Hükümet mensupları “Kriz mriz yok. Hepsi psikolojik” diyedursun, ortalık iflas, konkordato, fabrika yangını ve işçi atmalardan geçilmiyor. Her yerde feryat, her yerde kıyım… Konkordato için başvuran şirket sayısı 3 bini, atılan işçi sayısı sadece eylülde 2 bini geçti.
Oysa asıl kıyamet sonbahar sonrası. Son üç ayda üç kez doğalgaza, üç kez elektriğe zam geldi. Asgari ücretli kışı nasıl geçirecek? Ya işten atılan, ya işsiz gezen?
Domates 10 TL, patlıcan 7 TL. Simit bile iki kez zam gördü şimdiden.
HÜKÜMET DE ÖZEL SEKTÖR DE PANİKTE
Hükümet “kriz yok” diyor ama yağdırdığı genelgeler büyük bir panikte olduklarını gösteriyor. Bir tek kendi saltanatlarına dokunmuyorlar. Kamuyu ve bürokratları, “tasarruf” diye sıkmaktan çalışamaz hale getirmişler.
SSK arazilerini, Zonguldak’ta TTK lojmanlarını satışa çıkardılar. Kamu ihaleleri durduruldu. Fazla mesailer durduruldu. 696 sayılı uyduruk kadroya geçirilenler için bile genelge yayınladılar: “Zinhar fazla mesai yaptırmayın. Mecburi durumda izinlerden kesin.”
Sadece hükümet değil, işverenler de panikte. Araçlar, kurum ya da şirket telefonları, sözleşmeyle güvenceye alınmış eğitim ve temsil ödenekleri, fazla mesailer, hemen her şey tasarruf konusu. Kriz bütün sektörlerde, panik her yerde…
“Temizlik malzemesi, tuvalet kâğıdı bile tasarruf kapsamında… Hele de elektrik ve doğalgaz… Genelgeler, “soğuk havalarda kalın giyinin, hemen kaloriferi yakmayın” diyor.
Daha da kötüsü, işçi atmalar virüs gibi yayılıyor. 20, 30, 70, 300… Düne kadar işini kaybeden bir süre sonra şurada ya da burada iş bulabiliyordu. Artık o kapı da kapanıyor. Özel sektörde işçi alımları durdu. Personel azaltıyor her yerde. İşçi için kapıdaki tehlike, sadece işini kaybetmek değil, açlıktır aynı zamanda. Ve eğitim ve sağlık ve soğuk…
Krizi kabul etmeyen hükümetin tutumu ise, evi yakan kundakçının “yangın yok” demesine benziyor. Türk-İş’i bile kriz toplantılarına bile çağırmıyor hükümet. Patron ile işçi baş başa. Hükümet ortalıkta yok. Hal böyle olunca gücü yeten yetene…
Vardiya sayısını azaltıp, bir grup işçiye kapıyı gösteriyor işveren.
Kimi yerde fabrikayı kapatıp işçiyi toptan ücretsiz izne gönderiyor. TemSA’da olduğu gibi iki ay, hatta üç ay. Bu sürede işçi ne yiyecek, ne içecek peki?
Kimi yerde işçinin senelik iznine sayıyor ücretsiz izni.
Hükümet zoruyla icat edilen BES’e (Bireysel Emeklilik Sistemi) ya da özel sağlık sigortasına kayıtlıysa işçi, “Benden bu kadar” deyip primlerini yatırmıyor işveren.
“Gayri öğle yemeği yok”, “Servisi de kaldırdım” diyor kimi yerde.
Günlük 8 saatlik çalışmadan sonra, ara vermeden 7 saat daha çalıştırıyor PETKİM’de olduğu gibi.
Özel hastanelerde olduğu gibi, daha az personelle daha çok iş yapmaya kalkıyor, keyfi doluncaya kadar çalıştırabiliyor.
TÜPRAŞ’ta olduğu gibi, “Artık istediğim saatte çalışacaksınız” diye kural dışı çalışmaya zorluyor.
Mercedes Benz’de olduğu gibi, sözleşmeye ilaveten verilen sosyal hakları ya da altın gibi ikramiyeleri “Artık kaldırdım” diyor.
Ya da turizm sektöründe (otel, lokanta, kulüp, kafeterya, pastane) olduğu gibi, simit, kestane ve mısır satıcısı işçilerde olduğu gibi Türk işçilerini işten atarak, yabancı pasaportluları sigortasız ve asgari ücretin de altıda çalıştırabiliyor.
Fazla mesai yaptırdığı halde ücretini vermeyebiliyor. Maaşını düşürebiliyor.
Ya da “fırsat bu fırsat” deyip, “ya belirli süreli sözleşme, ya da işte kapı” diyerek, kıdem ve ihbar tazminatı olmayan çalışma biçimlerini ya da taşeron işçiliği dayatabiliyor.
Velhasıl kriz, daha şimdiden çalışma hayatını allak bullak etti. Büyük bir karmaşa, büyük bir saldırı ve fırsatçılık… Daha düne kadar kazançları arşa çıkanlar bile, işçiyi ezme, işten atma peşindeler.
Oysa büyük bir gaflettir bu. İşverenler barutla oynamaktalar. TİSK, TÜSİAD, TOBB ve MÜSİAD, kendileri de, “Kıdem tazminatını kaldırın, esnek çalışma uygulayın, asgari ücreti düşürün” sevdasından vazgeçmez, işçi sendikaları işe buluşup birlikte çare aramaya niyetlenmezlerse, bilsinler ki bu saldırgan tutum, toplumsal patlamayı davet etmektedir. Azıcık aklı olan herkes görebilir bunu.
Hükümet de “kriz mriz yok” demekten vazgeçip, gerçeği kabul etmeli, işçi sendikaları ile acilen buluşmalıdır. Türk-İş’le dahi görüşmeyen tutum, büyük gaflettir.