İŞÇİ SINIFI 1 MAYIS I İTTİFAKLARIYLA KUTLADI
BİRLEŞİK METAL-İŞ GENEL BAŞKANI ADNAN SERDAROGLU VE HAVA-IŞ GENEL BAŞKANI ATILAY AYÇIN 1 MAYIS´I DEĞERLENDİRDİ
BİRLEŞİK METAL-İŞ GENEL BAŞKANI ADNAN SERDAROGLU VE HAVA-IŞ GENEL BAŞKANI ATILAY AYÇIN 1 MAYIS’I DEĞERLENDİRDİ
İşçi sınıfı 1 Mayıs’ı İttifaklarıyla kutladı
İşçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü 1 Mayıs tüm Türkiye genelinde coşku ile kutlandı. Alanlara çıkan işçi ve emekçiler, AKP Hükümetinin uyguladığı politikalara ‘dur’ dedi. Ayrı yerlerde kutlama tartışmaları arasında yapılan mitinglere milyonlarca işçi katıldı.
2012 1 Mayıs’ını değerlendiren DİSK Genel SEKRETERİ ve Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, "Sonuçları açısmdan herkesi menmun eden bir 1 Mayıs oldu" dedi.
Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin ise "1 Mayıs işçi sınıfının ittifak güçleri ile bir araya geldiği bir gündür aynı zamanda. Bu açıdan baktığımız zaman kesinlikle iyi oldu miting" diye konuştu. Hayat Televizyonunda yayınlanan Emek Forum programma katılan sendikacılar, 1 Mayıs’ı, öncesinde yapılan tartışmaları ve sonrasmda neler yapılacağını değerlendirdiler.
1 MAYIS BAŞKALDIRI GÜNÜDÜR
Taksim’de bugüne kadar yapılmış en iyi mitinglerden birisinin yapıldığını, sonuçları itibarıyla herkesi memnun eden bir 1 Mayıs olduğunu söyleyen DİSK Genel SEKRETERİ ve Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, "Genel anlamda 1 Mayıs mitingine katılanlar emeği ile geçinen insanlardı. Belki kamu emekçileri olarak da değerlendirilebilinir, güvencesiz çalışan insanlar olarak değerlendirilebilinir ya da farklı yerlerden İstanbul’a gelmiş emik kökenli insanlar olarak da değerlendirilebilinir ama sonuçta işin öznesi oradaydı. Kitlesellik anlammda özüne uygun kutlandı. Her sendika kendi çapmda katılım sağlamak için çaba sarf etti. DİSK olarak da biz bütün üyelerimizi mitinge katmak için çaba sarf ettik. Dilerdik ki orada bütün konfederasyonlar bulunsunlar, kendilerini ifade edebilsinler" diye konuştu.
Mitinge işçi katılımının az olduğuna yönelik yorumlara yanıt veren Serdaroğlu, kapitalizmin sürekli kendisini yenileyerek bugünlere geldiğini, 120 yıl önceki gibi olmadığını belirterek, "Bunu salt işçiler açısından, sorun yaşayanların alanlara akması olarak değerlendirilirse eksik olur. Toplumun her kesimi neo-liberal politikalardan etkileniyor. 1 Mayıs aslında haksızlıklara karşı başkaldırı günüdür, kapitalizmin etkilediği bütün kesimler sorunlarını dile getirmek ve birlikte bir güç oluşturmak için 1 Mayıs’a geliyorlar. O açıdan baktığımız zaman biz 1 Mayıs’m içinin boşaltıldığını değil tam tersine doldurulduğunu düşünüyoruz. Biz siyasi iktidar ve sermayeye ile karşı karşıyayız ve birbirimize güç smaması yapıyoruz. Güçlü olduğumuzu gösterdik" dedi.
Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin ise mitinge katılan işçi sayısını hesaplarken Türkiye’deki toplam çalışan sayışma ve sendikalı işçi sayısına bakmak gerektiğini kaydetti.
Türk-İş’e bağlı şubelerin bir çoğunun Bursa’ya gitmek zorunda kaldığını belirten Ayçin, buna rağmen işçi katılımının küçümsenmeyecek bir rakamda olduğunu söyledi. Mitinge katılanların büyük bir kısmının da sendikalı olmayan işçilerden oluştuğunu aktaran Ayçin şunları ifade etti: "Çok daha fazla işçi elbette getirilebilinirdi ama öncesinde yapılan tartışmalar, yürütülen ortak çalışmalar bunu engelledi. Biz Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) olarak öncesinde Taksim’de olacağımızı söyledik. Gönlümüz bütün konfederasyonların birlikte alana çıkmasıydı. Son ana kadar ortaklaştırılacak diye bekledik. Bu ister istemez çalışmaları etkiledi. İstanbul’daki şubeler İzmir’e çağrılacaklarını beklediler. Sonra Bursa çıktı. Son iki üç güne kadar nerede olunacağı belli değildi. Şubelerin kafaları netti ancak alınacak karara uymamanın bedelini ödemeyi göze alamayan sendikaların yapacağı çalışmaya etkisi oldu. Türkİş’in Bursa’da yapacağı kesinleştikten sonra Genel merkezlerinin baskılarına rağmen bir çok sendika şubesi Taksim’e SGBP ile birlikte katıldı."
