Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
27 Ocak 2012
HÜKÜMETTEN BAŞKA NE BEKLENİRDİ Kİ?

Dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir dönemde burjuva hükümetler ve parlamentolar, eğer emek mücadelesi tarafından zorunda bırakılmamışlarsa, işçi sınıfı ve emekçilerin mevcut haklarından daha ileri haklar içeren yasalar çıkarmamışlardır.

HÜKÜMETTEN BAŞKA NE BEKLENİRDİ Kİ?

       Dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir dönemde burjuva hükümetler ve parlamentolar, eğer emek mücadelesi tarafından zorunda bırakılmamışlarsa, işçi sınıfı ve emekçilerin mevcut haklarından daha ileri haklar içeren yasalar çıkarmamışlardır.

       Yaygın ve genel olan, emek mücadelesi fiilen kimi haklar kazanmış ve parlamentolara, hükümetlere bu hakların yasalara geçirilmesini dayatmışsa, ya da hükümetler hakların böyle kullanılmasını düzeni tehdit ettiği kaygısına sürüklenmişse, ancak o koşullarda işçi sınıfı ve emekçilerin hakları yasaya geçebilmiştir. Bunu yaparken bile mevcut haklar mümkün olduğu kadar kısıtlamayı amaçlamışlardır. Bunun tek "istisnası" işçi sınıfının uluslararası mücadelesi ve sosyalizmin baskısıyla kapitalist ülkelerde emekçilere tanınan hakların yasalara geçirilmesidir! Ama gerçekte bu da istisna değildir. Çünkü bu hakları da burjuva parlamentolar gönülleriyle değil, işçi sınıfı ve sosyalizm mücadelesinin uluslararası boyutta kazandığı başarılardan, bu başarıların yarattığı baskılar sonucu kabul etmek zorunda kalmışlardır. Örneğin Türkiye’de sendikal yasaların çıkması, grev hakkının tanınması gibi yasalar bir yanıyla bu uluslararası baskılar sonucu çıkmıştır. Bu uluslar arası mücadele görülmediği için de bugün bile işçilerin ve sendikacıların çoğu, Türkiye’de grev hakkını zamanın Çalışma Bakanı Bülent Ecevit’in verdiğini sanmaktadır.

       Aslında kamu emekçilerin mücadelesinde bu gerçek kendisini çok daha dolaysız biçimde göstermiştir.

       1990’lı yıllarda kamu emekçilerin sendikalarının kurulması süreci de çok açıkça bu "toplumsal yasayı" desteklemektedir. O yılları yaşayanların anımsayacağı gibi, ortada yasası filan yokken; önce sendikalar kurulmuş, bunu önleyemeyen hükümetler, kamu emekçilerinin sendika hakkını tanıyan yasayı çıkarmak zorunda kalmıştır. Ama var olan sendikal hakları hem zaptı rap altına alıp dondurarak, hem de sınırlayarak, varolan durum daha geri çekerek bunu yapmışlardır.

       Peki şimdi kamu emekçileri ne bekliyordu: Hükümetin toplu sözleşme hakkını tanıması ve demokratik, kamu emekçilerin TİS’de ağırlığını koymasına izin verecek bir toplu sözleşeme yasasıl Hatta bu toplu sözleşmenin grev hakkıyla (dayanışma grevi, genel grev gibi haklarla) donatılmasını!

       Peki Hükümet ne yapmıştır?

       12 Eylül 2010’da referandumuna sunulan "Anayasa değişikliği paketine" bir "rüşvet maddesi" olarak konan "Memura TİS hakkı" düzenlemesi aslında eski "toplu görüşme" düzenlemesinin bile gerisine çeken koşullar tarif etmiştir. Böylece kamu emekçilerinin demokratik bir tartışma süreci ve kamu emekçilerinin masanın bir yanında ağırlıklarını koyması beklenen "toplu iş sözleşmesi"nüe son söz; 7’si hükümet, 2’si MemurSen, l’i Kamu-Sen, l’i de KESK’i temsil eden 11 kişilik bir "hakem heyetini kararına" bırakılmıştır. Bu kurul da oy çokluğu ile karar verecektir! Yani hükümetin atadığı üyelerin verdiği karar TİS olacaktır. Dolayısıyla tıpkı bugün olduğu gibi toplu sözleşmede de son sözü hükümet söyleyecektir!

