HEP MUHALİFLERE BASKIN YAPILIYOR
Belediyelerin yarıdan fazlası AKP´nin. Baskınlar hep muhalif belediyelere yapılıyor.
Toplumun kafasına "Demek ki bunlar yolsuzluk yapıyormuş" kavramını yerleştirmek istiyorlar. Hiç basılan AKP’li belediye duydunuz mu?
1 Mayıs bayramı kutlandı. Açık söylemek gerekirse, ben meydanlara inen kitlelerin pazar günü kimseye zarar vermeden, kınp dökmeden protesto eylemleri yapmasını bekliyordum. Yanıldım.
Meydanlarda insanlar halay çekiyordu, göbek atıyordu, ama ülke gerçeklerine ilişkin sloganlar yoktu.
Emek ve dayanışma günü!..
İşçi Bayramı!..
Şimdi bir düşünelim bakalım, Türkiye’de emek kalmış mı? Bu kavrama kim değer veriyor?
Ortalıkta bir tek grev var mı?
Demek ki emekçiler, işçiler son derece mutlu! Mutlu olmasalar birkaç grev olurdu, yürüyüşler yapılırdı.
Kim örgütleyecek bu gibi işleri? Ebette sendikalar.
Memlekette sendika mı kaldı?
Tabelalan var, işçilerden aidat paralarını şakır şakır kestiriyorlar. Ama gelin görün ki birkaç istisna dışında hepsi AKP iktidarının kucağında.
Türk-İş nerede? İktidarın yolunda ve yanında!
Geçmiş yılların anlı şanlı DİSK’inin kaç bin üyesi kaldı? Bu kuruluşun ismini niçin sadece 1 Mayıs bayramlarında duyuyoruz?
Taksim meydanında, Atatürk Kültür Merkezi binasının ön cephesine, eni boyu ve yüksekliği metrelerce olan büyük bir afişi yeniden asmışlardı.
Elleri zincirli bir işçi!
Evet, işçinin elleri asıl şimdi zincirli ama 1 Mayıs gösterilerinde bile bazı pankartlar dışında en ufak bir tepki yoktu.
Kitleler sessiz, sakin, korkutulmuş, susturulmuş. Bir tek grev yok. O halde kitleler mutlu! Geçimleri çok iyi. Ayın sonunu herhalde rahatça getiriyorlar. Aksi olsaydı ses verirlerdi!
Milyonlarca insan asgari ücretle çalıştırılıyor. Üstelik çoğunun sigorta primleri yaünlmıyor. Tepelerindeki tehditler de işin cabası:
"Ağzını açarsan, şikayet edersen defolup gidersin. Bak, kapıda binlerce kişi asgari ücretle çalışmak için sırada bekliyor…"
Ve beleşe, avantaya alıştırılmış olan bir başka ama çok büyük kesim:
"Abicim ben sigortalı çalışmam. Sigorta yapacaksan ben yokum."
"Niye?"
"Benim yeşil kartım var. Sağlık hizmetlerim beleş. Ayrıca kaymakamlıktan, belediyeden gıda paketi, kömür veriyorlar. Benim hanım da çocuk başına para alıyor. Sigortalı olursam bunlardan yoksun kalırım ve zararlı çıkarım."
Pazar günü 1 Mayıs işçi ve emekçi (!) bayramı işte bu koşullarda kutlandı. Olay çıkarmak anlamında söylemiyorum ve aklıma getirmiyorum, ama belli pankartlar dışında bir tek protesto yoktu. Oysa o gün meydanlann inim inim inlemesi, iktidar partisine bir kitlesel ders verilmesi gerekirdi.
Demek ki kitleler bu tepkisizliği bile içlerine sindirmişti.
Pazar gününden akıllarda kalan bir tek görüntü vardı ve Türkiye’nin nerelere sürüklendiğini gösteriyordu. Onun fotoğrafını dünkü Sözcünün manşetinde gördünüz.
Taksim’deki Atatürk anıtına tırmanan PKK’lı ve Kürtçüler, Atatürk ve arkadaşlarının heykeline PKK bayrakları astılar, BDP bezleri giydirdiler, Atatürk’ün yüzüne Abdullah Ocalan’ın fotoğrafım yapıştırdılar.
İğrenç, bugüne kadar görülmemiş bir manzara idi. Benzer fotoğraflar dün şeriatçı Akit gazetesinde bile manşetten yayınlandı.
Bu küstahlığı yapanlar belli. Polis bunları acaba yakalar mı! Kim bilir!
Yakalasa ne olur! Mahkeme hepsini serbest bırakır!
Pazar günü 1 Mayıs kutlandı! Halaylar çekildi, göbekler atıldı. Türkiye’de sömürü düzeninin bittiği, hele emekçilerin hiçbir sorunu olmadığı, her birinin mutlu yaşadığı, bir kez daha ortaya çıktı!
Bu durumda oylar mutlaka AKP’ye!
Gözümüz aydın, hayırlı olsun!