İŞÇİLERİN SAĞ PARTİLERE OY VERMESİNDE EMPERYALİZMİN ETKİSİ
31 Temmuz ve 8 Ağustos tarihlerinde bu köşede işçilerin ağırlıklı olarak sağ partilere oy verdiğini rakamlarla görmüştük. Gelelim sebeplerine.

31 Temmuz ve 8 Ağustos tarihlerinde bu köşede işçilerin ağırlıklı olarak sağ partilere oy verdiğini rakamlarla görmüştük. Gelelim sebeplerine.
Birinci etmen, emperyalizmin Türkiye’deki etkisinin giderek artmasıdır. ABD’nin etkisi, 1950 ve 60’lardaki parti ve devlet kurumlarındaki ajanları ve büyük sermaye üzerindeki etkisine, 70’lerle gelen tertipler, suikastler merkezi olan kontrgerillanın faaliyetleri de eklenince daha da güçlendi. Gerideki 60 yılda, sendikaları, demokratik kitle örgütlerini ve meslek örgütlerini ele geçirmek için de yoğun bir faaliyet sürdürdü.
Türk-İş personelinin maaşını verecek kadar sendikal hareketin bir döneminde etkili olan ABD, AİD ve AAFLI gibi CIA bağlantılı örgütler üzerinden yapılan eğitimlerle de kontrol ediyordu sendikaları. Bu dönemde 2700 civarında sendikacı Amerikancı eğitimlerden geçirilmişti. Türk-İş’in ABD ile ilişkisi 1992’ye kadar sürdü. 1992 Genel Kurulunda "Yabancı devletlerle doğrudan ya da dolaylı ilişkisi bulunan hiçbir kurum ve kuruluştan destek alınmayacağı" kararlaştırıldı.
Türk-İş Genel Başkanı Sayın Bayram Meralin, Sayın Yıldırım Koç’un ve 1992 Genel Kurul delegelerinin, Türkiye sendikacılık hareketine önemli katkısıdır bu. Yıldırım Koç Türk-İş Genel Başkan Danışmanı ‘ydı ve karar metnini hazırlamıştı.
Bu kez "demokrasi" ve "insan hakları" maskesiyle Avrupa Birliği saldırdı sendikalara. Aracı örgüt Avrupa Birliğinin finanse ettiği ETUC idi. Son yıllarda azalmış ve bazıları ilişkiyi kesmiş olmasına rağmen, bütün işçi ve memur konfederasyonları ETUC’un sarı sendikacılık eğitiminden geçtiler, ETUC ile, yani AB ile para ilişkilerine girdiler. ABD ve AB sendikalarımızı denetim altına almak için sadece sendikalarını kullanmadılar. ABD, Ford Vakfı ve Soros’un Açık Toplum Enstitüsü’nü de devreye soktu.
Bazı sendikalar halen Soros’un örgütünden para almaya devam etmektedir. AB ve Avrupa emperyalist devletleri ise, Friedrich Ebert Vakfı, Konrad Adenaur Vakfı, Roza Lüksemburg Vakfı gibi örgütleri de kullandılar. ABD ve Avrupa Birliği devletleri, devletler ve devlet bağlantılı bu vakıflar üzerinden paralar aktardılar. Anadolu’da "Kimin ekmeğini yiyorsan onun kılıcını sallarsın" derler. Ataların dediği oldu, para alan sendikalar, dağarcıklarından emperyalizm kelimesini çıkardılar, ABD ve AB’nin emperyalist olduğunu unuttular.
Özelleştirmeye karşı mücadelenin yükseldiği dönemlerde "Kahrolsun IMF, Bağımsız Türkiye", "Telekom, TEKEL vs. vatandır" sloganlarına rağmen, işçi sınıfı cephesini emperyalizme karşı dönemiyordu bir türlü. Irak işgalinde kısmen sarsıldı ve işgale karşı çıktılar ama Libya ve Suriye’ye saldırılırken yine sırtlarını döndüler mazlum ülkelere. Hak-İş eski Başkanı, Amerikancı ayaklanmalann miman Soros’un örgütünün danışmanı olmuş, bazı sendika ve konfederasyonlar, Irak, Suriye ve Libya’da emperyalistlerin terör örgütlerine para toplar hale gelmişti.
Türkiye içinde de PKK’nin ABD ve AB ile ilişkisi görülmez oldu. Hatta bölücü faaliyet, sınıf mücadelesi gibi yutturulmaya, desteklenmeye başlandı. KESK, kısmen de DİSK ve Türk-îş’in sendikacılarındaki bu zaaf, AKP’nin açılım politikasıyla Memur-Sen ve Hak-İş’i de etkiledi. Emperyalistler, bir yandan egemenlik çabalarında sendikalan ve meslek odalarını destekçi, olmazsa bertaraf etmek için çalışıyor, diğer yandan da sınıf mücadelesinden uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Türk-İş’te 80’li hatta kısmen 90’lı yıllara kadar etkisini sürdüren anti-komünizm, ABD etkisiyle olmuştu. 901ı yıllardan sonra ise AB’nin ve AB’ye bağlı vakıflann esas gayreti, "sosyal diyalog" ve "sosyal partner" gibi kavramları sendikacılara yedirerek, emek-sermaye çelişkisi, sınıf mücadelesi, emperyalizm gibi kavramlardan uzaklaşmalarını sağlamak içindi.
Sendikal hareket, bağımsızlık, sınıf mücadelesi ve ortak mücadelede sorunlar yaşıyor, işçilerin sağ partilerden kurtulması için gayret göstermiyor, hatta kendileri de bu partilere oy veriyorsa, sebeplerinden en önemlisi, emperyalizmin etkisinin yabana atılamaz düzeyde oluşundandır.