Ayçin, 1 Mayıs’ın aynı zamanda işçi smıfmm ittifak güçleri ile bir araya geldiği bir gün olduğunu, bu açıdan iyi bir miting gerçekleştirdiklerini söyledi.
SENDİKACILAR İŞÇİDEN KOPMANIN BEDELİNİ ÖDEYECEKLER
Petrol-İş Aliağa Şube Başkanı İsmail Doğan: izmir mitingi özellikle son yılların en iyi 1 Mayıs’ıydı. Öncesinde emek güçlerini, demokrasi güçlerini yan yana getirmek istemeyen anlayış karşımıza çıktı. Biz bu güçleri yan yana getirmek için yoğun bir çaba içerisinde olduk. türk-lş’in Bornova’da ayrı bir miting yapacağını biz basından öğrendik. Türk-iş içindeki SGBP ayrışmayı değil bir araya gelinmesi gerektiğine inandığını ilan etti. Aklımıza bile gelmeyen, yapay gündemlerle ayrışmayı doğru bulmadık. Türk-iş’e bağlı 27 şube ile yaptığımız toplantıda, ayrışmanın sınıf mücadelesine hayır getirmeyeceğini söyleyerek ortak bir deklarasyon yayınladık ve aynı zamanda Türk-iş dışındaki bütün emek güçleri ile bir araya gelmek istediğimizi ilan ettik. Bütün şube başkanları bu metnin altına imza attı. Ve izmir’de kim varsa, alınteriyle yaşayan kim varsa onları bir araya getirmeyi başardık. Ama Türk-iş izmir’de yapacağını açıkladığı mitingi Bursa’ya aldı. izmir’den de bir takım sendikaları oraya götürmeye çalıştı. Tüm bu olanlara rağmen izmir’de son zamanların en iyi 1 Mayıs’ını kutladık. Biz SGBP kurulmadan önce de bu 10 sendikanın şubeleri olarak yan yana gelen sendikalardık. Bu birlik kurulduktan sonra merkezi ile şubesi ile yan yana gelmeyi daha iyi yapabilen sendikalar haline geldik. Türk-iş ile ayrılık noktamız şu: Biz Türk-lş’in daha iyi olmasını istiyoruz. Dolayısıyla mevcut yönetime siz iyi yönetemiyorsunuz dedik ve bu konudaki ısrarımız sürüyor. Biz Türk-iş’in daha iyi çalışmasını istiyoruz. Yukarıda tepeden bakan, işçiden kopmuş, onları temsil ettiğini düşünen ama onlar gibi yaşamayan bazı sendikacılar, işçilerden kopmanın bedelini ödeyecekler. Yanlış yapılan her şeyin karşısında olacağız. Benim DİSK’Ii, Hak-iş’li işçi ile bir derdim yok, biz onlarla da birlikte mücadele edilmesi gerektiğini söylüyoruz.
HER KESİMİ BİR ARAYA GETİRDİK
KESK Genel Başkanı Lami Özgen: KESK, DİSK, TMMOB, TTB olarak 81 ilde demokrasi taleplerimizle bir 1 Mayıs birlikteliği yaşadık. Güzel coşkulu ve günün anlam ve önemine uygun şekilde kutladığımızı düşünüyoruz. Türk-iş ve Hak-iş ile bir araya gelememe bir sıkıntı olarak ifade edilebilinir ama bu konfederasyonların siyasi olarak geliştirdikleri tutumlar, onlar açısından eleştirilmeye ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Başta iş güvencesi olmak üzere, çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi, esnek ve güvencesiz çalıştırılmaya karşı, taşeronlaştırmaya karşı yüksek bir şekilde bu talepleri dile getirdik. 4688’in değiştirilerek çıkartılan yasaya olan itirazlarımızı ilan ettik. EĞİTİM ve sağlık alanlarının piyasaya peşkeş çekilmesine karşı çıktığımız ifade edildi. Demokrasi taleplerimizi de ifade ettik. Demokratik anayasa talebimizin yanı sıra içeride ve dışarıda savaş karşı durma, barış talebimizi ifade ettik. Kürt sorununun siyasal demokratik çözümünü ifade etmeden, kadına yönelik şiddetlerin son bulması gerektiğini kadar bütün itiraz noklarımızı haykırdık. Bu 1 Mayıs’ı işçilerin, emekçilerin, ezilenlerin yani bütün halkların kendi dilleriyle, renkleriyle, bütün özgürlükleriyle bu ülkenin çeşitliliği bağlamında bir araya getirmeyi hedefliyorduk. Bunu başardığımızı düşünüyoruz.
