Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ekim ayı tüketici ve üretici fiyat endeksi istatistiklerini yayımladı. Ekimde yıllık enflasyon yüzde 11.89 ile beklentiye paralel geldi. Üretici fiyatlarında ise 13 ayın en yüksek yıllık artışı kaydedildi.
TÜİK verilerine göre tüketici fiyat endeksi ekimde bir önceki aya göre yüzde 2.13 arttı. Ekimde yıllık çekirdek enflasyon yüzde 11.48 oldu. Eylül ayında çekirdek enflasyon yüzde 11.32 olarak kaydedilmişti. Veriler gıda enflasyonundaki yüksek seyrin devam ettiğini gösterdi. Buna göre ekim ayında gıda fiyatlarında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 16.51 artış meydana geldi. Böylelikle yıllık bazda gıda fiyatlarında 14 ayın en yüksek enflasyonu görüldü. Bir önceki aya göre gıda enflasyonu ise yüzde 3.03 oldu. Gıda ve alkolsüz içecekler, çeşitli mal ve hizmetler grubunun ardından yıllık enflasyonu en yüksek grup oldu.
ÜRETİCİ FİYATLARINDA HIZLI ARTIŞ
Yıllık en düşük artış yüzde 0.67 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda yaşandı. Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla, yüzde 2.22 ile giyim ve ayakkabı, yüzde 5.48 ile haberleşme ve yüzde 7.36 ile eğitim oldu. Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, yüzde 27.40 ile çeşitli mal ve hizmetler, yüzde 16.51 ile gıda ve alkolsüz içecekler ve yüzde 15.60 ile sağlık oldu.
Ekimde üretici fiyatlarında hızlı bir artış yaşandı. Yıllık bazda üretici fiyat endeksi yüzde 18.20 artarak üretici fiyatlarında 13 ayın en yüksek enflasyonu oldu. Bir önceki aya göre ise yüzde 3.55 yükseliş meydana geldi.
DOMATESTEN REKOR
Verileri değerlendiren Prof. Dr. Emre Alkin dünya gıda fiyatlarındaki artışın enflasyonu olumsuz etkileyeceğine dikkat çekti. Prof. Dr. Alkin, küresel gıda ve tarım ürünleri fiyatlarının yeniden yükselmeye başladığını belirterek, “Çekirdek enflasyon yükselmeye devam ederken dünyada tarım ürünlerinin fiyatlarının yükselmeye başlaması Türkiye için hiç iyi bir haber değil. Anlaşılan tek hane enflasyonu yakalamak uzun vadeli bir mücadelenin sonunda olacak” dedi. Bu senenin başından nisan ayına kadar ılımlı seyreden çekirdek enflasyonun son aylarda yükseliş eğilimine girdiğini belirten Prof. Dr. Alkin, “Bu da bize gösteriyor ki, mevsime bakılmaksızın her ay satın aldığımız mal ve hizmetlerin fiyatlarında yükseliş var. Ekim ayında fiyatı en çok artan ürünler, çoğunlukla giyim ve ayakkabı ürünleri oldu. Özellikle kazak, hırka gibi ürünlerde mevsimlik olarak yüzde 30’un üzerinde artış olması dikkat çekti. Diğer taraftan domatesin yüzde 38.60’la rekor kırdığını da görüyoruz” diye konuştu.
Fiyatı en çok artan harcama grupları incelendiğinde giyim ve ayakkabı ile gıda ürünlerinin ilk iki sırayı aldığını vurgulayan Prof. Dr. Emre Alkin, ikinci sırada mobilya, ev aletleri ve ev bakım hizmetlerinin geldiğini, enflasyon sepetindeki ürünlerin yüzde 77’sinin ekim ayında arttığı, yüzde 12’sinin düştüğü, yüzde 10’unun da değişmediğini kaydetti. Ekim ayında fiyatı en çok düşen ürünlerin ise yüzde 31 ile limon, yüzde 25 ile yurtiçi turlar olduğunu kaydeden Prof. Dr. Alkin, “Fiyatı en çok düşen harcama gruplarına baktığımızda açıkçası pek de gözle görülür bir düşüş gerçekleşmediği anlaşılıyor. Eğlence ve kültürde yüzde 0.09, alkol ve tütün mamullerinde ise yüzde 0.01 düşüş olmuş” bilgisini verdi.
