İŞSİZLİK SORUNUNA TANI
Bir sorunu çözebilmek için öncelikle neden ya da nedenlerine doğru tanı (teşhis) koymak gerekir.
Bir sorunu çözebilmek için öncelikle neden ya da nedenlerine doğru tanı (teşhis) koymak gerekir. Nedenini bilmediğimiz bir soruna sağlıklı çözüm yolları bulamayız, çözüm öneremeyiz. “Her işletme bir fazla işçi istihdam etsin, işsizlik sorunu hafifler” türünden öneriler ileri süreriz.
Türkiye’de işsizlik sorunu niçin süreğen (kronik), neden çözülemiyor? Bu soruların yanıtını verdikten sonra, çözüm önerileri geliştirebiliriz. İşsizliğin nedenleri şöyle özetlenebilir:
– Sınaileşme, ekonomide önceliğini yitirmiştir.
Günümüzde, toprak rantı elde etme, faiz, döviz spekülasyonu, borsa oyunları ön plana çıkmıştır. Alışveriş merkezleri (AVM), rezidanslar, lüks villalar, iş merkezleri yapılmakta; imar izinleri, imar oyunları ile de büyük rantlar elde edilmektedir. Bu tür yatırımlar, faaliyetler ancak çok sınırlı ölçüde istihdam olanağı sağlamakta, ekonomide ileriye ve/veya geriye etkiler yaratarak itici bir güç olamamaktadır.
Türkiye’de istihdam yaratacak yeni makine-teçhizat yatırımları bırakın göreceli azalmayı, salt tutar olarak dahi azalmaktadır… Sabit sermaye yatırımlarında azalışı düşük gösteren de inşaat yatırımları olmaktadır.
– Mevcut sanayi giderek montaj sanayisi haline dönüşmektedir.
İşletmeler temel fiziki girdilerini kendi bünyelerinde üretmek yerine, işletme dışından özellikle yurtdışından sağlamakta, tedarik etmekte, üretimde dikey tamlaşma/bütünleşme derecesi giderek düşmektedir. Gerçekten işletmelerin, üretimde dikey tamlaşma derecesini ölçen, gösteren “Brüt Katma Değer / Satış Hasılatı” oranı giderek düşmektedir. Bu bağlamda döviz kuru politikası da etkili olmakta, işletmeler iç üretim yerine, temel girdilerini daha ucuza özellikle yurtdışından sağlamakta, ara malı ithalatı artmaktadır. Temel fiziki girdilerini üretmeyen sanayi, giderek montaj sanayi haline dönüşmekte, katma değer ve istihdam yaratma olanakları sınırlı kalmaktadır.
YORUM
ÖZTİN AKGÜÇ- CUMHURİYET
– Sanayide emek girdisi yerine makine-teçhizat kullanımı yeğlenmekte; teknik bir deyişle sermaye emeğin yerine ikame edilmektedir.
Rekabet, daha ucuza üretmek hedefi, işletmeleri, teknoloji elverdiği ölçüde, emek yoğunluğu yerine sermaye yoğun teknolojiler kullanmaya, emek yerine makine kullanmaya özendirmekte hatta zorlamaktadır. Ucuz döviz hatta düşük faiz; buna karşı emek üzerindeki doğrudan ve dolaylı yüklerin ağırlığı, işletmelerin emek yerine sermaye kullanmasında etkili olmaktadır.
– Ücretle çalışma yerine kendi işyerini kurma, serbest çalışma eğiliminin yetersiz olması.
İstihdam denilince genelde bir kamu ya da özel kuruluşta, ücretli, ecir olarak çalışma anlaşılmaktadır. Halbuki kişi kendi işyerini kurarak, kendine iş olanağını yaratabilir; ifade yerinde ise hem patron hem de işçi olarak çalışabilir. Özellikle bilgi ve beceriye dayanan hizmet sektöründe bu olanak, kişinin kendini istihdam etme olanağı fazladır. Bizde kendi işyerini kurma eğilimi zayıftır. Geleneklerimiz, yaşamdan beklentilerimiz, eğitimimiz yeterli finansal desteklerin olmaması, kişilerin kendi işyerlerini kurarak serbest çalışmalarını kısıtlamaktadır. Kişiler daha az riskli, belki de daha rahat buldukları için bordroya girmeyi tercih etmektedirler. İstatistiklere bakıldığında işsizlik oranı en yüksek eğitimliler arasında görülmekte, eğitimli işsizliğinden yakınılmaktadır. Bu bağlamda hemen şu soruyu da gündeme getirmemiz gerekiyor. Gerçekten gençlerimize iyi eğitim verebiliyor, onlara sağlam bir bilgi altyapısı sağlayabiliyor muyuz? Bu soruya olumlu yanıt vermek zor. Serbest çalışma, kendi işyerini kurma, kendini istihdam etme eğiliminin zayıflığı, büyük ölçüde eğitim yetersizliğinden de kaynaklanmış olabiliyor.
– Özelleştirme, yabancılaştırma.
Özelleştirme dayatması ya da hevesi başlamadan önce KİT’ler Türkiye’de istihdamın yüzde 8 – 10’unu sağlıyordu. KİT’ler kapatıldıkça, devreden çıkarıldıkça yalnız orada çalışanlar değil, KİT’lerle ticari ilişki içinde olan özel işletmeler de iş kaybına uğruyorlar. KİT’lerin yalnız doğrudan değil dolaylı olarak da istihdam yarattıkları gözden uzak tutulmalıdır.
Eğer tanı, nedenler geçerli ise çözüm yolları üretilebilir. En azından sorun hafifletilebilir.