İşsizlik Fonu’nu yöneten Türkiye İş Kurumu İŞKUR’un aralık bülteni yayımlandığında yine görüldü ki işçi ve işverenlerden kesilen İşsizlik Fonu kesintilerinden oluşan fonun getirisi enflasyonun altında kalmış.
Bülten verilerine göre; 2017 yılına 103.2 milyar TL nakit varlıkla gören fonun, yılsonunda hesaplanan yıllık getirisi yüzde 8.78 olmuş. Tüketici fiyatları bazlı enflasyonun yüzde 12, üretici bazlı enflasyonun da yüzde 15.47 olduğu hesaba katılırsa fonun varlıkları enflasyonda reel olarak erimiş.
Türkiye’de kamu ya da özel hiçbir kuruluş ya da bireyin elinde toplanmış bu büyüklükte bir fon yok. 2017 sonu itibariyle fon büyüklüğünün 116.7 milyar TL’ye ulaştığı görülüyor.
Malum, sigortalı çalışanların prime esas aylık brüt kazançları üzerinden; çalışanlar yüzde 1, işverenler yüzde 2, devlet de yüzde 1 oranında prim ödüyor. Fonun paydaşları özetle çalışanlar, işverenler ve vergi mükellefleri bizleriz. Fonu oluşturan kaynak, tamamen yıllardır yapılan bu kesintilerden geliyor.
Sadece 2017 değil, son 5 yılda her yıl enflasyonun altında bir getiri elde edildi. Son beş yıla bakılırsa enflasyonla fon getirisi arasındaki fark birikimli olarak yüzde 7’ye ulaştı. Yani 5 yılın bir yılında getiri elde edilmedi demek gibi kabaca bu; reel ifadesi ile son 5 yılda İşsizlik Fonu’nun enflasyon karşısında reel olarak yüzde 4.8 eridiği anlamına geliyor.
Devasa kamu kaynağı bu biçimde enflasyona yenik bırakılırken, bireylerin serbest tasarrufu ile oluşan bireysel emeklilik fonları için geçen yıl bir düzenleme yapılmıştı. Hazine tarafından yapılan düzenleme ile bireysel emeklilik fonlarının tek bir portföy yönetim şirketince yönetilmesine engel getirildi. Karar önce fonların en fazla yüzde 30’unun tek bir kurumca yönetilebileceğine dönük alınırken, en fazla yüzde 40’a çekildi. 2018 başından itibaren tüm özel bir emeklilik şirketine yatırılan paralar en az 3 portföy yönetim şirketince yönetilmek zorunda.
Özeti, siz kendi emeklilik yıllarınızı düşünerek bireysel emeklilik şirketine tasarruflarınızı yatırırken, özel ve bireysel bir tercih yapıyorsunuz. Ama Ankara’dan birileri, bunun nasıl yönetileceğine bir satırlık düzenlemeyle karar veriyor. Tasarruflarınızın yönetimi için beğendiğiniz, tercih ettiğiniz kuruma metazori olarak iki kurum daha ilave ediliyordu.
Bugün 80 milyara ulaşan özel emeklilik fonlarının en az 3 portföy yönetim şirketince yönetilmesi koşulunun getirilmesinin işaret fişeği Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in yaptığı bir konuşmada verilmişti. Gerekçe “düşük getiri” idi. Karara da imzayı Şimşek attı.
Hani “Ankara’nın dediğini yap, yaptığını yapma” durumu tam olarak.
Özel bireysel tasarrufların kim tarafından yönetileceğine kısıtlar koyan Ankara’daki siyasetçiler, bürokratlar; kamunun devasa fonunu enflasyona yenik bırakıp, son 5 yılda yüzde 5’e yakın reel erimeye nasıl bir yanıt verecekler bilmiyorum?
Özel bir kuruma yatırdığınız mevduatın ya da emeklilik fonunun düşük getiri sağlaması sizinle o kurum arasındaki bir sorun ya da tercih. Beğenmediğinizde tercihinizi başka bir yatırım aracı, kurum ya da kurumlar için kullanırsınız. Ayrıca emeklilik şirketleri ve portföy yönetim şirketlerinin bu işi yaparken sermaye ve işletme giderleri olduğunu hesaba katmak gerekiyor.
Sorun, yasa ile zorunlu olarak yapılan kesintilerle oluşan ve nasıl olsa fonda biriken fonların iyi yönetilip yönetilmediğinde; kamu sorun edecekse kamusal bir çıkarı kovalamalı.
Neredeyse aynı işi yapıp hem enflasyonun, hem de özel kesimde aynı işi yapanların sağladığı getirinin altında kalmayı, çalışanların, işverenlerin, vergi mükelleflerinin kaynaklarını neden enflasyona karşı koruyamadım derdine düşmeli; özel fonları kime yönetileceğinin derdine düşen Hazine.