GÜVENCESİZLİK YAYGINLAŞTIRILACAK
2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı´nı Gazi Üniversitesi iktisat Bölümü´nden Aziz Konukman ile konuştuk.
2013 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nı Gazi Üniversitesi iktisat Bölümü’nden Aziz Konukman ile konuştuk.
2013 yılı programında yer alan 176 nolu tedbir işgücü piyasalarının esnekleştirilmesini öngörüyor
AKP, bütçede en büyük payın eğitim ve sağlığa ayrıldığını söylerken, sendikalar "savaşın ve rantın bütçesi" sloganını öne çıkarttı.
Hazırlanan bütçe kimin bütçesi? Türkiye’de bütçeler özel sektör bütçesi gibi hazırlanıyor. Normalde kamu bütçelerinde giderlerin önceliği ilkesi vardı. Neoliberalleşme süreci ve özellikle AKP iktidarı ile kamu bütçesinin bu özelliği ortadan kalktı. Önce gelirler belirleniyor daha sonra gidere bakılıyor.
Ayağını yorganına göre uzatma yaklaşımı kamu bütçesi için kabul edilemez, ayağımız uzunsa ne olacak? Bu yaklaşım özel sektör mantığıdır. Bütçe içerisindeki en önemli ilci kamu hizmeti kalemi, eğitim ve sağlık giderleridir. Bir bütçede özellikle bu ilci kaleme ayrılan pay ve bu payın milli gelire oranı bize bütçenin kime hizmet ettiği ile ilgili fikir verecektir.
Türkiye’de sağlık ödenelderinin 2011’den 2012’ye geçildiğinde düştüğü gözleniyor. Kaldı ki bu ödeneklerin çok büyük kısmının ilaç ve übbi cihaz alımına ayrıldığını unutmamak gerek. Diğer bir deyişle Türkiye’de sağlık giderlerinin büyük bir kısmı tedavi edici sağlık hizmetlerine ayrılıyor. Bütçede yer alan bu oranlarla koruyucu, önleyici sağlık hizmetlerine herhangi bir kaynak ayırmak mümkün değil. Kamu Harcamalarını izleme Platformu Raporu 2012, bütçe içindeki sağlık giderlerine ayrılan payın yalnızca 0,6’sının koruyucu sağlık hizmetlerine ayrıldığını söylüyor. 3,8’i tedavi edici hizmetlere gidiyor.
Bu 3,8 büyük ilaç tekellerine ve çok uluslu şirketlere gidiyor. Sağlık harcamalarının bütçe içindeki payı artsa bile, bu sağlık hizmetlerinde kalitenin arttığı anlamına gelmeyecek. Tam tersine kaynaklar, vurguladığım gibi, tekellere transfer edilmiş olacak. Sağlık harcamalarının bütçe içerisindeki payı Kamu sağlık harcamalarının milli gelire oranı 2001 yılında yüzde 3,2 ilçen 2011 yılında 4,5 olmuş. AB 27 ortalamasında bu rakam 8,5, OECD’de ise yüzde 6,4.
Burada AB ve OECD ülkelerindeki kamu ve milli gelir arasındaki açının büyük olmaması durumu nu göz önünde bulundurursak, Türkiye’deki vahameti daha iyi görebiliriz. Türkiye’de bu verilerle kıyaslanması gereken asıl oran ise 1,4, yani sağlık harcamalarının milli gelire oranı. Sağlık harcamalarının milli gelire oranı 2013’teki eğitimde 2012’ye göre bütçede görülen az miktardaki artışın sebebi, 4 4 4 sisteminin getireceği yükümlülükler. Buradaki artışın sebebinin daha kaliteli eğitim hizmeti vermek olmadığı açık. 2013,2014,2015’te ise görüldüğü üzere herhangi bir artış yok. Kalkınma Bakanlığı 2013 Raporu’nda kendileri de itiraf ediyor bu oranlar AB ve OECD ülkeleri ile kıyaslandığında oldukça gerilerde seyrediyor.
