‘İŞÇİ DİSİPLİNİ’ OLMAZSA OLMAZ!
Geçtiğimiz cumartesi günü Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) Lüleburgaz´da bir miting düzenledi. Güvencesizliğe Kuralsızlığa ve Taşerona Hayır! diyen bir temayla düzenlenen mitingde işçiler esnek çalışmaya, taşerona, güvencesizliğe taleplerini haykırdı.
Geçtiğimiz cumartesi günü Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) Lüleburgaz’da bir miting düzenledi. "Güvencesizliğe Kuralsızlığa ve Taşerona Hayır!" diyen bir temayla düzenlenen mitingde işçiler esnek çalışmaya, taşerona, güvencesizliğe taleplerini haykırdı.
Zonguldak’ta yapılan taşeronlaştırmaya karşı mücadele çağrısı olan mitingin arkasından gelen Lüleburgaz mitinginden sonra 1 Mayıs’ın işçiler ve sendikalar için "Güvencesiz çalışmaya, esnek çalışmaya ve taşeron çalışmasına"’kar§ı taleplerle kutlanmasının tasarlandığı da bilinmektedir. SGBP’nin mitinglerini daha sonra çeşitli işçi havzalarına yayacağı belirtilmektedir.
Evet, hem Zonguldak’ta hem de Lüleburgaz’da mitinge işçi katılımı hayli iyiydi. Bu eylemlerde işçilerin taleplerini içten birbiçimde haykırdığı da gözlenmektedir. Ancak, özellikle de Lüleburgaz mitinginde işçilerin, miting alanına gelir gelmez hemen mitingden ayrılmaya kalkan tutumları; alana geldikten hemen sonra kentin sokaklarına dağılıp kahvelerde dinlenmeye geçmeleri kitlesel katılım ciddiyetiyle bağdaşmamış,"işçi disiplini"ne yakışır bir tutum olmamıştır.
Bu tutum, belki 1 Mayıs dahil pek çok işçi gösterisinde, mitinglerde önemli bir sorundur. Bir biçimde miting alanına gelen işçinin ilk çabası bir an önce miting alanından ayrılmak biçiminde olmaktadır. Burada, yapılan konuşmaların fazla uzaması, konuşmalar öncesinde fazlaca uzun beklemeler, konuşmaların anlaşılmaması,… bahane edilebilirse de bu bahanelerin hiçbiri miting alanını zamanından önce terk etmek için ikna edici, bu tutumu meşru ve doğru gösterecek bir gerekçe olamaz, olmamalıdır.
Böyle durumlarda gösterilecek disipline neden işçi disiplini" diyoruz? Çünkü gerek sendikal harekette gerekse işçi sınıfının partisinde "işçi disiplini" dendiğinde; başladığı bir işi sonuna kadar götürme, bitirmeden bırakmama, aldığı bir görevi bir sorumluluğu o sorumluluğun gerektirdiği ciddiyetle yapma, bir eylemi eylemin gerektirdiği en büyük ciddiyetle yapmayı… anlıyoruz. Bu disiplin sendikal faaliyette ya da işçilerin yaptığı toplantı, miting ve gösterilerde de olmak zorundadır.
Çünkü bir gösteri gösteriş olsun diye yapılmıyor. Tersine eylemler, patronlara hükümete, "Ey patronlar, ey hükümet biz işçilerolarak birleştikve şunlarışunları istiyoruz Aksi halde daha ciddi eylemlere başvuracağız"demek için yapılıyor. Tabii bu eyleme katılan işçi diğer işçilere de; "Ey işçi kardeşler, bak bizim istediklerimiz sizin de istekleri nizd ir; sizler de bizi izlemek için hazır olun; harekete geçin!" diyor. Bu mesajı veren, vermek isteyen eylem elbette çok ciddi bir eylemdir ve işçiler bu ciddiyeti sadece kitlesel olarak katılarak göstermekle yetinemez aynı zamanda yürüyüşleriyle, alandaki duruşlanyla, mitingi sonuna kadar götürüşleriyle, mitingin disiplini ve güvenliğinden kendini sorumlu tutarak, mitingi izleyen dosta düşmana işçilerin kararlılığını da göstermek zorundadır. Örneğin mitingi izleyen patron ve hükümetin adamları,
"Bu işçiler ciddi, hakları tanınmadan mücadeleyi bırakmazlar" kanaatini edinmelidir. Aksi halde, zorla alana getirilmiş gibi birden alandan kaybolan işçi topluluğunu izleyenler "raporlarını" da ona göre yazacaktır! Yani her eylemde son derece önemlidir "işçidisiplini", hatta her eylemin, her işçi mücadelesinin olmazsa olmazı, o eylemi bir mücadelenin parçası yapan şeydir. Yok arkadaşlar, böyle olmaz. 0 kadar emek veriyorsunuz, mitinge katılıyorsunuz, en önemlisi de sınıfın talepleri için eyleme geçtiğinizi dosta düşmana ilan ediyorsunuz; ama eylemi sonuna kadar götürmek yerine tabiri caizse yarı yoldan dağılıyorsunuz. Bu olmaz, olmamalı! Böyle işçi disiplini olmaz; böyle bir tutum işçi tutumu olmaz, olamaz. Tabii burada bu "disiplini" yayıp yığınlara mal edecek olan da ileri işçi kesiminin, sınıftan yana sendikacıların daha inisiyatifli olmasıdır.