DEVLET BANKASI YANDAŞ SENDİKAYA KREDİ VERDİ
AKP yandaşı Hak-İş, son referandum öncesinde Evet kampanyası sürdürmüştü. Böyle bir yandaşlık olur da, iktidar partisi tarafından ödüllendirilmesi olmaz mı! ?

DEVLET BANKASI YANDAŞ SENDİKAYA KREDİ VERDİ
AKP yandaşı Hak-İş, son referandum öncesinde "Evet" kampanyası sürdürmüştü. Böyle bir yandaşlık olur da, iktidar partisi tarafından ödüllendirilmesi olmaz mı! ?

 HALKBANK, Hak-İş’e 400 bin r lira kredi verdi. Üstelik faiz indirimi yaptı. Banka Müdürü Aydın "Çok büyük para değil" dedi…

HAK-İŞ’E YANDAŞLIK ÖDÜLÜMÜ?  ADI Hak-İş olan bir sendika var. Bu sendikanın AKP yandaşlığı herkes tarafından biliniyor, ayyuka çıkmış durumda. O kadar ki, geçmişte bu sendikanın MALİ SEKRETERİ olan Agah Kafkas, Tayyip tarafından milletvekili yaptırıldı. Şu anda AKP milletvekili. İktidar partisi, Türk-İş ve DİSK e bağlı işyerlerinde işçileri islamcı ve yandaş Hak-İş e geçirmek için yoğun baskı uyguluyor. Anımsayın, bu sendika son referandum öncesinde açık bir kampanya düzenlemiş ve Türkiye’nin dört bir yanında bilbordları donatıp "EVET" kampanyası sürdürmüştü. İşçi hakları, işçi ücretleri, onların çalışma koşulları falan önemli değildi! Önemli olan EVET çıkmasıydı ve çıktı! Böyle bir yandaşlık olur da, iktidar partisi tarafından ödüllendirilmesi olmaz mı! Şimdi elimde TBMM KİT Komisyonu’nda 14 Ekim 2010 günü yapılan görüşmelerin tutanakları var.
 
O gün devlete ait Halk Bankasının (Halkbank’ın) durumu görüşülüyor. Onları okurken bir konu dikkatimi çekti. Bağımsız Milletvekili Kamer Genç, Bay Genel Müdüre (Hüseyin Aydın) bir soru soruyor: "Halkbank, AKP yandaşı Hak-İş’e devlet bankası olarak kredi vermiş midir? Daha sonra bu kredinin faizinde indirim yapmış mıdır?" Tutanaklardan yazıyorum. Genel_ Müdür yanıt veriyor: "Hak-İş’e kredi verdik. Hak-İş bir sendika olarak bizden kredi alabilir.

400 bin TL kredi O bilgi verilmiyor. . . . almıştır ve kredinin faizinde daha sonra iyileştirme yapılmıştır. Bilgi doğrudur… 400 bin TL sayın vekilim, çok büyük para değil sayın vekilim." Eski parayla 400 milyar Törkiş lira… Büyük para değil ki! Kamer Genç soruyor: "Niye iyileştirme yapıldı? Yüzde kaçtan verdiniz?" İmam Hatip kökenli genel müdür yanıt veriyor: "Bunu her zaman yapıyoruz efendim.

Bilgiyi arkadaşlar vermişti, bakayım cevap vereceğim." Sendika ticaret yapmaz. İthalat, ihracat, üretim yapmaz. O halde bu sendikaya bu_kredi acaba niçin verilmiştir? Acaba DİSK, Türk-İş, ya da başka sendikalar kredi isterse, devletin bankası Halkbank onlara da kredi verir mi? Ya da vermiş midir? Sen bankalardan kredi alacaksın, sonra faizini topladığın işçi aidatlarıyla, işçilerin cebinden ödeyeceksin! Üstelik, bir de kredide faiz indirimi yapılmış. İndirimi acaba kim istemiş? Banka mı, yoksa sendika mı? İndirim hangi nedenle yapılmış? Yine anımsayın, iki kamu bankası olan Vakıfbank ve Halkbank, Sabah gazetesi ve atv televizyonu satılırken, yandaş işadamı Ahmet Çalık a korkunç bir kıyak yapmışlar, kendisine birkaç yılı ödemesiz, devletin ve milletin parasından tam 750 milyon dolar kredi vermişlerdi.

Yapılan baskılar sonucunda o ihaleye başka hiç kimse girmedi, giremedi… Ve Ahmet Çalık tek alıcı olarak boy gösterdi, devletin-milletin parasıyla Sabah ve atv’nin sahibi oldu. Onlar da şimdi görevlerini AKP’nin sesi olarak yerine getiriyorlar. Halkbank Genel Müdürü, şu Hak-İş sorularına mutlaka yanıt verecektir. Özellikle kredinin hangi amaçla verildiğini, karşılığında hangi teminatların alındığını, faizin niçin indirildiğini mutlaka açıklayacaktır.

