İşgücü istatistikleri alarm veriyor! Temmuz ayı işgücü istatistikleri, bu hafta başında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandı. Ortaya çıkan rakamlar geleceğe yönelik beklentileri olumsuzlaştırıyor, istikran korumanın giderek zorlaştığına işaret ediyor. Ekonomik aktivitenin arttığı ve buna bağlı olarak işsizliğin mevsimlik olarak gerilemesi gerektiği bir dönemde, tam aksi yönde sonuçlar ile tanışmaya devam ediyoruz.
Bir önceki yılın aynı ayında yüzde 9.8 olan işsizlik oranı bu senenin Temmuz ayında yüzde 10.7 seviyesine çıkmış; mevsimlik etkilerden arındırılmış oran ise bir tam puan yükselerek yüzde 11.2 düzeyine sıçramış. Açıklanan rakamlar Haziran. Temmuz ve Ağustos aylarındaki anketlerin ortalama sonucu olarak karşımıza çıkıyor; gerek ekonomik ve gerekse siyasi beklentilerin bozulmasına, ülkemize yönelik tüm algıların olumsuzlaşmaına sebep oluyor. Tepkisel yaklaşımların, bu sonucun ortaya çıkmasını engelleyemediğini akıldan çıkarmamak gerekiyor.
TUZAKTAN ÇIKIŞ ŞANSI SIFIR
Neden böyle oldu sorusuna yanıt vermek zor değil. Rusya üe bozulan ilişkiler bu olumsuzlukta belirleyici olduğunu herkes kabul ediyor. Komşulanmızla ilişkilerimizin olması gereken çizgiden uzaklaşmış olması, küresel koşulların dış finansman ihtiyacının karşılanması konusunda yarattığı sıkıntılar, asgari ücretlerdeki yüksek oranlı ayarlamanın çalışma koşulları ve maliyetler üzerindeki baskısı, ağırlaşmış sorunların içeride kurumsal etkinliği sınırlayıcı etkisi gibi faktörler de bu sonuca katkı yapan diğer değişkenler olarak dikkat çekiyor. Dış satım olanaktan daralırken iç talebin öngörülen oranda artırılamaması, hem işsizlik oranlarını yükseltiyor ve hem de geleceğe ilişkin tüm beklentileri olumsuzlaştınyor.
Eşanlı olarak istihdamdaki yapının da bozulduğu dikkat çekiyor; kamunun payı sağlıksız bir şekilde artarken başta hizmetler olmak üzere özel sektörünki geriliyor ve kayıt dişilik azaltılamıyor. Mal ve hizmet konusundaki büyüyen arz fazlası, hem istihdamın artmasını sınırlıyor ve hem de diğer tüm değişkenleri daha sorunlu hale getiriyor. Rusya ile ilişkilerin düzeltiliyor olması, genelde umutlu olabilmek için yeterli olamıyor. Küreselci olarak bilinen kuralsızlık yanlılannm ifadesi ile orta gelir tuzağından çıkabilme şansı sıfırlanmış gibi görünüyor.
İşsizlik rakamlarındaki mevsimlik koşullar nedeniyle anormal sayılabilecek yükseliş, kurumsal düzeyde verimliliğin azaldığına ve borç yükünün ağırlaştığına ilişkin beklentileri de güçlendiriyor; tasarruf açığının kapanması olasılığını ortadan kaldınyor, tüketim yatınm eğilimlerini de geriletiyor. Bu sonucun, para otoritesi tarafından düşürülen faizlere rağmen gerçekleştiğini unutmamak gerekiyor.
GÖRÜNÜM BOZULUYOR
Bu yazıda özetlemeye çalıştığımız işsizlik konusundaki olumsuzluklar, gerek siyasi iradeyi ve gerekse finansal kesimleri fazlası ile geriyor. Sorunlann ağırlaşmasına sebep olan öncelikler ve politika setleri konusunda işbirliği yapanların birbirine girmesi kaçınılmaz olarak gündeme geliyor. Büyümeye öncelik veriliyor fakat nasıl finanse edileceğine, ciddi yan tesiri olmayan yanıt bulunamıyor. Düşürülen faizlere rağmen kaynak sıkıntısı büyüyor ve Türk lirasının değer kaybı engellenemiyor.
Gelişmeler, büyüme ve işsizlik konularında iyimser olmaya izin vermiyor. Bu yılın sonunda işsizlik oranının yüzde 13 düzeyine ulaşması veya aşması olasıhklan güçleniyor. Makrcekonomik görünüm seri bir şekilde bozuluyor, istikrarsızlık endişelerinin belirleyici olmasını önlemek zorlaşıyor.
Gerçekçi bir yaklaşımla sorunlann kökenine inen ve toplumsal uzlaşıyı arayan bir anlayış yerine, Başkanlık sistemi türünden maceraları zorlamak ve ben yaptım oldu yaklaşımında ısrar etmek gibi dayatmalar olumlu düşünmeye izin vermiyor. Ekonomik hedeflerden uzaklaşılıyor olması, siyası hesapları da desteksiz bırakıyor.