İKİ PERDELİ YIL!
İki perdeli yıl budur… Birbiriyle taban tabana zıt tercihlerin sergilendiği bir yıl.
Türkiye’yi hiç bilmeyen birilerini getirip iktidarda kimlerin olduğundan hiç söz etmeden ama mayısta seçim yapıldığını belirterek 2023 yılının verilerine göz atıp bir değerlendirme yapmasını isteseniz vereceği ilk tepki herhalde şöyle olurdu:
“Türkiye meğer ne kadar ilginç bir ülkeymiş. Seçime kadar iktidarda olan siyasi parti ile seçimde işbaşına gelen siyasi parti nasıl böyle taban tabana zıt ekonomi politikası uygulayabilmişler, hayret! Demek ki Türkiye’de uygulanan ekonomi politikası partiden partiye böylesine radikal bir değişim gösteriyor; ilginç!”
Bu değerlendirmeden sonra “Ama mayıs seçiminde Türkiye’de iktidar değişmedi ki” deseniz karşınızdaki herhalde şaşkınlıktan küçük dilini yutardı!
Ama bakın bize hiçbir şey olmuyor! Çünkü biz aşılıyız, biz alışkınız; böyle radikal dönüşümleri hiç mi hiç yadırgamayız…
Yıllar önce siyasi literatürümüze girmiş “Dün dündür, bugün bugündür” sözünü şiar edinmiş bir ülkeyiz biz.
Dün, yani seçimden önce “Nas dururken bize ne oluyor” der ve faizi indiririz.
Bugün, yani seçimden sonra nas adeta unutulur ve daha şubatta yüzde 8.5’e indirilen faizi yüzde 42.5’e çıkarırız.
İki perdeli yıl budur… Birbiriyle taban tabana zıt tercihlerin sergilendiği bir yıl.
Peki hangisi yanlış?
Seçimden önce uygulanan politika mı, şimdi uygulanmakta olan mı?
Türkiye’yi hiç bilmeyen biri böylesine bir U dönüş karşısında, özellikle de bu dönüşün aynı siyasi kadrolar tarafından yapılmış olması karşısında tabii ki ne diyeceğini bilemez ama neyse ki biz dediğim gibi bu tür durumlara karşı aşılıyız, deneyimliyiz, alışkınız.
Faiz inecek denildiği zaman da alkışlarız, tersi söylendiği zaman da alkışı esirgemeyiz!
Ya KKM?
Peki acaba Türkiye ekonomisini incelemesi istenen o yabancı kur korumalı mevduat için ne derdi?
İlk tepkisi herhalde her ne kadar nezaket gösterip açıkça söylemese de “Siz bula bula böyle bir yöntem mi buldunuz” olurdu.
Ulusal paranın değerini başka bir paraya endekslemek… Şaşırırdı buna.
Sonra bakardı, seçime kadar olan dönemde bu hesapların daha cazip hale gelmesi için faiz tavanı kaldırılmış.
Seçimden sonrasına bakardı, bu kez nasıl büyük bir yük oluşturmakta olduğu nihayet anlaşılan bu hesapların azalması için önlem üstüne önlem alınmaya başlanmış. Bu çerçevede asgari faiz koşulu TL cinsi hesaplar için tümüyle kaldırılmış, döviz cinsi hesaplar için sınırlı olarak esnetilmiş.
O yabancı, Türkiye’de işi bitip ayrılırken muhtemelen “Çok az göstergeye baktım ama ne kadar çok şey öğrendim; iyi oldu, iyi oldu, bana iyi bir deneyim oldu Türkiye. Dünyanın hiçbir ülkesinde göremeyeceklerimi burada birkaç günde gördüm” diye düşünürdü.
Nasıl bilirdiniz?
Bu yazıyı yazabildiğime göre ben ve okuyabildiğinize göre siz; demek ki hep birlikte 2023’ün bir şekilde üstesinden gelmişiz, onu gönderiyoruz.
Peki 2023’ü nasıl bilirdik?
Klasik söylemle “İyi bilirdik” diyebilir miyiz?
Bir insanı defnetmediğimize göre, geride bıraktığımız bir zaman dilimi olduğuna göre gerçek düşüncemizi söylememizin hiçbir sakıncası yok.
Şu durumda 2023 için “İyi bilirdik” diyebilenler herhalde azınlıkta kalacaktır. Kimler mi bu görüşü dile getirebilir?
-En başta mayıs seçimlerinden kârlı çıkan siyasetçiler…
-Seçimden önce düşük faizle kredi kullananlar…
-Tasarrufunu kur korumalı mevduata yatırıp mayıs seçiminden sonra kurun hızla yükselmesinden dolayı çok ciddi para kazananlar…
-Borsada doğru zamanda doğru hisse senedini seçip iyi kazanç elde edenler…
-Bir yandan enflasyondan yakınıp bir yandan maliyet artışını satış fiyatlarına olduğu gibi yansıtabilen, bu olanağa sahip olan aracılar, perakendeciler, esnaf… Ya 2023’ü unutmak isteyecek olanlar?
-En başta deprem felaketi yaşayanlar. Aradan neredeyse bir yıla yakın zaman geçti ama temel sorunlar hâlâ olduğu gibi duruyor. Barınma sorununu gidermek bir yana, oturulamayacak durumdaki binalar bile yıkılabilmiş değil. Yara kanamaya devam ediyor ve kayıplardan ötürü kalanlar için o yara ömür boyu kanayacak zaten.
-Sabit gelirliler; işçi, memur, emekli hangi yılı hayırla andı, uğurladı ki 2023’ü farklı uğurlasın…
-Ve ekonomik yönden kanayan yara; ev sahibi-kiracı anlaşmazlıkları… Kira artışına yüzde 25 sınır koymakla çözülmüyor bu sorun, çözülmediğini de gördük zaten. İki taraf da kendi açısından haklı. Evin kira getirisinin ev fiyatına makul bir oranda olması gerekir. İşte o makul oran devreye girdi mi, kira inanılmaz artıyor. Demek ki temel sorun konut fiyatlarının tırmanıp gitmesi. İyi de konut fiyatlarının böylesine artmasına kim neden oldu? Ev sahipleri mi, değil tabii ki. Konut fiyatına uygun düşecek kira, kiracılara neden yüksek geliyor peki? Bu da sakın gelirler konut fiyatları ve kiralar ölçüsünde artırılamadığı için olmasın! Bu arada, bu sorun yumağının arkasına sığınıp olması gerekenden çok kira isteyen de var, olması gereken kirayı çeşitli yollarla düşük tutan ve mahkemelerin çok geç karar vermesini istismar eden de, bu da bir gerçek.