Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar, çalışarak aile bütçesine katkıda bulunmanın yanısıra zamanının büyük bir kısmını çocukları için harcıyor. Topluma en önemli görevleri sadece “annelik”miş gibi dayatılan kadınlar, iş yaşamında da cinsiyete dayalı ücret ayrımcılığına maruz kalıyor.
Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlar, çalışarak aile bütçesine katkıda bulunmanın yanısıra, gelirinin ve zamanının büyük bir kısmını çocukları için harcıyor. Topluma en önemli görevleri sadece “annelik”miş gibi dayatılan kadınlar, iş yaşamında da cinsiyete dayalı ücret ayrımcılığına maruz kalıyor. İstanbul’da bir hastanede çalışan ve bir çocuk annesi 36 yaşındaki İlknur Taşer ile konuştuk. Taşer, çalışan anne olmanın zorluklarını Aydınlık’a anlattı.
İKİ KİŞİLİK İŞ YAPIYOR
Taşer, hastanede radyasyon alanında bilgi işlem servisinde çalışıyor. Yılda bir ay kullanması gereken radyasyon iznini yasadaki boşluktan dolayı kullanamıyor. Üstelik personel açığı fazla olduğu için iki kişinin işini tek başına yapıyor.Çalışan kadınlar için kreş desteğinin olmaması en büyük sorunlarından biri olduğunu söyleyen Taşer, doğum yaptıktan sonra işten ayrılmak zorunda kaldıklarını belirtti. Taşer, “Kreş açılmış olsa kadınlar daha rahat çalışabilir, molalarında çocuklarını görebilir. Kadınlar çocuklarına bakması için başkasına bıraktığında ‘ne biçim annesin’ denilebiliyor ama yasalar uygulansa ve kreş açılsa toplumsal baskıdan uzak, daha huzur içinde yaşayabilir ve çalışabiliriz’’ dedi.
‘KADIN ERKEK EL ELE MÜCADELE ETMELİYİZ’
On yaşında erkek çocuğu olan Taşer, mesai saatleri dışında hayatını oğluna göre programlayan annelerden. Eşinden çok destek görmediği için bazen kendine vakit ayıramadığını söyleyen Taşer, şöyle devam etti: Eşim ve ben farklı işlerde çalışıp aynı ücreti alıyoruz ama ev işleri ve çocukla ilgilenmek benim sorumluluğummuş gibi görülüyor. Kadın çalışsa da eve geldiğinde toplumun ona yüklediği görevler devam ediyor ve işyerinde çalıştığım kadar evde de çalışıyorum. Evde görülmeyen bir mesai devam ediyor. Ama erkekler bu konuda çok istikrarlı. İşten eve gelip televizyon ve telefondan kafalarını kaldırmayarak yükümüzü paylaşmıyorlar. Sadece ben değil birçok kadının bu problemle yaşadığını biliyoruz, görüyoruz. Bu süreçte en çok psikolojik olarak yıpranıyoruz. Kadınlar, eve kapalı kalmaktan ve yine evde görünmeyen emekleri nedeniyle mutsuzlar.
Kadınların fiziksel olarka şiddete uğramasa bile psikolojik olarak eşleri tarafından desteklenmeyerek yıpratıldıklarını söyleyen Taşer, “Yorucu olan hayatımızda yükü paylaşamıyoruz. Kadın erkek el ele mücadele etmeliyiz. Bu coğrafyada kadın olarak yaşamak zor ama bizleri ayakta tutan en büyük sebeplerimizden biri çocuklarımız. Kadınlar çok güçlü olsunlar, her zaman birlik olacağız’’ dedi.