ÜNİVERSİTEDEN yeni mezun olmuş gençlerle sohbet ediyoruz. İş görüşmelerini anlatıyorlar. Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi mezunu genç bir kadının izlenimleri:
"Siyasal iletişim uzmanlığı ile ilgili bir iş görüşmesine gittim. ‘Merhaba’dan sonra ilk soru şuydu: ‘Siyasi ideolojiniz nedir?’. Önce şaşırdım, sonra ‘liberal değilim’ deyince art arda sorular gelmeye başladı".
İşte ikinci soru: "Öyleyse komünist misiniz, devrimci misiniz?". Üçüncü soru: "Gezi olaylrına katıldınız mı, nasıl değerlendiriyorsunuz?". Dördüncü soru: "Hangi gazeteleri takip ediyorsunuz?". Beşinci soru: "Twitter hesabınızı verir misiniz? Yazışmalarınızı görmek isteriz".
Evet, artık işyerlerine girişte öncelikle siyasi görüş de sorgulanmaya başladı. Oysa Anayasanın 25. maddesi, "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce, kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz" diyor.
26. maddesinde de, "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir" deniyor.
Kaldı ki, 4857 sayılı İş Kanununun 18. maddesinde de, "siyasi görüş ve benzeri nedenlerle" iş akdinin feshinin geçerli olmadığı net bir biçimde belirtiliyor. Yani kişinin siyasi görüşünün, değil işe alınırken işten çıkarılırken bile sorgulanamayacağı çalışma yaşamıyla ilgili temel yasada da açıkça ifade ediliyor…
Yine yeni mezun bir genç, eğitim danışmanlığı ile ilgili bir firmaya iş başvurusunda bulunmuş, firma yetkilisi, "Haftanın 7 günü çalışacaksınız" deyince bu genç insan, "Ama haftanın en az bir günü için yasal izin hakkım var" diye görüş belirtince yetkili, "Zaten yorulmayacaksınız ki, hep oturacaksınız" yanıtını vermiş..
Türkiye, gerçekten vahşi bir sömürü düzenine sahip bir ülke haline geldi. Siyasi görüşün sorgulanması ya da çok zor çalışma koşullan ve de asgari ücretin de alünda bir ücret ödenmesi gibi sömürü biçimlerinin yanı sıra özellikle kadınlara yönelik tacizler de önemli bir boyutta.
Sohbet ettiğimiz üniversite mezunu genç kadınlar, "Görüşmelerde evli olup olmadığımızı soruyorlar, bekarlar tercih ediliyor. Başvurumuzda tabii ki cep telefon numaramızı veriyoruz. Bir bakıyorsunuz, akşam ya da gece saatlerinde iş görüşmesi yaptığımız kişiler, bizi arayıp taciz ediyorlar" diye dert yandılar.
Çalışan beyaz yakalıların oluşturduğu Plaza Eylem Platformunun sitesinde de "İş Görüşmelerinde Deneyim Paylaşımı Raporu" yayımlandı. Bu raporda da, kadınlara "Evli misiniz, ileride çocuk yapmayı düşünüyor musunuz" gibi sorulann sorulduğu belirtiliyor. Yine raporda, "Fazla mesaiye kalmayı doğal buluyor musunuz?", "Yaşlı insan, dilenci ya da çocuk gördüğünüzde kendinizi kötü hissediyor musunuz?" gibi sorulann da sorulduğu ifade ediliyor. Yani, duygusuz, katı olacaksınız, insani duygulara sahip olmak, kapitalistlerin çalışma anlayışı açısından zararlı (!)…
DİSK-AR’ın (DİSK Araştırma Enstitüsü) son raporunda, özellikle üniversite mezunu eğitimli gençlerde işsizlik oranı yüzde 28’e yükselmiş, iş arama umudunu kaybedenleri de dahil ettiğinizde bu oran yüzde 32’yi buluyor. Yani, işsiz gençlerin üçte biri üniversite mezunu. Gezi eylemlerinde de beyaz yakalı çalışanlar ve işsiz üniversite mezunları, ön plandaydı.
Zaten iş görüşmelerindeki ilk soruda, siyasi görüş sorgulamasıyla da Gezi’deki direniş ruhunun kırılması amaçlanıyor. Ama gençler yılmıyorlar. Sendikalar da, bu "beyaz yakalı çapulcuların" örgütlenmesine özel önem vermeli…