‘İŞİMİ İSTİYORUM’
Belki yanılıyorum ama galiba Erdoğan hükümetinin lehine, kazanım hanesine yazma, devlet kurumlarını bir bir ele geçirme stratejisinde, gündem değiştirme yeteneğinde ayar bozuldu. Daha doğrusu ipin ucunu kaçırdılar…

Belki yanılıyorum ama galiba Erdoğan hükümetinin lehine, kazanım hanesine yazma, devlet kurumlarını bir bir ele geçirme stratejisinde, gündem değiştirme yeteneğinde ayar bozuldu. Daha doğrusu ipin ucunu kaçırdılar…
İktidar ile TSK çatışmasını uç noktalara tırmandırmışken Erdoğan hükümetinin gözler önünde sergilenen desteğinde Erzurum-Silivri hattında özel yargı ile, devletin tüm üst yargı kurumlarının çok açık savaş hali ilanında.. AKP iktidarının, her iki savaştan tam galip çıkmayı, geleceğe yönelik kurumlaşmayı hedef alan anayasa değişiklikleri atağı, muhalefetle çatışmayı da aynı ölçeklerde tırmandırdı..
Şaşırtıcı olanı, bu büyük kavganın, aslında geleceğimiz için önemi bile tam algılanamadan, sokaktaki insanın günlük, yaşamsal gündemini unutturamaması… “Son dakika” uyarıları ile gelen bu haberlerin arasına giren, işsiz kalan TARİŞ işçilerinin toplantısını beyninizden kazıyabilir misiniz? “İki çocuğum evde ekmek bekliyor. Ben nerede iş bulup, emekli olabilirim?..” diyen, hıçkırarak ağlayan kadının “işimi istiyorum” çığlığını unutabilir misiniz? Son istatistiklerle 3 milyon 471 bin işsiz, bir yılda işini kaybetmiş, işsizler ordusuna katılmış yeni 860 bin kişi.. Ve dün yeniden iki haneliye çıkan enflasyon gerçeği.
Sakın ola ki Başbakan Erdoğan’ın halka seslenişinde söylediği gibi, “dünya krizi bağlantılı bütün dünyada artan çaresiz işsizlik” gibi bir genelleme ile işin içinden çıkılacağı yanlışına düşmeyelim. Türkiye, Erdoğan hükümetleri icraatları içinde, ekonomik büyümeyi yaşarken, pembe tablolar çizilirken bile kronik işsizliğini küçültmeyi beceremedi. Büyük dünya krizinde de, yaşadığı piyasalar kriziyle çelişen, en büyük yeni işsiz ordusuyla yüz yüze geldi. Kaldı ki, yeni işsizler ordusu yaratmak kronik işsiz ordusu ile savaşmakla eşanlamlı değildir. Siyasal, ekonomik, sosyal sorunları, yaraları katlar. Çünkü sonuçta milyonlarca işsiz, kölelik düzeninde çalışan, büyük aile korumacılığımız, toplumsal sigorta sistemimiz içinde, işi olanlar eliyle yaşatılır. Birçok kişinin geçimini sırtlamış, ailenin temel direği işini kaybettiğinde, iş bulma şansı olmadığında hep birlikte dibe doğru çöküş yaşanır.
Sakın ola ki AKP iktidarı, Başbakan Erdoğan, TEKEL işçilerinin önceki gün çadırlarını sökerek evlerine dönmelerini sorundan kurtuluş olarak algılamaya kalkışmasın. Danıştay kararını, kendi yasadışı hak ve hukuka aykırı icraatlarından, 4/C uygulaması inadından da geri dönüş fırsatı olarak değerlendirme şansını kaçırmasın. Hükümetlerin, kamuda ancak işçi ya da memur yasaları kapsamında insan çalıştırabileceklerken, yasalara karşı hile yolu ile kararname, kararlarla uyduruk, yasa, hak huku dışı işçi çalıştırdıkları, hak hukuk çiğnedikleri için değil sadece. İşsizleri, kayıtlı, kayıtsız milyonlarla kölelik düzeninde çalışmaya razı oluş hallerini kullanarak, yıllarla ailelerini ayakta tutmuş sendikalı, sigortalı çalışanları sokağa atarak yaratmakta oldukları toplumsal travmayı, öfkeyi, patlama, direnç, kırılma noktalarını görmezlikten geldikleri için..
Bir kez daha altını kalın kalın çizmek istiyorum: Dünya emek hakları savaşımında, Ankara’nın ayazında tabureler üzerinde diz dize oturarak 78 gün dayanılmış bir direniş örneği yok. Türkiye akıl almaz bir cepheleşmenin batağındayken, en çok AKP’ye oy vermiş, Türkiye’nin her yerinden, en cepheleşmiş aile yapılarından, kültürlerden gelmiş işçilerin bir amaç ekseninde kenetlenmesi, insan doğası üstü dayanabilmesi sınavı da.. Gidebildiğim günlerde onların direncinden utana utana, en uzun soluklu turlarımda birkaç saat ancak dayanabilmişken, hastalanmadan ayakta kalabilmelerini dost doktorlar, beynin amaca kitlenmesi, yüksek adrenalin salgısı gibi çok da bilimsel olmayan biçimlerde ancak açıklayabiliyorlar. En doğrusu galiba insanoğlunun çaresizlikte direnebilme, yaşam gücü olmalı..
Başbakan Erdoğan’ın yerinde olsam, örgütlü değil ama insanca reflekslerle akıl almaz bir toplumsal destek ve sempatiyi de kazanmış bu büyük direnişi kırma sevdasından vazgeçerim. AKP, cemaat kadrolarını seferber ederek ev ev 4/C’yi kabul edecek işçi sayısını arttırma hırsına gem vurur, eninde sonunda yargıdan, olmadı uluslararası yargı, ILO’dan geri dönecek, hak, hukuk, yasadışı, yasalara karşı hile yöntemleriyle işçi çalıştırma ayıbını, kendini zora sokmadan silmeli. 1 Nisan’ı beklemeden, sarı sendikacılara güvenmeden..