‘TÜRK-İŞ MUHALEFERİN İÇİNDE OLMASIN’ DENDİ
Adnan Serdaroğlu: Bazı ayrışımlar birtakım şeylerin görünmesi açısından faydalı oluyor. Bu dönem bazı şeylerin gözükmesi gerekiyordu. Saklanan gizlenen şeylerin biraz daha netlik kazanması gerekiyordu. Meseleyi iki açıdan değerlendirmek gerekiyor. Birincisi perdenin önündeki tartışmalar, ikincisi perdenin arkasındakiler, ikisini birbirinden farklı değerlendirirseniz sağlıklı sonuç ortaya çıkmaz.
Bu dönem birlikte olunmaması konusunda çok özel bir çaba sarf edildi. Bu kişilerle ilgili değil, ilk toplantıda bazı şeylerin ip uçları ortaya çıktı. Geçen yıl TEKEL işçilerinin kürsüde Türk-lş yönetimini protesto etmesi konusunda kendilerine sahip çıkılmadığı serzenişinde bulunuldu. Bu dönem hazırlığı yapılan ortak açıklamada geçen yılkinin hemen hemen aynısını içeren bir çalışma yapıldı. Bizim söylediğimiz birkaç eklenmesi gereken konu vardı. Kürt sorunu ve Suriye meselesi tepki gördü. Suriye neden tepki gördü onu anlamadık. "Suriye’ye emperyalist müdahalenin olmasını istemiyoruz, Suriye halkı kendi istediğini kendi yapmalı, Türkiye de ABD’nin taşeronluğunu yapmamalı" diye bir şey işleyelim istedik. Siyasi içerikli bir bildiri olmasın diyorlar. Siyasi içerikli olmayan bir bildiriyi nasıl hazırlayacaksınız? Bu çerçeve içerisinde birlikte olunamayacağı söylendi. Hatta toplantılarda meslek örgütleri işin içerisinde olmasın dendi. Sonra KESK ile DİSK istanbul’da kutlasın, Türk-iş-Kamu-Sen izmir’de, Hak-iş-Memur-Sen’de Ankara’da yapsın önerisiyle geldiler. Tamam dedik siz orda olabilirsiniz, ilk konuşmayı da siz yaparsınız ama diğer konfederasyon sözcüleri de konuşsun dedik. Hayır olmaz dediler. Böyle bir şey olabilir mi? Üyelerinizi Ankara’daki mitinge göndereceksiniz, Hak-iş başkanı konuşacak, siz bir şey söyleyemeceksiniz. Bu intihar olur. Burada da anlaşma sağlanamayınca ayrışma oldu. Bunlar perdenin önünde olanlardı.
Perdenin arkasında ise özellikle Ankara’da Tandoğan’da yapılan mitingde ortaya çıkan bir görüntü var. Meseleyi devlet töreni haline getirmeye dönük bir çalışma var. Tarihin sayfalarına kara bir leke olarak düştü. 1 Mayıs günü iktidar bakanını oraya çıkartıp konuşturmak işin özündan tamamen koparmak anlamına gelir. Eğer orada bakan alkışlanıyorsa ya bakan işini iyi yapıyor, ya da işçiler neyi alkışladığını bilmiyor. Türk-iş Bursa’da 1 Mayıs marşını bile söyleyemedi. Perde arkasındaki gizli güçler Türk-iş’e ‘bana muhalefet olan yerlerde gözükmeyeceksiniz, benim bulunabileceğim yerlerde mitingler gerçekleştireceksiniz ve güçlü muhalif bir mitingin oluşmasına katkı sunmayacaksınız’ dedi.
1 MAYISTAN SONRA NELER YAPILACAK?
Adnan Serdaroğlu: 1 Mayıs’ın başarısı bir güveni da ortaya çıkardı. Gelecekle ilgili mücadelenin bugün görüntüsünü ortaya çıkardılar. Yarının başarısını yakalamak istiyorsanız bugünün işini iyi yapmanız gerekir. Sendikal yasalar çıkartılamıyor çünkü sermaye baskı yapıyor, hükümet sermaye karşısında aciz durumda, esnek çalışmanın her türlü şekli önümüze çıktı, bölgesel asgari ücretten tutun da ulusal istihdam stratejisinin ortaya çıkartacağı sorunlara kadar hepsi yavaş yavaş insanların nasıl bir cendereye gireceğini gösteriyor. 0 yüzden 1 Mayıs’ta bağıralım sonra köşemize çekilelim değil. Bundan sonraki süreçte her günü 1 Mayıs haline getirecek bir mücadeleyi ortaya koyalım düşüncesi hakim olmaya başlıyor. İşçiler bekleyerek ya da celladına aşık pozisyonda durarak neler kaybedeceğini görmüş durumda. Bu açıdan da ileriki günlerin bugünkü ışığı daha da yansıtacak mücadelelere açık olacağını düşünüyorum.