Kalkınma Bakanlığı yıllık programın 213. sayfasında bizatihi kendisi itiraf ediyor: "Ülkemizde son yıllarda eğitime ayrılan kamu kaynaklarında artış olmakla beraber (İd bu elimizdeki verilere bakarsak doğru kabul edebileceğimiz bir veri de değil, 2011’de eğitimin bütçe içindeki oranı 15,4’ten 15,1’e düşüyor) özellikle yükseköğretim öncesi eğitim kademelerindeki çağ nüfusunun yüksek olduğu göz önüne alındığında, bu kademelerdeki kamu harcamalarının AB ve OECD ortalamalarının alünda kaldığı görülmektedir." Türkiye bütçesindeki eğitime ayrılan oran AB ve OECD ülkelerinin oldukça altında, bunu Kalkınma Bakanlığı da itiraf etmiş bulunuyor.
Milyonlarca gence yönelik kamu harcaması oldukça düşük. 2011 OVP verileri EĞİTİM harcamalarının bütçedeki payı EĞİTİM harcamalarının milli gelire oranı Orta vadeli program, hedefler açıklandı, şimdi de bütçe Genel Kurul’da onaylanıyor. Programların ya da hedeflerin bir geçerliliği var mı? Planlı olmayan bir ekonomide, bu programlar ne anlama geliyor? Orta Vadeli Program hedefle rinin hiçbir geçerliliği yok. Ben size beş tane başlık ta 2011 ve 2012 OVP verilerini söyleyeyim siz karşılaştırın.
Büyüme oranların dan işsizliğe, oradan milli gelirdeki cari işlemler açığına ve enflasyona bir program I dahilinde I işlerin yürüdüğünü düşünmek çok güç. Açıklanan OVP 2013, 2014 STK’nın katılımı ile hazırlandığı ve 2015 yıllarını kapsıyor. 10. iddia ediliyor ve henüz açıklanKalkınma Planı’nın uygulama- madı ancak görüldüğü gibi yeni sına ise 2014’te başlanacak. OVP, yeni kalkınma planının ille 10. Kalkınma Planı’nın birçok ilci yılını ipotek altına alıyor. Bu durum kaülımcılık ve demokratiktik ilkesine aykırı. Asgari ücret tespit komisyonu toplantılarına başladı, ama zaten AKP programda yüzde 3 3 artış öngörmüştü.
Tespit komisyonunda bir tür tiyatro mu oynanıyor? Yorumunuza aynen katılıyorum. Yıllık programda hedefler belirlenmiş zaten asgari ücret için. Bu resmen asgari ücr e t komisyonu üzerinde de ipotektir. Emekçileri ilgilendiren pek çok başlık hedeflenen enflasyonun temel alınmasıyla belirleniyor, hedeflenenle gerçekleşen arasındaki fark bir yana, hesaplanan enflasyon emekçiler açısından gerçek bir enflasyon mu? Gelir dağılımına göre enflasyon rakamları belirlenmiyor.
Fakir, orta ve zengin grubu var. Enflasyonun her bir gelir grubuna göre açıklanması gerekiyor. Bu yapıldığı takdirde zengin grubun enflasyon oranı düşük çıkarken, fakir grupta bu yüksek olabilecekti. Gıda ve konut fiyatları burada belirleyici oluyor. Bunların ağırlığı hem orta hem de yüksek gelir gruplarının enflasyonu hesaplanırken yüksek ancak insanın geliri arttıkça gıdanın sepetin içindeki payı azalır. Zengin adamın gıda payı düşüktür, gerçekte enflasyon yoksullar ve orta gelirliler için açıklanandan her zaman yüksektir.
Tüketici Fiyat Endeksi’nden (TÜFE) çok gelir dağılımı enflasyonuna bakılmalıdır gerçek enflasyona ulaşabilmek için. Gerçek işsizlik rakamları nelerdir? Gerçek işsizlik rakamlarına ulaşmak için açıklanan verileri ilci ile çarpmak gerekiyor. Resmi rakamlar geçici işçiler ve umudunu yitirmiş, işçileri hesap dışında bırakıyor. Sol iktisatçıların hesaplamalarındalci gerçek işsizlik oranlarını Türkiye işveren Sendikaları Konfederasyonu dahi veri alıyor.
Onlar bile resmi rakamlara değil bu rakamlara itibar ediyor. Son olarak söylemek istedikleriniz? Emekçiler açısından son olarak söylemek istediğim bir şey var, 2013 yılı programında yer alan 176 nolu tedbir işgücü piyasalarının esnekleştirilmesini öngörmektedir. Bu şu demektir: emekçiler zaten güvencesiz çalışıyorlardı, bu şimdi hukuki bir zemin kazanarak meşrulaştırılacak ve yaygınlaştırılacaktır.