28 Temmuz 2017
GREV KİMİN İÇİN TEHDİT?
Bir cumhurbaşkanı hiç yasaların kendisi ve hükümet tarafından ihlal edildiğini ilan eder mi?
Bir cumhurbaşkanı hiç yasaların kendisi ve hükümet tarafından ihlal edildiğini ilan eder mi?
Bizim cumhurbaşkanı etti. OHAL’i işverenleri grev tehdidinden kurtarmak için kullandıklarını söyledi. Demek ki OHAL, darbe tehdidi için değil, grev tehdidi için getirilmiş. Söylediklerinden bu anlaşılıyor. Ama başka bir boyutu daha var ki o da, grev bir tehdit değil, hak arayışında yasal bir araçtır. Üstelik grevin yapılmasının asıl nedeni işçi değil, işverendir. Yani grev, işverenler yüzünden yapılır. Çünkü toplu iş sözleşmelerinde işverenin işçilere haklarını verme konusundaki katı tutumu, süreci yasal olarak greve çevirir.
Bilmeyenlerin anlaması için süreci açıklamak gerekir. Bir işyerinde örgütlenen ve yetkili olduğu işkolunda barajı aşan sendika, öncelikle o işyerinde işçilerin yarıdan bir fazlasını üye yaptıktan sonra toplu iş sözleşmesi imzalama yetkisi kazanır. Bu yetki, Çalışma Bakanlığı’na çoğunluk tesbiti için müracaatın ardından verilir. Daha sonra toplu iş sözleşmesi süreci başlar. Bu süreç eğer uyuşmazlıkla sonuçlanırsa devreye arabulucu girer. Arabulucu süreci sonunda da uyuşmazlık sürerse işçi sendikası grev kararı alır ve altmış gün içerisinde herhangi bir tarihte işverene altı işgünü önceden bildirerek grevi başlatmak durumundadır. Eğer bu yasal prosedürü yerine getirmez yani hem anlaşma sağlanmaz hem de sendika grev kararı almaz ve uygulamazsa o işyerinde yetkisi düşer. Yani bütün örgütlenme, yetki ve sözleşme için yapılanlar yok hükmünde sayılır. Her şeye sil baştan başlamak zorunda kalır ki bu, bir daha o işyerinde sözleşme imzalanamaması demektir.
Şimdi cumhurbaşkanı bu durumu bilmiyormu ki böyle konuşuyor? Pekala da biliyor. Ama asıl söylenen başka. “OHAL’i de, grevi de istediğim gibi kullanırım” diyor. Bugün işçinin grevi, yarın işverenin burnunun sürtülmesi olabilir. Cumhurbaşkanını alkışlayan işverenlerin yarın OHAL üzerinden kendi başlarına bir iş gelmesi durumunda ağlama hakları olmayacaktır.
Fakat benim merak ettiğim başka bir konu var. O da son zamanlarda özellikle İzmir’de ve CHP’li belediyelerde baş gösteren “GREV TEHDİDİ”.
Bu belediyelerdeki işletmelerde grev kararı alan sendikaların yöneticileri genellikle AKP’ye yakın kişiler. Bu zamana kadar da pek grevlerine rastlanmayan sendikalar. Grev yapılan belediyelerin yöneticilerinin bu işte haklı olduklarını söylemiyorum. Ancak cumhurbaşkanının grevi tehdit olarak gördüğünü açıklamasının ardından peş peşe alınan ve uygulanan grev kararları sanki başka bir anlam taşıyor gibi. İzmir’de deniz ulaşımı durdu. Vatandaş burnundan soluyor. Bu grevin faturası sendikaya değil, belediye başkanına kesilir. Bu kararı alan ve şimdiye kadar sosyal diyalog yanlısı olan sendikacıların bu cesur çıkışlarının diğer belediyelerde sürmesini temenni ederim. Demiryol-İş, Denizciler ve Dokgemi-İş Sendikalarının yasaların kendilerine verdiği grev hakkını tüm sözleşmelerde yerinde kullanma konusunda geri durmayacaklarını düşünüyorum.
Unutmadan şunu da belirtmek isterim, grev iki taraflı bıçak gibidir. Her ne kadar işçi davul, zurnayla greve çıksa da, aslında o da grev süresince ciddi kayıplar yaşar. İş akdi askıya alındığı için hem ücretini alamaz hem sigorta primi ve emeklilkte kayıpları olur. O yüzden grev sendikaların en son başvurmak zorunda kaldığı ve pek de istemedikleri bir durumdur. Her zaman biten sözleşme iyidir. Sizin anlayacağınız işçi tarafı bunu tehdit olarak değil, zorunlu olarak kullanır. İş o sözleşmeyi, o noktaya getirmemekte. Bir de bunu algıları çarpıtarak kullanmamakta.