Önce yalnızca gerçek kişiler denildi ve kur korumalı TL mevduatla başlandı, hemen peşinden döviz hesaplarından TL’ye geçişi özendirme yönünde adım atıldı.

Bakıldı istenilen düzeyde ilgi yok; kapsama tüzel kişiler ve yurtdışında yerleşik olanlar da dahil edildi.

Yetmedi, şimdi sırada bir kez daha yastık altındaki altınları ekonomiye kazandırma çabası var.

Bu arada BDDK uygulama kapsamındaki birikimi düzenli olarak açıklama kararı aldı. 7 Şubat’taki tutar 313 milyar lira. Bu tutarda, tüzel kişilerin 28 Ocak-4 Şubat haftasındaki net 4.2 milyar dolarlık döviz satışı da yer alıyor.

Evin hanımı şikayetçi ama eşine söz dinletemiyor. Evdeki elektrik süpürgesi biraz sessiz çalışıyor, çünkü aslında pek çalışmıyor ve çok eski olduğu için de işe yaramıyor. Hanım evi bir türlü süpüremiyor. Sonra kol gücüyle, paspasla debelenip duruyor. Yeni bir elektrik süpürgesi istediğinde kocası hep karşı çıkıyor:

“Bence bu hortum yüzünden, hele bir onu değiştirelim, hallolur…”  Ucuz bir hortum alınıyor ama işe yaramıyor.

“Sorun hortumda değilmiş, şu ucunu değiştirelim bak canavar gibi çalışacak…”

Yine olmuyor; evin hanımı söylene söylene çocukların peşini mi toplasın, evi mi temizlesin, uğraşıp duruyor.

“Çok para” diyor kocası yeni elektrik süpürgesi için. “Hem onlar çok ses çıkarıyormuş, çok gürültülü çalışıyormuş.”

“Ne yapayım çıkarırsa çıkarsın, bu sessiz ama işe yaramayan süpürge de benim canımı çıkarıyor!”

“İdare et biraz, hele şu yazı bir atlatalım, elimiz biraz rahatlasın; alırız alırız…”

“Kanaat et Ağa!”

Özellikle Anadolu’da söylediğinin doğru olduğunu vurgulamak isteyenler genellikle yeminle konuşur:

“Allah seni inandırsın, ekmek Kuran çarpsın, bak yeminle söylüyorum, vallahi de billahi de…”

Çocukluğumun geçtiği Kayseri’deki bağımızda babam yaşlarında bir komşumuz vardı. Kulağım hep yeminle konuşulmasına alışmış, o yüzden bu komşumuzun ifadesi hep dikkatimi çekerdi. Hiç yemin etmez, Kayseri şivesiyle “Kanaat et Ağa” derdi. Adeta “Bana inan” demenin bir yolunu bulmuştu.

O ZAMANIN GELMESİ BEKLENİYOR

Elektrik süpürgesi ve yemin; ne bağlantısı var diye düşünmeniz gayet normal. Biri senaryo biri anekdot…

Eşinin eski elektrik süpürgesiyle idare etmesini isteyen ve eli bollaşınca ya da zamanı gelince yeni süpürge alacağını söyleyen sizce de bu hükümete benzemiyor mu?

Aslında elin bollaşacağı yok da, zaman kollanıyor, bir takvim yapılmış ona uyulmaya çalışılıyor. Süpürge hiç işe yaramaz gibi olunca bir hortum değişikliği, bir uç değişikliği, eşe ya da çocuklara alınan küçük bir hediye ile kafadaki o zamanın gelmesi amaçlanıyor.

Yeni bir hediye gerekmesin, süpürge evlilik yıldönümü hediyesi yerine geçsin isteniyor.

ÖDÜNLER VE GERİ ADIMLAR…      

Hortum ve uç değişikliği ve o küçük hediyeler bir ödün niteliğindedir. Tepkinin çoğalmasını önlemeye dönük adımlardır. Çünkü bu aşamadaki temel politika, asıl soruna odaklanmayıp zaman geçirme üstüne kurulmuştur.

Yapılan zamların gıdım gıdım geri alınması ve alınacağına dönük çalışma yapıldığının söylenmesi de aynı çerçevede değerlendirilmelidir.

