İŞÇİ 3 YIL DAHA ÖLEBİLİR, GÜVENLİK DAHA SONRA
İş cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor. Esenyurt´ta 11 işçinin yanarak ölmesinden sonra geçen hafta Erzurum´da bir baraj gölünde beş elektrik işçisinin boğulması ve Tuzla´daki bir tersanede iki işçinin hayatını kaybetmesi, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
İş cinayetlerinin ardı arkası kesilmiyor. Esenyurt’ta 11 işçinin yanarak ölmesinden sonra geçen hafta Erzurum’da bir baraj gölünde beş elektrik işçisinin boğulması ve Tuzla’daki bir tersanede iki işçinin hayatını kaybetmesi, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Bu arada iş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasansı da Meclise sunuldu. Tasan, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında işverene yükümlülükler ve önemli yaptırımlar getirmekle birlikte yasanın uygulama tarihinin 2-3 yıl sonraya bırakılması ciddi sorunlara yol açabilir.
Tasarıda, yasanın 1-9 çalışanı bulunan işyerlerinden, çok tehlikeli sınıfta yer alanlar için yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra, tehlikeli veya az tehlikeli sınıfta yer alanlar için ise yayımı tarihinden itibaren üç yıl sonra yürürlüğe gireceği belirtiliyor. Yasanın geneli ile ilgili diğer maddeleri de, yürürlüğe girdikten bir yıl sonra uygulanacak.
Türkiye’de 10’dan az işçinin çalıştığı işyerlerinde de önemli oranda iş kazalan oluyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre, 1-9 işçinin çalıştığı işyeri sayısı 1 milyon 214 bin 259, yani tüm işyerlerinin yüzde 85’i bu kapsamda. İş kazası açısından da, toplam iş kazalannın üçte biri bu işyerlerinde meydana geliyor. O nedenle zaman yönünden de acil düzenleme şart.
Tasarı, işverenlerin işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanını kadrolu olarak istihdam edebileceği gibi bu alanda çalışan şirketlerden de hizmet satın alabileceğini öngörüyor. İşverene iş sağlığı ve güvenliği alanında önemli yükümlülükler getirilirken, ilgili yönetmeliklerin düzenlenmesinde de Çalışma ve Sağlık bakanlıktan tam yetkili kılınıyor, ancak mühendislerin, tabiplerin meslek kuruluşlan dışta tutuluyor.
Tasarıda, çok tehlikeli işler karşısında çalışanlann iş yapmaktan kaçınma haklannın bulunduğu belirtiliyor. Aynca iş sağlığı ve güvenliği açısından işin durdurulması sonucu, işsiz kalanlara ücret ödemesinin devam etmesine ya da ücretlerinde bir düşme olmaksızın başka bir işte çalıştınlmasına imkan sağlanıyor. İşi durdurmayan işverene 10 bin TL. para cezası var, ancak ücret ödemeyen ya da işçiyi başka bir işte çalıştırmayan işverene ise verilen para cezası işçi başına sadece 200 TL. Aykınlığın devam etmesi halinde bu para cezalan da her ay devam edecek. Görüldüğü gibi işçiyle ilgili para cezalan caydıncı değil ve çok yetersiz.
Tasarıda, bir Ulusal iş Sağlığı ve Güvenliği Konseyinin kurulması öngörülüyor. 25 kişilik bu konseyde, 13 hükümet temsilcisi, 4 işveren kuruluşu temsilcisi, 6 işçi-memur sendikalan temsilcisi, 2 de meslek kuruluşu temsilcisi var. Yine hükümet ağırlıkta. Oysa bu kurumun bağımsız, özerk ve demokratik bir yapısının yanı sıra yaptınm gücü de fazla olmalı. Tasan, TBMM’de görüşülürken sendikalann, meslek kuruluşlannın daha etkin bir tavır alması gerekiyor.