Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin 2018 büyüme tahminini ekonomi üzerinde daha fazla aşağı yönlü risk gördüğünü belirterek, yüzde 2,5’e , 2019 büyüme tahminini de yüzde 2 ‘ye düşürdü.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) bugün yayımladığı ‘Ekonomik Görünüm’ raporunda, Türkiye için 2018 büyüme tahminini yüzde 5.1 ve 2019 beklentisini de yüzde 5 olarak açıkladı.
İki kurumun büyüme tahminleri, tahminler hakkında tartışma yaratacak kadar farklıdır.
Türkiye ‘nin 2018 ilk çeyreğinde daha yüksek bir büyümesi beklenebilir. Ancak özellikle kur artışı, aramalı ve hammadde ithalatının düşmesine ve bu düşme de üretimde daralmaya neden olacaktır. Sonuç 2018 sonraki çeyreklerinde düşük büyüme ve yüksek işsizliktir.
Çift haneye çıkan enflasyon, Türkiye’nin dış borçlarında Kredi risk priminin CDS ‘ yükselmesi ve daha pahalı dış borçlanma sorunu da, dış kaynaklara bağlı büyümeyi olumsuz etkileyecektir.
Aslında uluslararası resmi ve özel kuruluşlar, ülkelerde büyüme yerine kalkınmayı değerlendirmelidir. Büyüme artık tek başına insan refahı için yetersiz kalmaya başlamıştır.
Ekonomik büyüme, ulusal gelir düzeyindeki artışı fert başına büyüme de birey başına düşen ulusal gelirdeki artışı işaret eder.
Fiilen, büyüme GSYH’deki belli bir dönem itibariyle meydana gelen reel; yani enflasyondan arındırılmış artıştır. GSYH‘de reel artış, yani büyüme yanında Fert Başına GSYH‘nin de artması için, nüfus artış hızının, büyüme oranının altında olması gerekir.
Ekonomik kalkınma ise büyümeyi de içine alan daha geniş bir kavramdır.
Ekonomik büyüme yanında, kişi başına düşen doktor sayısı, çocuk ölüm oranı, kişi başına düşen gazete, okuma oranı, öğretmen sayısı gibi ölçütlerle çevre şartlarının iyileşmesi de kalkınmanın birer göstergesidir. Ayrıca kalkınma olması için teknolojik gelişmenin de sağlanmış olması gerekir. Demokrasi de kalkınma toplumsal refahı destekleyen önemli bir unsurdur. Gelir artışı yüksek ve fakat yaşam kalitesi düşük, katılımcı demokrasiye sahip olmayan bir toplum gelişmesini tamamlamış bir toplum değildir.
Bilgi çağında, “İnsani Gelişme” iktisadi gelişmenin önemli bir unsuru olarak yeniden ön plana çıktı. İnsani gelişme kriterleri olmadan, kalkınma kavramı toplum refahını tarif etmekte yetersiz kalıyor.
İnsani gelişme, “insan yaşamını iyileştirmek yoluyla insanlar için kendi yaşamlarını şekillendiren süreçlere aktif biçimde katılarak, insanlar tarafından, insan yeteneklerini artırmak suretiyle insanların geliştirilmesidir.”
Bilgi teknolojisi ve haberleşme ilerledikçe insanlık, insani değerleri, diğer insanların yaşam tarzını, başka milletlerin refah düzeyini daha hızlı öğrendi. Kendine has kültürü olmasına rağmen Uzakdoğu’da, Japonya’da, batı ve Amerikan yaşam tarzı etkili olmaya başladı.
Öte yandan tüm insanlık insani gelişmenin insan refahında en az maddi gelişme kadar önemli olduğunu öğrendi. Artık, kalkınma hedefi içinde insani gelişmenin önemli bir yeri var.
Aslında, iktisat insan için vardır. Nihai hedefi insan refahıdır. Bu nedenle gerçekte insan refahı istatistiklere sığmaz. Refahın büyüme ve kalkınma gibi ekonomik altyapısı yanında, sosyolojik ve psikolojik altyapıları da vardır. Kaldı ki kalkınmanın demokrasi ayağı da önemlidir.
Yani kalkınma tarifi içinde, insani gelişme ve demokrasi de yer alıyor. Bu anlamda zaten demokrasinin olmadığı, insan hakları ve sivil özgürlükler açısından özgür olmayan ülkeler için kalkınmış ülke diyemeyiz.
Özetle, insan refahının ölçüsü kalkınmadır. Kalkınma tarifi içinde istatistiklere sığmayan, sosyolojik, psikolojik altyapılar da mevcuttur.