Hükümet, 1 Temmuz itibarıyla kamu da dahil tüm işyerlerine iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu getirecek düzenlemeyi işverenler lehine değiştirmek için düğmeye bastı. Torba yasaya eklenen maddeye göre, milyonlarca çalışanın sağlığını ve güvenliğini sağlamakla sorumlu olan işverenlerin bu yükümlülüğünün 2020 yılına ertelenmesi öngörülüyor. Ayrıca 50’den az çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetini işverenin kendisinin üstlenebilmesinin yolu açılıyor. Uzmanlar tasarının yasalaşması halinde iş kazalarında artışların yaşanacağına ve on binlerce iş güvenliği uzmanının işsiz kalacağına dikkat çekiyor.
ÜÇ YIL DAHA ERTELENECEK
2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda tehlike sınıflarına göre ayrılan işyerlerine kademeli olarak iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu getirilmişti. Ancak 1 Temmuz 2016 tarihinde yürürlüğe girmesi beklenen; kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu bir yıl ertelenmişti. Hükümet, 1 Temmuz 2017 tarihinde tamamlanacak geçiş sürecini ertelemek için yine harekete geçti. AKP’li vekiller tarafından 1 Haziran tarihinde TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Hakkında Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” görüşülürken tasarıya eklenmesi için sunulan ve geçiş sürecini de 2020 yılına uzatan önerge kabul edildi.
HİZMET DARALTILIYOR
Her ne kadar da geçiş sürecinin 2020 yılına uzatılması öngörülse de önergede yer alan diğer değişikliklerle mevcut yasada bu işyerleri için öngörülen iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu neredeyse ortadan kaldırılıyor. Hatırlanacağı üzere İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 6. maddesine göre 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri veya işveren vekili, Çalışma Bakanlığı’nca ilan edilen eğitimleri tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler hariç iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini kendi yürütebiliyor. 15. maddeye göre de 10’dan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli işyerleri, çalışanları için sağlık raporlarını kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alabiliyor. Ancak kabul edilen önerge ile her iki maddede yer alan “10’dan az ibaresi”, “50’den az” şeklinde değiştirilerek uygulama kapsamının genişletilmesi ve işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ile işyeri hekimi bulundurma zorunluluğunun daraltılması öngörülüyor. Tasarı yasalaşırsa; gerekli eğitimi alması durumunda 50’den az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri veya işveren vekili, iş sağlığı ve güvenliği hizmetini kendi yürütecek. Ayrıca çalışanları için sağlık raporlarını kamu hizmet sunucuları veya aile hekimlerinden de alabilecek.
‘ÇALIŞAN SAYISI ARTIKÇA RİSKLER BÜYÜYOR’
Yasa tasarısını Aydınlık’a değerlendiren B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Birgül Kurutaş, 50 ve altında çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde de tehlike ve risklerin mevcut olduğuna dikkat çekerek, “Çalışan sayısı ne kadar çok artarsa bu riskler büyüyor. Tehlikeler, az tehlikeli işyeri de olsa çok tehlikeli işyeri de olsa zaten var. Bunların yaşanma olasılıkları artıyor. Dolayısıyla kazalar da vazgeçilmez oluyor” dedi. İş güvenliği uzmanları için birinci görevin işyerlerinde kazaların olmadan önce önlemlerin alınması ve risk analizlerinin yapılması olduğunu hatırlatan Kurutaş şu uyarılarda bulundu:
‘İŞVEREN OBJEKTİF OLAMAZ’
“İşveren kendi işyeri için doğru ve objektif risk değerlendirmesi yapamayacaktır. Yapamayacağı için önlemleri objektif olarak almayacaktır. O yüzden işverenin kendi işyerleri için iş sağlığı ve güvenliği hizmetini yapması doğru olmayacak. Zaten iş güvenliği uzmanları ücretlerini işverenlerden alıyor. Ücretini işverenden aldığı için objektif davranamıyor. Bunun üzerine ’50 personele kadar çalışanı olan az tehlikeli işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetini işverenler yapsın’ deniliyor. Bu tasarıyla iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerine darbe vuruluyor.”
‘UZMANLIĞIN ANLAMI KALMAZ’
Kurutaş, 50 ve üzeri çalışanı olan az tehlikeli işyeri sayısının yok denecek kadar az olduğunu belirterek, tasarının yasalaşması halinde c sınıfı iş güvenliği uzmanlığının bir esprisi olmayacağına ve adının bir anlamının kalmayacağına dikkat çekti.
‘SENDİKALAR TASARIYA KARŞI ÇIKMALI’
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikle yasanın sulandırılmaya çalışıldığını belirten emekli İş Müfettişi Bahri Kaplan da, “Bir teknik kişinin, bir mühendisin yapacağı uzmanlık işini, örneğin 50’den az çalışanı olan ilkokul mezunu bir işverenin yapacağını düşünün. Bu resmen kanunu sulandırmak anlamına geliyor. Bu girişimi, uzmanların mesleki bilgilerine hakaret olarak değerlendiriyorum. Dört yıllık bilim yapmış bir kişiyi, ilkokul bile okumamış işverenle aynı tutup ‘İş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim verebilir, işçisine bu konuları aktarabilir’ diyeceksin. Tamamen saçma bir olay. Bu konuda düşüncem 10’dan az çalışanı bulunan işyerleri için de geçerlidir” ifadelerini kullandı.
‘İŞVEREN İÇİN DE SIKINTI DOĞURACAK’
Tasarının işverenler açısından da sıkıntılar doğuracağını savunan Kaplan, “İşverene ‘Sen iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim almışsın, bilgi birikimin olmuş. Ama sen iş sağlığı ve güvenliği önlemi almıyorsun’ denilecek. Cezai ve tazminat uygulamasına daha aktif şekilde gidilme riski doğuyor” dedi. Ayrıca yasanın 2020 yılına ertelenecek olmasını doğru bulmadığını da ifade eden Kaplan, “’İstihdam yaratacağız’ denilerek yeni bir meslek dalı çıkarıldı. Ama uzman işsizler ordusu yaratıldı. Şu an bile c sınıfı iş güvenliği uzmanı fazlalığı var. Bu tasarıyla iş sağlığı ve güvenliği hem daraltılıyor hem erteleniyor. Uzmanlar iş bulamayacak” diye konuştu. Kaplan, sendikaların ve Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin bu yasa tasarısına karşı çıkıp direnmesi gerektiğini söyledi.