‘İŞYERİ’ TANIMI KİM İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?
Ulus ötesi tekellere üretim yapan taşra ülke işçileri, şirkete para kazandıran makinelerdir. Şirket için işçiler, işçiler için şirket merkezi bir şey ifade etmeyecektir.

ABD’li ayakkabı firması NIKE’nin ülkesindeki işçi sayısı 6 bin dolayında. Oysa dünyanın 40 ülkesinde, 1 milyon 64 bin işçi de NIKE için çalışmaktadır. ABD’deki 41 üretim merkezine rağmen, 40 ülkede 478 tesis NİKE için çalışıyor. Bunların 3’ü de Türkiye’de.
NIKE, mazlum ülkeleri kalkındırmak, işsizleri iş sahibi yapmak için mi 40 ülkeye testi açıyor, buralarda 1 milyon 64 bin işçi çalıştırıyor?
Ya Renault? “Başka ülkeler de kalkınsın” diye mi 40 ülkeye fabrika kurup oralarda 179 bin işçi çalıştırıyor?
Ya da Toyota! Ülkesindeki 16 fabrikaya karşın, 28 ülkeye 51 fabrika kurarken sermayenin dünyaya eşit dağılmasını mı amaçlıyordu?
Peki ya ADIDAS? Türkiye’yi ve Türk işçini çok sevdiği için mi üretiminin yüzde 40’ını burada yaptırıyor? 45 ülkeye ihracatı buradan yaparken, Türk ticaretine katkıyı mı amaçlıyordu?
Görünen amaç, pazarlama ve ihracat kolaylığıdır elbette. O ülkenin sanayisine ve istihdama katkı, propaganda tekerlemesidir sadece. Asıl amaç,
Üreticiyi ülkelere, milliyetlere ve coğrafi erişilmezliklere parçalayarak birlikte hareket edebilme olanağını ellerinden almaktır.
İşçinin örgütlenme ve sendikalaşma arzusunu, o ülkenin üzerine atmaktadır.
İşçilik maliyetini çok aşağı çekebilmektir.
Ucuz hammadde ve ucuz girdilere ulaşabilme yolunu kısaltabilmektir.
Ürettiği ülkenin yabancı sermayeye teşviklerinden yararlanabilmektedir.
Bütün bunlar dikkate alındığında, ulus ötesi tekellere üretim yapan taşra ülke işçileri, şirkete para kazandıran makinelerdir. Şirket için işçiler, işçiler için şirket merkezi bir şey ifade etmeyecektir. İşçiler için şirketin ABD’deki merkezi bir şey ifade etmemektedir. İşyeri kavramı, işçi için de işveren için de yok edilmiştir.
Uzaktan (evden) çalıştırılan işçi için de işyeri, NIKE’nin Ağrı fabrikasındaki Türk işçi ile NIKE merkezi arasındaki ilişkiye (ilişkisizliğe) benzeyecektir. Bu çalışmayı yaymak isteyenlerin de amacı budur zaten.
Yasalarımızdaki kısmi tanımlar derinleştirilmez ve netleştirilmezse, eksiklik ve muğlaklık, işçi için hayırlı bir gelecek göstermiyor. Gelin birlikte göz atalım mevzuatımıza;
4857 SAYILI İŞ YASASI VE İŞYERİ KAVRAMI
“Madde 2: İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir.
İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.
İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.”
Yasaya göre işyeri, mal ve hizmet üretimi için maddi ve manevi unsurların işçi ile birlikte örgütlendiği yerdir.
Bu tanıma göre işçinin uzaktan (evden) çalıştırılan işçi, sadece üretim için gerekli maddi ve manevi unsurlardan koparılmıyor, diğer işçilerle birlikte örgütlü üretimden koparılıyor.
Bu durumda uzaktan çalışılan ortamlar, işyeri kavramı bakımından tartışmalı olacaktır.
Yasanın “Çağrı üzerine çalışma ve uzaktan çalışma” başlığını taşıyan 14. maddesi, “uzaktan çalışmayı” tanımlıyor;
“Uzaktan çalışma; işçinin, işveren tarafından oluşturulan iş organizasyonu kapsamında iş görme edimini evinde ya da teknolojik iletişim araçları ile işyeri dışında yerine getirmesi esasına dayalı ve yazılı olarak kurulan iş ilişkisidir.”
“İşveren tarafından oluşturulan iş organizasyonu kapsamında” denilerek işverene, işçinin evden çalışabilmesi için gerekli koşulları hazırlamakla sorumlu kılmaktadır.
Yine 14. madde, işçi ile yapılacak sözleşmeyi tarif ediyor;
“…yapılacak iş sözleşmesinde; işin tanımı, yapılma şekli, işin süresi ve yeri, ücret ve ücretin ödenmesine ilişkin hususlar, işveren tarafından sağlanan ekipman ve bunların korunmasına ilişkin yükümlülükler, işverenin işçiyle iletişim kurması ile genel ve özel çalışma şartlarına ilişkin hükümler yer alır.”
Görüldüğü gibi yeni çalışma biçimine yapılacak sözleşme ile uzaktan çalışan işçi, üretim merkezindeki işçiden koparılmaktadır.
Yasa “Uzaktan çalışmada işçiler, esaslı neden olmadıkça salt iş sözleşmesinin niteliğinden ötürü emsal işçiye göre farklı işleme tabi tutulamaz” demektedir.
İşçi lehine bir kısıtlama gibi görünen bu cümle, esasında işçiye bir güvence sağlamıyor. Merkez üretim sahasında aynı işi yapan biri kalmamışsa, kendisi gibi belirli süreli sözleşmeye zorlananla kıyaslanacak, onunla eşitlenecektir.
2016 yılında 14. Maddeye şöyle bir ek yapılıyor;
“Uzaktan çalışmanın usul ve esasları, işin niteliği dikkate alınarak hangi işlerde uzaktan çalışmanın yapılamayacağı, verilerin korunması ve paylaşılmasına ilişkin işletme kurallarının uygulanması ile diğer hususlar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir”
Uzaktan çalışmaya dair önemli bir boşluk olduğunu kabul edilmiş, yönetmelik ihtiyacına vurgu yapılmıştır. Türk-İş ve diğer işçi konfederasyonları, beş yıldır çıkarılmayan yönetmeliğin hazırlanması için girişimde bulunmalı, işçinin yaşayacağı kayıpları giderecek somut önerilerde bulunmalılar.