İŞÇİNİN KIDEM TAZMİNATINA GÖZ DİKME YANLIŞI
Bilindiği gibi işgücü (emek gücü) kapitalist bir toplumda bir maldır ve piyasada alınıp satılır. İşgücünün kullanıldığı süreye karşılık, işçiye verilen fiyata ücret diyoruz
Dünya Bankası son toplantısında işçilere ödenen kıdem tazminatı hususu tartışmaya açılınca gayrisafi milli hasıladan zaten yeterince pay almayan işçilerin bir de kıdem tazminatı ellerinden alındığında ücret ve kâr paylaşımının işçiler aleyhine daha da bozulacağını, işsizliğin milyonları bulduğu bu ortamda bunu zikredebilmenin ilginçliğini belirtmeden geçmek mümkün değil.
Bilindiği gibi işgücü (emek gücü) kapitalist bir toplumda bir maldır ve piyasada alınıp satılır. İşgücünün kullanıldığı süreye karşılık, işçiye verilen fiyata ücret diyoruz. Bu ücret kapitalist için bir maliyet unsuru olduğundan ücret ne kadar az olursa sermayedara gidecek kâr o kadar çok olacaktır. Bu nedenle işçiye ödenen her şey sermayedar için önemli olmaktadır. İşçi kendi ve ailesinin biyolojik varlıklarını sürdürmeleri için gerekli olan ücreti yukarıya çekmek isterken, patron, kârını azaltan bu ücret maliyetini en düşük sınıra indirmeye çalışır. Burada tarafların pazarlık gücü devreye girer. İşçinin pazarlık gücünü sağlayacak tek silahları, örgütleri olan sendikalardır. İşverenlerin silahları daha çeşitlidir. İşbölümünü geliştirmek makineleşmek işvereni işçi karşısında güçlü kılar. İşbölümü ve makineleşme arttıkça daha önce, örneğin 100 işçi ile yapılan iş, 30 kişi ile yapılmaya başlar, 70 kişi işsiz kalır ve bu ülke genelinde “yedek sanayi ordusu” oluşturur. Bu ordu işçinin pazarlık gücünü azaltır ve ücret düzeyinin azaltılması yönünde etki yapar. İşsizlik dönemlerinde de işverenlerin pazarlık gücü daha fazladır.
Burada işçi örgütleri olan sendikaların gücünü de çok abartmamak gerekir. Patronun istemediği bir ücret artışını işçi alamaz. Çünkü işverenin elinde fiyatları arttırmak suretiyle enflasyon yaratarak verilen ücret zamlarını geri almak gibi önemli güçleri vardır. Çünkü piyasa ekonomilerinde her şeyi patronlar yönetir, onların kârlarını azaltıcı yönde kendi rızaları olmadan bir şey yapmak mümkün değildir.
İşte burada işçiyi koruyan, onu patron karşısında bir nebze de olsa güçlü kılan yasal düzenlemeler yapılır. Bunlardan biri kıdem tazminatıdır. Kıdem tazminatı, sürekli olarak işten çıkarma durumunda çalışanlara işsiz kalmaları halinde işsizlik maliyetini azaltan bir ödeme, bir tazminat olarak tanımlanabilir. Bu ödemenin yapılmasındaki amaç işin korunmasını daha az zorunlu hale getirmek ve böylece ekonomik değişim sürecini kolaylaştırmaktır.
Eğer işveren İş Yasası’ndaki düzenlemeler doğrultusunda işçinin işine son veriyorsa, o işi korumak istiyor demektir. Bu durumda korumak istediği işten sağlayacağı fayda için kıdem tazminatı ödeyerek bir maliyete katlanmak zorundadır. Üstelik kıdem tazminatının tamamı masraf yazıldığından ödenmeyen vergi nedeniyle yüzde 20’sini devlet ödemiş olmaktadır. Ancak çok sayıda işçi çalıştıran işverenlerin uzun yıllara ait kıdem tazminatı yükümlükleri önemli bir gizli zarar demektir. Bu halka açık şirketlerde karşılık yazılma zorunluluğu nedeniyle bilançolarda görülebilmekte, ancak halka açık olmayan şirketlerde bilançolarda gözükmeyen bu kıdem tazminatları öz varlığı azaltan ve şirketin gelecekteki durumu hakkında ipucu veren önemli bir gizli yükümlülük olarak ortaya çıkmaktadır. Belki burada kıdem tazminatlarının tahakkuk ettirilmesi ile masraf yazılması sağlanarak vergi avantajı yaratılabilir veya kıdem tazminatı karşılıklarının belirlenecek yatırım araçlarına bağlanması halinde vergi istisnası getirilebilir. Bunun da işverenlerin kıdem tazminatına karşı antipatilerini ortadan kaldırmaya etkisi olabilir.
Öte yandan işsizlik fonu ile kıdem tazminatını da karıştırmamak gerekir. İşsizlik fonu işçinin işsiz kaldığı sürece kendisine verilecek bir yaşam fonu gibidir. Oysa kıdem tazminatı işgücü değerinin işçinin her yıl için sarf ettiği bir aylık emek karşılığı olarak belirlenmesidir. Kıdem tazminatı esnek çalışmayı da engellemez. Çünkü kıdem tazminatı işi korumayı amaçladığından zaten kendisi bir esneklik sağlamaktadır. Sorun patronların yıllarca biriken kıdem tazminatlarını birden bire ödemek zorunda kaldıklarında büyük bir meblağ olarak ortaya çıkmasıdır. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi, her yıla ait henüz ödenmeyen kıdem tazminatı, işverene gizli kâr da yaratmaktadır.
Bu nedenle işçinin kıdem tazminatından bir medet ummak yerine işsizliği önlemeye odaklanmak daha doğru bir anlayış olacaktır.
MALİYECİ GÖZÜYLE / MUSTAFA PAMUKOĞLU