Atilay Ayçin: 1 Mayıs önemli ama esas olan sonrası. 1 Mayıs’tan sonra Anayasadan, Ulusal istihdam Stratejisine kadar bir dünya sorun saymakla bitmez. 0 kadar çok sorun var ki ama bir şey net olarak ortaya çıkmaya başladı. Önümüzdeki yerel seçimlerden başlayıp genel seçimlere kadar işçi sınıfı bütün katmanlarıyla, ittifaklarıyla iktidar olabildiği her yerde iktidarı hedeflemelidir. Çünkü iktidar olmanın avantajları çok başka, insanlar artık sorunlarını tek başına çözemeyeceğini görüyor. Eğer bugün Kürt illerinde 1 Mayıs daha kitlesel ve coşkulu kutlanmaya başlanıyorsa, 1 Mayıs platformlarına katlıyorlarsa bu Türkiye’nin geleceği açısından olumludur, iyi değerlendirmek gerekiyor. Artık siyasi mücadelenin anlatılması, siyasi hedeflerin ortaya konması gerekiyor. Aksi halde dönemsel bazı sorunları çözeriz ama sonra gelen iktidar elinin tersiyle bunu bir kenara atar ve siz yine aynı mücadeleyi yürütmeye çalışırsınız.
SGBP TÜRK-İŞTEN AYRILACAK MI?
Atilay Ayçin: SGBP rüştünü daha önceden ispat etti. Bugüne kadar gidilmeyen yerlere giden, sendikal hareketin sorunlarını açıkça ifade etti bu platform. Yıllardır Türkİş’in sınıf sendikacılığı yapan, demokratik, hükümetlerle mesafeli olması gerektiği söylendi. Yıllardır platform içinde olan sendikaların bulundukları yerden söyleyen sendikalardı. Bir araya gelip bu platformu kurduk ve rüştümüzü de bence Türk-İş Genel Kurulunda gösterdik. Bizim ilk etapta söylediklerimiz inandırıcı olmadı. Türk-İş genel kurulu için oluşturulmuş bir platform olduğu, kazanılmadığı koşulda dağılacağı, başka bir konfederasyon kurulacağı söylendi. Ama biz ısrarla birkaç şeyin altını çizdik, Türk-iş genel kuruluna endeksli bir hareket değiliz, sonucu ne olursa olsun bu yapı varlığını sürdürmeye devam edecek. Neden? Çünkü buna Türkiye’nin ihtiyacı olduğu düşüncesinden yola çıktık. Türkiye sendikacılık hareketi dibe vurdu. Bırakın toplumsal muhalefeti kendi kitle tabanı içinde bile itibar kaybeden noktadayız. Sendikasızlaştırma sürüyor, sorunlar Türk-İş’i ilgilendirmiyor, iki yıldan iki yıla toplusözleşme bile yapamayan bir sendika olundu. Bir bütün olarak bu yapı, bu hantallığı ile sendikal anlayışı ile Türkiye’ye önderlik etmeyi bırak, kendi içerisindeki sendikalara önderlik edemeyen bir konfederasyon konumunda.
AKP’nin bir elinde kibrit bir elinde benzin, "ya benden olacaksın ya da yanacaksın" dediği bir Türkiye’de, sadece söyleyen söylediklerini hayata geçirmeyen edilgen bir sendikacı olmak istemiyorum. Her şeyin bir bedeli varsa bu bedeli ödemeyi göze almak zorundadır sendikacı olan kişi. Biz bunu göze olarak bu hareketi ortaya çıkarttık. Biz bu konfederasyonun içerisinde ısrarla kalmaya devam edeceğiz. Türk-İş içerisindeki anlayış nedeniyle sınıfa yabancılaşmış bir konfederasyon görüntüsü vermektedir. Yani bugün eğer Taksim alanı 1 Mayıs alanı ile özdeşleşmiş bir alan, eğer burada olmuyorsa, güçleri birleştirmek yerine ayrıştırıyorsa, hükümeti eleştirmek yerine edilgenlik içerisindeyse, bu yapı içerisinde SGBP’nin sorumluluğu bir kat daha artmış durumdadır. Bu 1 Mayıs’tan sonra daha da artmış durumdadır. Biz söylediklerimizi özgürce söylemeye devam edeceğiz.
Biz Türk-İş’in doğrularında beraberiz ama yanlış yaptığı noktalarda yapılması gerekeni yapacağız. Türk-İş’in gerçek temsilcileri bizleriz.