızı birlikte sıkacak, birlikte haykıracak, birlikte çaylarımızı yudumlayacaktık. Kilometre sayacına bakmıyorum artık. Yemek kuyruğundayken vardık. Aydın, İzmir, Uşak ve Afyon’da yürümüş, Aydın ve Afyon’da polis engelini aşmış, işçilerle halkla kucaklaşmışlardı. Sabahtan beri bir şey yememişler. Görünce bizi gözleri parlıyor. Sıcak selamlaşmalar…
Yemeklerini yerken biz çekim planına koyuluyoruz. İnanç uydu bağlantısı kurmak için uğraşıyor. Ama bağlantı yok. Kör noktadayız anlaşılan. Yüzleri düşüyor. Herkese haber vermişler. Hemen çare düşünüyoruz. Banttan çekeceğiz ve hemen göndereceğiz. Bu gece yayınlanacak. Başka yolu yok.
Konakladıkları yerin adı Mola Dünyası. Yemek salonunda duvarda kocaman bir pankart. "Bize her yer Yatağan. Yatağan enerji ve maden İşçilerinin yanındayız." Mola Dünyası imzası var altında. Çekime başlıyoruz.
Onca yolu kat eden onlar değil sanki. Dimdikler, dipdiriler. Yumruklar ilk günün sıkılığında, sesler daha da gür. Onlarca işçi programı yaptım. Sıkıntısız, ön hazırlığı gerektirmeyen, soru sormanın bile gerekmediği nadir topluluktu bu. Bilinçliler, ne istediklerini biliyorlar, kararlılar.
Millete sesleniyor, milleti kazanmaya çalışıyorlar. Ağlayana, sızlayana, ailevi ya da kişisel sorununu anlatana rastlamadım. Daha da ötesi, satılırsa işçinin yaşayacağı sıkıntıyı söyleyen de yoktu. Belki işten atılacak, belki 4-C’ye gideceklerdi. Sendikalannı da kaybedecek köle işçi olacaklardı belki. Hiçbirinin derdi bu değildi. "Bu kurumlar, vatandır, cumhuriyettir, bağımsızlıktır" diyorlar. Bir tek bu… Türk bayrağına sımsıkı sarılmış, Atatürk’ün etrafında toplanmış, millete sesleniyorlar. "Ekmeğimize, geleceğimize ve ülkemize sahip çıkmak için yürüyoruz."
Çekim sonrası sohbete koyuluyoruz. Çayları yudumlarken, Ulusal Kanal’ı geç keşfetmenin üzüntüsünü anlatıyor kimisi, kimisi "abi ben de 1. kanaldadır Ulusal" diyor. Telefonlar alınıyor. Milas’a, Yatağan’a, Kemerköy’e evlerine davet ediyorlar. "Allah için gelirseniz misafirim olacaksınız" diye yemin ettiriyorlar. 13 gündür onlarla gecesini gündüzünü paylaşan Aydınlık muhabiri Behiye kızları olmuş. "Behiye’siz olmaz" diyorlar. Behiye, "Abi 15 günde öğrendiklerimi 5 yılda öğrenemezdim. Okul burası"diyor. Ulusal Kanal’ın İstanbul’dan gelen muhabirleri Hatice ve İnanç da onlardan biri… Aile olmuşlar. Yorgunlar üçü de. Ama hepsinin gözleri ışıl ışıl… Gece 01.30’da ayrılıyoruz Sivrihisar’dan. … 10 Ekim… Yatağan işçisi Ankara’da…
Gittikleri her yerde sendikalan ayağa kaldırıyorlardı. Burada da böyle… Türk-İş pankartı ve ses aracı, Türk-Metal, TEKSİF, Petrol-İş, Koop-İş, TES-İş, Yol-İş… Zonguldak’tan Eyüp Alabaş ve GMİS yöneticileri, MTA Şubesinin işçileri ile oradalar. Bir sendikacı, "Türk-İş’ten gelen davette, yöneticiler düzeyinde destek istendi. Yoksa biz en az 3 otobüs gelirdik" diyor. Anlaşılan Türk-İş yöneticileri, eylemin fazla şamata yaratmadan bitmesini istiyorlardı.
Türk-İş yönetiminden sadece Yol-İş Genel Başkanı Ramazan Ağar orada. Mustafa Kumlu ise, günlerdir yürüyen kendi işçisini karşılamaya bile gelmemiş. Mızrak çuvalı yırttı. Ne kadar isteksiz de olsalar, Yatağan işçisi sendikacıları daha kuvvetli şekilde sahaya indirecek. Görünen bu. Her yerde olduğu gibi, İşçi Partisi ve TGB, Ankara’da da Yatağan işçisi ile.
CHP ise, bazı milletvekilleriyle katılmakla yetinmiş. … Yatağanın kahramanlarına Meclis kapalı… Polis barikat kurmuş, biber gazını, copunu hazırlamış. Yatağan bu! "Sık bakalım, sıkıysa sık bakalım" diyor, yükleniyorlar barikata. Kemerköy’de barikatları yıkıp ihale salonunu basarak ihaleyi iptal ettirmeleri aklıma geldi. Bu defa bu kadar yüklenmekle yetinip, partilerle görüşeceklerdi. İstedikleri olmuş, sendikacıları kısmen de olsa sahaya indirmiş, seslerini Türkiye’ye duyurmuşlardı. Bugün Anıtkabir’e gidip, özelleştirmeci iktidarı ATA’ya şikayet edecekler. Sonra Yatağan’a, Kemerköy’e ve Milas’a dönüp daha büyük eylemlere hazırlanacaklar. Uğurlar olsun kahramanlar. Millet sizinle, hak ettiniz.