       Hazır imkan bulmuşken geriye doğru bir adım daha atan hükümet, bütün sözleşmeleri "tek tip" haline getirerek, bugüne kadar Tüm Bel-Sen’in yaptığı sözleşmeleri de geçersizleştirerek, kamu emekçileri sendikal hareketini "memur maaşlarına hükümetin yaptığı zam"a. indirgenmiş bulunmaktadır. Böylece, kamu emekçilerinin çeyrek yüzyıla yaklaşan mücadelesi yok sayılarak, sendikal mücadele günlerinin öncesine dönülmüştür. Şu açıktır ki, "toplu sözleşme sanki yapılıyor gibi"bir yasa çıkarılmak istenmektedir.

       Peki başka ne beklenirdi?

       Bu köşede ve gazetemizin başka köşelerinde ve haberlerinde, röportajlarında sıkça vurgulandığı gibi, eğer kamu emekçileri; geçmiş mücadelelerinden ve işçi sınıfı mücadelesini uluslararası deneylerden gerekli dersleri çıkararak, bu süreci grevli ve demokratik bir TİS yasası çıkartma mücadelesine dönüştüremezlerse hükümetin var olan düzenlemelerin ve fiili durumun gerisinde bir yasal düzenleme yapacağına önemli vurgular yapılmıştı.

       Bugün olan budur!

       Bu, elbette "Evrensel böyle yazdı" diye böyle olmuyor. Hayatın gerçekleri böyle olduğu; hükümet sermayenin hükümeti, meclis sermayenin çıkarlarını savunan vekillerin olağanüstü çoğunlukta olduğu bir meclis olduğu için böyle olmaktadır. Bunu aşmanın tek yolu da tamu emekçilerinin kendi talepleri uğruna verecekleri mücadeledir.

       Eğri otursak bile doğru konuşalım: bugüne kadar verilen mücadele sermayenin ve onun hükümetinin gücünü kıracak ve kamu emekçilerinin ihtiyaçlarına uygun biryasanın çıkmasını sağlayacak boyutta değildir. Bugün de yakınmaları aşan bir çizgide bir mücadele hattına girilip işyerlerini, caddeleri, sokakları mücadele alınana dönüştüren bir yola girilemezse bu yasayı Meclis, belki daha da geri çekerek çıkaracaktır.

       Her şey bu kadar açıktır ve bugün kamu emekçileri sendikalarının başında olanlar bu tarihsel sorumlulukla karşı karşıyadırlar. Hükümeti eleştirerek, meclise öfkelenerek bu sorumluluktan kurtulamazlar.

       Bugün hala, hükümetin kamu emekçilerinin mücadelesini yok sayan tutumu geri püskürtülüp, kamu emekçilerinin isteklerine yakın bir TİS yasası çıkarılması mümkündür. Bun nasıl yapılacağını da aslında sendikacılar ve kamu emekçilerinin ileri kesimleri biliyor. Bunun için gerekli inisiyatif göstermek, KESK ve bağlı sendikalar başta olmak üzere tüm kamu emekçileri sendikalarına düşer. Elbette işçi sendikalarına da!

DİĞER HABERLER
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS

47 aydır artan gıda enflasyonu nedeniyle sağlıklı beslenmek lüks oldu.

PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ
PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ

1 Mayıs, 8 saatlik iş günü mücadelesinin bir sonucuydu. ABD’de daha kısa çalışma saatleri tekrar sendikaların gündeminde. Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) 32 saatlik iş haftasını grev ve örgütlenme talepleri arasına aldı.

HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7
HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7

Türkiye’de 47 aydır yükselen gıda fiyatları ile halkın enflasyonu nisanda yüzde 95.7’ye ulaştı.

RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI
RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI

Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine dönmek zorundayız” anlayışı iyi niyetli ve gerekli bir yaklaşımdır. Ne var ki Türkiye’de bugünkü koşullarda slogan düzeyinde kalmak zorundadır.