Bekleyelim görelim! TUNCELİ Valisi Mustafa Taşkesen imzasıyla gelen açıklama: "3 Kasım tarihli gazetenizde yayınlanan Emin Çölaşan imzalı ‘Yiyin Efendiler Yiyin’ başlıklı haberde 2008’de Tayyip ve ekibi için Tunceli’deki Mado kafede davet verildi. Fatura 24.450 bin lira tuttu. Ancak para ödenmedi. İşletmeci isyanda şeklinde ifadelere yer verilmiştir. Gazetenizde yayınlanan bu haber yalan ve iftira olduğu gibi kamuoyu da basın yayın ilkelerine aykırı bir şekilde yanlış ve tek taraflı olarak bilgilendirilmiştir. 25 Ekim 2008 tarihinde toplu açılış töreni için ilimizi ziyaret eden Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki protokol mensuplarına verilen yemek ile ilgili fatura Mado kafe işletmesinin sahibi Cihan Deniz Kök tarafından 24 Kasım 2008 tarihinde valiliğimize sunulmuştur.

Yemek ile ilgili fatura bedeli Vali Mustafa Yaman’ın 24 Kasım 2008 tarihli onay ile Mado kafenin sahibi Cihan Deniz Kök’ün hesabına yatınlmıştır. İşletme sahibinin Valiliğimizden herhangi bir alacağı bulunmamaktadır." Açıklamanın ekinde bir de fatura gönderilmiş. Mado’nun kestiği ve kuruluşa ödendiği bildirilen 9.900 liralık bir yemek bedeli faturası. (Dün yeniden konuştuğum işletmeci, bu faturanın Tayyip’le ilgisi olmadığını, eski valinin yemek ve davetlerinin bedeli olduğunu söyledi.) Belli bir düzeye ulaşmış bir gazeteciyim. Böyle duyarlı bir konuda yalan yazmam mümkün değil. Nitekim o yazıyı yazmadan önce, konuyu bana ileten kafenin sahibi Aydın Kök’le defalarca konuştum, belgeleri inceledim. Dün bu Valilik açıklaması gelince, işletmeci ile yeniden konuştum.

Yazdıklanm doğru. Aydın Kök, Tayyip’in Tunceli gezisindeki bütün ağırlama işlerini organize eden kişi. Daha sonra bu konuda 5 Kasım 2008 tarih ve 18286 sayılı faturayı kesiyor. Rakam 29 bin lira. Valilik bu konuda işletmeci ile pazarlık edip bu rakamı 24.450 liraya indirtiyor. Bunun üzerine ilk fatura iptal edilip yenisi, yani benim sözünü ettiğim 24.450 liralık fatura kesiliyor ve KDV’si devlete ödeniyor. Ancak fatura bedeli, valilik tarafından işletmeciye bir türlü ödenmiyor. Bu arada, Tayyip’in Ankara’daki adresine gönderilen 12 kilo karakovan balı, 10 kilo tulum peyniri ve 10 kilo kırmızı benekli alabalık bedeli de o faturada yer alıyor. Benim yazımdan sonra işletmeci Tunceli Valiliği’ne çağnlıyor ve kendisine "Biz bu faturayı bulamadık" deniliyor! Olay özetle budur. Ben yalan yazmadım, yanlış yazmadım, iftira atmadım. Üzerinde ihtilaf olan ve olmayan bütün faturalar da elimde. Üstelik bu olay, yerel seçimler öncesinde binlerce seçmene beyaz eşya dağıtan ve Tunceli’den alınıp Giresun’a atanan daha önceki vali döneminde olmuştur. Şimdi valilik ile işletmeci arasındaki bu olaya herhalde yargı el koyacak ve sonuca bağlayacaktır.

PERŞEMBE günkü yazımda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na birkaç soru sormuş ve yanıtlamasını istirham etmiştim. Sorular şöyleydi: 1- Ankara’da, Kırlangıç Sokak’ta zat-ı aliniz için devletin ve milletin parasıyla dört katlı, yüzme havuzlu, saunalı süperlüks bir bina kiralandı mı? Bu bina için ayda 20 bin dolar kira ödenmekte midir? Mal sahibine beş yıllık kiranın peşin ödendiği doğru mudur? 2- Bu binanın hemen karşısındaki süperlüks bir daire, Bakan Bey’in koruma müdürü için ayda 4.500 dolara kiralanmış mıdır? Bu sorulara evet veya hayır diye bir yanıt gelmedi.

O yazım çıktıktan sonra bir diplomatımız aradı ve bir soru daha ekledi: 3- Bakan Bey için özel kiralanan o görkemli binanın eşyaları, dayanıp döşenmesi için kaç para harcandı? Acaba trilyonu bulmuş mudur? Aradan iki net gün geçti, Bakanlıktan ve Davutoğlu’ndan ses yok. Sık sık sözünü ettikleri "Cumhur", devletin ve milletin, başka bir deyişle kendi parasının nerelere harcandığını merak ediyor. Lütfen Bakan Bey  size zahmet olmayacaksa, "Cumhur" bir yanıt bekliyor!

Kaynak: emincolasan@sozcum.com Faks: 0 312 426 99 95