İŞLER KESAT, İHALEYE FESAT!
Eylül´ün iş yasalannı 31 yıldır tepe tepe kullanan Türkiye, çalışma hayatının etrafını esnek yasal düzenlemelerle çitleyip büyük bir taşeronistana dönüşüyor.
Eylül’ün iş yasalannı 31 yıldır tepe tepe kullanan Türkiye, çalışma hayatının etrafını "esnek" yasal düzenlemelerle çitleyip büyük bir "taşeronistan"a dönüşüyor.
Kamu/özel sektörde dayatılan taşeronluk yani kiralık işçilikle, insan emeği, istihdam bürolannca "pazarlanan kısa ömürlü ucuz mal" işçinin liyakati "kiralık" olurken, çalışma haklannı savunan işçiler ise bir punduna getirilip çeşit çeşit ağır cezalık suçlarla mahkemeye çıkıyorlar.
Aynen Adana Çukurova Üniversitesi Hastanesi’nde çalışan 27 taşeron sağlık işçisinin ihaleye "fesat" kanştırmaktan 27 yıl hapis cezasıyla yargılanması gibi.
10 ücretlinin bir şirketten daha fazla vergi ödediği yetmezmiş gibi devletin başı çektiği eğitim ve sağlık sistemindeki kamu personelinden başlatılan ve belediyelerin büyük teveccüh ettiği "taşeronlaştırma operasyonunun" kapsamına artık bütün çalışma hayatı girmiş bulunuyor.
Bu arada Çukurova Üniversitesinde geçmiş haklannı talep edip, taşeron değil "asıl işçi" olduklannı tespit ettiren ve yasadışı taşeron ihalesine karşı çıkan 27 işçiye "ihaleye fesat karıştırmaktan" toplam 729 yıl ceza isteniyor.
Elbette işçilerin gerek hastanenin ihale komisyonu ve gerekse taşeron firmanın ihale teklifiyle en küçük ilişkileri yok, ihaleye çıkanlan "mal ve hizmetin" kendi emek ve iş güvenceleri olması dışında…
Ama işçiler ihaleye direndi diye Çukurova Üniversitesi Rektörlüğü aman işler kesat olmasın, işçiler "fesat" olsun diyerek dava açmış.
Neden mi? Çünkü Çukurova Üniversitesi’nde çalışan 1200 taşeron işçi kiralanabilir "emek paketi" olmalan gerekirken Dev Sağlık- Iş’te örgütlenmişlerdi.
Ve örgütlenmenin akabinde sendikanın katkılarıyla çalışmaya başladıklan ilk günden beri "asıl işçiler" oldukları ortaya çıkınca bunu da Adana Çalışma Bölge Müdürlüğü’ne tespit ettirdiler.
Çalışma müfettişleri de 13 Ocak 2010’da Üniversite Rektörlüğüne ihalelerin hileli olduğunu bildirip gereğini yapın dedi.
Yani Rektörlük, bu tarih itibarıyla ihale yapmadan ve işçilerle bireysel sözleşme imzalaması gerekirken taşeron firmayla çalışmaktan vazgeçemiyordu.
Üst üste 12 ihale açtı; 9’unu işçiler, 3’ünü Kamu İhale Kurumu engelledi. En son yasadışı ihalenin açıldığı 22 Ağustos’ta ihaleyi protesto eden 27 işçi, bibergazlı, coplu polis müdahalesiyle gözaltına alındı.
Ve Rektörlük suçlama "kulpunu" buldu. İhaleye "fesat karıştırmak"!
Çalışma Bakanlığının "hileli çalıştırma" tespiti, Kamu İhale Kurumunun ihale iptallerine kulak asmayan yönetimin, "ihaleye ne karışürdığı" sizce izaha muhtaç bir durum değil mi?
DİSK araştırma raporlannda 6 milyon kişinin iş güvencesinden yoksun, taşeronlar eliyle çalıştığı yazılı ve tüm işkollannda şimdilik yüzde 60 olan oranın
Örgütlenmenin gücünün de böyle zamanlarda ortaya çıkacağı da.