HÜKÜMETE CAN SİMİDİ
YARINA DOĞRU AŞKIN SÜZÜK

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) bu yıl düzenlenecek Uluslararası Çalışma Konferansı’nda konuşma yapması için Başbakan Tayyip Erdoğan’a davet göndermiş. Yıllardır aynı örgüt, Türkiye’yi sendikal hak ve özgürlükler ile uluslararası sözleşmelere uyumsuzluk bakımından kara listeye alırken bu yıl konferansa deneyimlerini aktarmaya çağırıyor. 2012 yılında Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi ile iş Sağlığı ve Güvenliği Kanunlarını çıkaran hükümet, böylece amaçlarından birine ulaşmış oluyor. ILO’nun aynı davette, Türkiye’nin ekonomisini ve işgücü piyasasındaki gelişmeleri övdüğü de belirtiliyor. Aynı günlerde, Avrupa Komisyonu’nun istihdam ve sosyal işlerden sorumlu üyesi Laszlo Andor ülkemizi ziyaret etti.
AB ile donma noktasına gelen müzakerelerin "Sosyal Politikalar ve istihdam" faslının açılması ile yeniden hız kazanması hedefleniyor. Nisan ayında aynı faslın açılması için TOBB, TİSK, Türk-iş ve Hak-iş Başkanları hem Bakan Egemen Bağış ile Brüksel’e gitmiş hem de ortak bir bildiriye imza atmıştı. Başkanlardan birisi bu tabloyu "Türkiye’nin bölgesinde parlayan bir yıldız olarak ortaya çıkmasına" bağlıyordu. Bu başkanlardan üçünün akil insanlar heyetine de seçilmesi elbette sürpriz olmadı. ILO ve AB’nin verdiği gaza, IMF’ye olan borcun kapatılması ile içeride medya tarafından öne çıkarılan ekonomide "başarı hikayesi" de ekleniyor. Borcun IMF’den değil de uluslararası sermayeden üstelik katlanarak alınmasının nasıl bir başarı olduğu meselesi bir yana, bu gelişmelerin birçok başlıkta sıkışan hükümetin imdadına yetiştiği açık. Ülkemizin Ekonomi Bakanı, IMF’nin sopasına gerek olmadan da reformları hayata geçirebildiklerini itiraf ederken önümüzdeki dönemde işçi sınıfına yeni saldırıların da haberini vermiş oluyor.
Sosyal politika ve istihdam alanında açık bir saldırı anlamına gelecek yeni bir reform dalgasının diyalog, uzlaşma ve "Büyük Türkiye" için işçisi ve işvereni ile tüm kesimlerin aynı hedefe kilitlenmesi gibi argümanlarla yutturulmaya çalışılacağı kesin gibi. 2004 yılından bu yana çalışmayan Çalışma Meclisi’nin Çalışma Bakanı tarafından 9 yıl aradan sonra toplantıya çağırılması ve hazırlık çalışmalarının başlatılması tesadüf değil, işçi ve kamu çalışanları konfederasyonları, meslek örgütleri ile işveren örgütlerinin davet edildiği Çalışma Meclisi’nde kıdem tazminatı, "kiralık işçilik", taşeron çalışma, sendikal örgütlenme, toplu sözleşmelerinde yetki, sağlığı ve güvenliği ile istihdam gibi başlıklar tartışılacak.
Çalışma Bakanı, taşeron düzenlemesi konusunda aradığı "cesur sendika"nın bu toplantılarda çıkmasını bekleyecek. Hükümet, emeğe dönük saldırılarını gerçekleştirirken uzlaşma ve diyalog mekanizmalarını sonuna kadar zorlayarak tepkiyi en aza indirmeyi ve bu saldırı başlıklarında emek cephesini bölmeyi amaçlayacak. 1 Mayıs’ta Taksimin yasaklanması ve estirilen terör ile THY işçilerine dönük saldırılar, hükümetin bu amacıyla çelişkili gözükse de aslında bu tablonun tamamlayıcısıdır. AB nezdinde hükümet ile aynı karede gözüken konfederasyonlar, akil insanlar heyetine dahil olarak AKP’yi rahatlatan başkanlar, 1 Mayıs’ta hükümetin elini güçlendiren zemini çoktan hazırlamıştı.
THY’de grev öncesi hem işveren hem de hükümet yetkililerinden gelen tehditler de, AB ve ILO’dan gelen sinyaller ile konfederasyonların uzlaşmacı tutumlarından güç alıyor. THY işçileri ve Hava-iş’in, emeğin haklarının budanması konusunda uzlaşma ve diyalog dayatmalarına boyun eğen konfederasyonlar tarafından yalnız bırakılacağı hesabı yapılıyor. Liste uzatılabilir, metal grup sözleşmelerinde grev aşamasına gelindi, kamu toplu iş sözleşmeleri sürecinde ilerleme yok. Serbestleşme ve özelleştirme uygulamaları hızla sürüyor. Hükümet aşınan meşruiyetini içeriden ve dışarıdan gelen destekle yeniden örmeye çalışırken emeğe dönük saldırılarda ayağını gazdan çekmeye gerek görmüyor. Saldırıların püskürtülmesi ve hakların korunması, uzlaşma ve diyalog tuzağına düşmeden farklı ama birbiriyle bağlantılı mücadele başlıklarında gösterilecek direngenliğe bağlı.
Sınıf dayanışması, THY işçilerinin mücadelesinin başarıya ulaşmasını sağlarsa taşerona karşı mücadelede önemli bir mevzi kazanılır. Kamu işçileri sözleşme sürecini mücadele sürecine çevirebilirse kiralık işçilik ve yeni esneklik düzenlemeleri boşa çıkarılabilir. Metal işçilerinin sesi ve talepleri topluma taşınabilirse, kıdem tazminatı saldırısı püskürtülebilir.