Gözlerden kaçan bir konuya da dikkat çekmek istiyorum. Ama öncelikle şunu söylemeliyim; hiç kimse tutup “Polis bu gösterilere nasıl olur da izin verir, müdahale etmez” dediğim gibi bir anlam çıkarmasın. Elektrik faturaları için yapılan gösterilere karşı güvenlik güçlerinin ılımlı sayılabilecek bir tutum takınmaları da toplumdaki gazı biraz olsun alma amacına dönük değil mi…

O MEŞHUR SLOGAN  

Birkaç yıl önce iflas eden bir otobüs firmasının çok güzel bir sloganı vardı:

“Her şey zamanında!” 

Dün bu köşede bir süre sonra faiz artırmanın kaçınılmaz olacağını yazdım. Bu bir görüş, benim görüşüm.

Çünkü bu elektrik süpürgesi öyle hortum değiştirerek, yeni uç alarak daha fazla kullanılamaz. Süpürge değişecek, bu kaçınılmaz. Ortalıktaki döküntüyü toplamanın başka yolu yok.

İktidar partisi de görüyor ki bu ekonomik gidişat seçim kazandırmaz.

Yani şimdiden yüzde 50’yi bulan yıllık enflasyon önümüzdeki aylarda yüzde 60’a, 70’e doğru gidecek ve bu durum kanıksanıp sürdürülecek, öyle mi?

Diğer yandan “Aman tasarruf edin” denilecek, ne var ki tasarruf edene de enflasyonun üçte biri kadar faiz verilecek.

Süpürge değişecek! Bu “ekonomi politikası” terk edilecek. Zaten nasıl bir temele dayandığı pek belli olmayan bu politikaya da şahane sonuçlar elde edileceği umularak geçilmedi ki.

Parça değişikliği yetmez, yeni süpürge alınacak.

Sonbaharda “Önemsizleştirdik” diye övünülen politika faizinin en az 10 puan artırılması hiç şaşırtıcı olmayacak.

O zamana kadar oyalanacak yeni yeni icatlar çıkacak ortaya. Örneğin vatandaşın yastık altında tuttuğu altın!

Adeta canımız sıkıldıkça vatandaşın altını için formül geliştiriyoruz zaten. Hatırlıyorsunuz değil mi, kadınların kendi aralarında yaptığı altın günlerini bankalara bile taşımıştık. Ne oldu?

Bunun işe yaramadığı görülmedi mi?

Tabii ki görüldü, yine işe yaramayacak ama oyalanmamızı istiyorlar!

Yastık altındaki 5 bin ton altını ekonomiye kazandırmak için yeni paket açılacakmış! Benim yaşlı bağ komşum “Kanaat et Ağa” dese inanırdım da şimdi takvime bakıyorum bize oyalanmamız için malzeme verildiğini görüyorum.

TÜRK KADINI BİLEZİĞİNİ, KOLYESİNİ VERİR Mİ? 

Yastık altında ne kadar altın olduğunun nasıl bilindiğini hiç bilemiyorum ama Türk kadınını tanımadıklarını gayet iyi biliyorum. Diyelim gerçekten 5 bin ton altın var. Herhalde sanıyorlar ki bu altın yalnızca tasarruf amacıyla tutuluyor. Türk kadını düğüne derneğe giderken, kimi zaman çarşıya pazara çıkarken bile o bileziği, o kolyeyi takar. Siz o altının, bir sertifika karşılığında size teslim edileceğini sanıyorsunuz, öyle mi?

Anadolu insanı altını yalnızca tasarruf amacıyla almış olsa bile demek ki bir kâğıt parçasını, parayı tercih etmemiş; döviz bile almamış. Siz şimdi “Getir altınını, al sertifikanı” diyeceksiniz, yağacak altınlar!

Yok kur korumalı mevduat, yok döviz hesaplarından TL’ye geçişin desteklenmesi, yok YUVAM hesabı, yok altın sertifikası…

Kanaat etmek mümkün değil!

Bu icatların hepsi zorlama, sonuçta pek işe yaramayacak. Çare belli; çare normale dönmek…

Yüzde 25 civarında oturmakta olan fare aşağı bakıp sesleniyor: “O kedi buraya gelecek!”