İŞÇİNİN HAKKI VE MÜCADELE!
İşçinin hakkı ve mücadele! Dün gazetemizde, bu köşenin konusunu ilgilendiren iki önemli haber vardı. Birinci haber şöyleydi: Gebze´de kurulu Çizmeli Time fabrikası patronu isçilere, önce doğru söyleyeceklerine dair yemin ettirdi. Sonra da patron işçilere Tek Gıda-İş´e üye oldunuz mu? diye sordu.
İşçinin hakkı ve mücadele! Dün gazetemizde, bu köşenin konusunu ilgilendiren iki önemli haber vardı. Birinci haber şöyleydi: Gebze’de kurulu Çizmeli Time fabrikası patronu isçilere, önce "doğru söyleyeceklerine dair yemin ettirdi. Sonra da patron işçilere "Tek Gıda-İş’e üye oldunuz mu?" diye sordu. İşçiler, yemin ettikleri için, inançların gereği olarak, bu soruya "Evet" yanıtı verdiler.
Bu yanıtı veren 33 işçiyi patron kapı önüne koydu. İşçiler şimdi, fabrika önünde işe geri alınmak için direniştiler. İkinci haber Tuzla tersaneleriyle ilgili, yine bir ölüm haberi: Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde bulunan Çiçek Tersanesi’nde çalışırken perşembe günü kaybolan Zülfikar Uysal’ın tersanede öldüğü, ortaya çıktı.
Çiçek Tersanesinde çalışan ve 4 gündür kendisinden haber alınamayan 24 yaşındaki Zülfikar Uysal isimli işçinin cesedi tersanenin havuzundan, pazartesi sabahı arkadaşla rı tarafından çıkarıldı. Tersanesinde "kadrolu" olarak çalışan (Bugüne kada, hep taşeronda işçiler ölüyordu) Uysal, geçtiğimiz perşem be günü fazla mesaiye kaldıktan sonra bir daha kendisin den haber alınamamıştı. Uysal’ın psikolojik sorunlarının olduğu iddia edildiği belirtiliyor.
İşçiler ise, böyle bir sorunu yoktu diyorlar. Bu iki haberin ortak özelliği nedir? İşkolları, işyerleri, olayın öznesi olan işçi sayısı, işçilerin bağlı olduğu sendika farklı ama işçilerin çalışma koşulların vahşiliği, hak-hukuk tanımazlık aynı! Çünkü birisinde 33 işçi en doğal hakları sayılması gereken ve yasalarda ve anayasada "garanti altına almış" bu hakların kullandıkları için; üstelik önceden doğru söylediklerine yemin ettirilerek, gerçeği söyledikleri, "Evet, sendikaya üye olduk" dedikleri için işiten atılmışlardır.
Çiçek Tersanesi’nde ise, mesaiye kalan işçi kaybolmuş, dört gün sonra cesedi uhavuz"da, kendiliğinden suyun yüzün çıktığı için bulunmuş! Ama buna tepki "İşçinin psikolojik sorunlar vardı" biçiminde olmuştur. Bu iki ayrı işletmeden işçilerin gördüğü muameleye ba kılırsa; patronlar 100-200 sene önce davrandıkları gibi, hak hukuk tanımaz biçimde işçileri ve onların haklarını, sendikalarını tanımamaya devam ediyorlar. Ve elbette; şimdi birinci olayda devreye polis, kayma kamlık, valilik girecek.
33 işçinin kazanması ise; ancak gerçekten kıran kırana bir mücadele ile mümkün olacak. İkinci olayda patronların avukatları harekete geçip, aileye üç otuz para verip olayı kapatacaklar. Bunların sayısız örneğini yaşadık geçmişti. Bunlar haber olanlar, ama aslında her gün ülkeni pek çok yerinde benzer olaylar yaşanıyor.
Her an benzeri bir olayın işçini başına gelmesi; işsiz kalması, yaralanması, yaşamını yitirmesi sürpriz değil! Demek ki, "hakka" sahip olmak, kanunlarda o hakkın yazılı olması kapitalist bir düzende işçi için belirleyici değil. Kanundaki hakkı kazanmak için bile; patrona, hatta kanun koruyucusu gösterilen polise, savcıya, idarecilere, yargıçlara karşı da mücadele etmek zorunda işçiler. Onun içidir ki; az çok mücadelenden yana sendikacılar, bu tür uygulamalara karşı birleşerek, işkolu, işyeri farkı gözetmeden, tüm emek güçlerini birleştirerek mücadele edemezlerse kendi görevlerini de yapamazlar.
Bunun her gün sayısız örneğin görüyoruz. Onun içidir ki; bu türden uygulamalara karşı sendikalar ortak mücadele için aralarında bir birlik oluşturmak zorundadır. Denebilir ki; "Zaten sendika olmak bunu gerektirmez mi, bunu için yeniden birlik kurmaya ne gerek var?" İlk bakışta bu doğru; ama hayatın gerçeği farklı! Bugün Tek Gıda-İş’in kapı önüne konan 33 üyesi için o havzadaki tüm işçiler, tüm emekçiler kendileri işten atılmış gibi mücadele edemezse, tüm işkollarında sendikalar, ülke çapında bu mücadeleyi yayacak bir stratejiyle hareket etmezlerse; nasıl yeni işçileri sendikalar üye yapacaklar? Önceki Gebze’de ön toplantısı yapılan sendikal konferansına) ana amaçlarından birisi de herhalde sendikaları bole bir mücadeleci çizgide birleştirme de adım atmaktır.
Çünkü yasalardaki hakları bile kullanamayan bir sendikal hareketin sermayenin, emeğin haklarını yok etme girimlerini püskürtebilmesi beklenemez. (*) Kocaeli’de 17 Ekim’de, ülkeni pek çok bölgesinde de önümüzdeki aylarda benzer konferans ve kurultayların yakılacağı haberleri geliyor.
Kaynak: İ. Sabrl Durmaz durmaz@evrensel.net