İŞÇİ-İŞVERENLERİN PRANGALI ZİHNİ MODELLERİ
Türkiye´de işçi ve işverenlerin ilişkileri toplu sözleşmeli grevli-lokavtlı sisteme 1962 yılında bundan yaklaşık 50 yıl önce girdi, ilk grev İstinye´de Kavel Fabrikası´nda gerçekleştirildi.
Türkiye’de işçi ve işverenlerin ilişkileri toplu sözleşmeli grevli-lokavtlı sisteme 1962 yılında bundan yaklaşık 50 yıl önce girdi, ilk grev İstinye’de Kavel Fabrikası’nda gerçekleştirildi. Ancak, bu 50 yıllık dönemde tarafların zihni modellerinde, "Sorunların ortak olduğu ve ortak çözüm aramak gerektiği, asıl amacın üretimi artırıp hakça bölüşmek olduğu" üzerinde "Diyalogu esas alan, uluslar arası modele uygun" bir arayış söz konusu olmadı.
Sendikaların güç kazandığı, toplumsal ve siyasal gelişmelerin fırsat verdiği dönemde işçi sendikaları, "Üretimin sürekliliği fazla düşünmeden" en yüksek ücret ve en yoğun güvenceyi toplu sözleşmelerde hayata geçirmeye çalıştılar. Özellikle askeri dönemlerde aldıkları siyasal güçle işverenler ve sendikaları, "işçileri sendikasızlaştırıp, örgütlü ve toplu sözleşmeli düzenin ortadan kaldırılması" yolunda adımlar atılmasını amaçladılar.
Bunun sonucunda dönem dönem, işçi eylemlerinin ve grevlerinde yoğunluk yaşandı. Zaman zaman toplu sözleşme yapabilen işçilerin sayıları 1 milyon 700 binlerden 550 binlere kadar geriledi. Bu dönemler Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kuralları işlemediği için, Türkiye ILO tarafından kara listeye alınıp sık sık cezalandırıldı.
Şimdi, yeni sendikalar ve grev-lokavt kanunu üzerinde çalışmalar yürütülüyor. Bu çalışmada 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğinde "Bir iş yerinde bir dönem için birden fazla toplu sözleşme imzalanamaz" maddesi kaldırıldığı için, işveren kesimi bunun işyerinden birden çok sendikanın örgütlenmesiyle "Kaos yaratılabileceği" kuşkusunu dile getiriyorlar. Anayasa değişikliğinin teknik bir düzenleme olduğunu ve eskisi gibi bir iş yerinde bir sendika örgütlenmesi uygula-, masının devamını istiyorlar, işçi kesimi ise işyerinde tek toplu sözleşme imzalanması gerekliliğini kabul ederken, toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısının artması ve sendikaların güçlenmesi yönünde yeni adımlar atılmasını zorunlu görüyorlar. Bir sendikanın gerekli çoğunluk sağlayamadığı işyerinde birden fazla sendikanın toplu sözleşme hakkına sahip olmasına imkan tanınmasını istiyorlar. Hükümet kanadının ise ağırlıklı olarak bir işyerinde tek sendikaya sözleşme hakkı yolunda uygulamaya yakın olduğu belirtiliyor, işverenlerden bir bölümü sendikaya üyelik yaşının 16’dan 15’e indirilmesini de olumsuz buluyor.
Bunun yanı sıra yeni yasada sendikaların işkolu ve işyerindeki zorunlu üyelik barajının da indirileceği, böylece sendikaların Bakanlığa "şişirilmiş-gerçek dışı listeler yerine gerçek listeler" vermesinin sağlanması yönünde bir düzenlemenin de yerinde olacağı öngörülüyor.
İşçi ve işveren sendikaları hükümetin kendileriyle görüşmeden yeni yasaya "Çerçeve anlaşma" modelini getirme kararında olmasını da olumlu bulmuyorlar. Bu konunun kendileriyle ortak ele alıp düzenlemesi gerektiğini öne sürüyorlar.
Yeni Sendikalar Kanunu’nda üzerinde uzlaşma sağlanan metinler bulunduğu belirtilmesine karşın, Üçlü Danışma Kurulu’nda kanunda yapılacak değişiklikler üzerinde uzlaşma sağlanan konuların yazılmış metni henüz taraflara iletilmediği için, bu metnin biran önce taraflara iletilmesi de isteniyor.
Bizce yeni kanun son ana kadar tarafların görüşlerine ve diyaloga açık şekilde gündemde olmalı. Ve esas olarak ILO normlarına uygun hazırlanmalıdır, işçi ve işveren temsilcileri de kanunun "üretimi artırma, artan üretim imkanlarının işçi işveren arasında hakça bölüşülmesini" esas alıcı olmasını talep etmelidirler. 50 yıiiık zihni modei prangalar» diyalog içinde çözmeyi amaçlamaitdırlar. .