KÜRESEL GIDA VE TARIM FİYATLARI ARTIYOR
Küresel ölçekte gıda fiyatlarında yaşanan artışa da dikkat çeken Prof. Dr. Emre Alkin şunları söyledi: “Kötü bir haberim var: Pandemi sürecince ılımlı seyreden dünya gıda ve tarım ürünleri fiyatları yavaş yavaş yükselmeye başlıyor. Türkiye’deki gıda ve tarım ürünleri fiyatları ise bu süreçte sürekli olarak yükseldi. Buradan hareketle rahatlıkla söyleyebilirim ki, bundan sonraki günlerde enflasyon açısından rahatlamak pek mümkün olmayacak. Çekirdek enflasyon yükselmeye devam ederken dünyada tarım ürünlerinin fiyatlarının yükselmeye başlaması Türkiye için hiç iyi bir haber değil. Anlaşılan tek hane enflasyonu yakalamak uzun vadeli bir mücadelenin sonunda olacak.”
Merkez Bankası’nın aldığı son kararların enflasyonu tetikleyici yan etkiler doğurduğunu belirten Prof. Dr. Alkin şöyle devam etti: “Merkez Bankası’nın faiz artırmama konusundaki ısrarı ve diğer taraftan piyasadaki fonlama maliyetini kendi eliyle yükseltmesi, enflasyon üzerinde geçiş etkisi olan döviz kurlarının hızlı bir şekilde artmasına neden oldu. Bu etkinin azalması ve döviz kurlarının sakinleşmesi için epey bir vakit geçmesi gerekecek. Dolayısıyla gelecek sene enflasyonun tek hane olması için verilecek çabaların ekonomide bir Pirus zaferi yaratma ihtimalini de göz ardı etmiyor ve bu yöndeki uyarımı tekrarlamak istiyorum.”
AMERİKAN SEÇİMLERİ DE ETKİLEYECEK
Merkez Bankası’nın kararlarının yanında Amerika’daki başkanlık seçiminin de enflasyon üzerinde direkt etki yapacağını ifade eden Prof. Dr. Emre Alkin, şu değerlendirmeyi yaptı: “Biden’ın seçilmesi durumunda döviz kurlarının hareketi devam edecek ve enflasyon üzerinde olumsuz bir seyir oluşturacaktır. Amerikan başkan seçimlerine para ve sermaye piyasaları ile makro ekonomik parametreler açısından maalesef kuvvetli bir hazırlık yapamadık. Merkez Bankası’nın son kararları hükümetin elini de zayıflatmış gözüküyor. Türk halkı yüksek enflasyonla yaşamaya devam edecek.”
MALİYET BASKISI ARTIYOR
Ekonomist Enver Erkan’ın, ekim ayı enflasyon verilerine ilişkin değerlendirmesi şöyle:
Kur artışından gelen etkinin fiyatlara yansımasını görme beklentisi içindeydik. Yüzde 2 üzerindeki TÜFE artışı, kurdan gelen etkinin artık tüketici fiyatlarının içine girmekte olduğunu gösteriyor. Ancak aynı zamanda Türk lirası değer kaybetmeye devam ediyor ve ithalat bazlı maliyetler artmayı sürdürüyor. ÜFE’deki yüksek artış, ekimde de kur kaynaklı bir şekilde döviz bazlı ithalat maliyetlerinin artmasının bir sonucu olarak devam etmiş görünüyor. Ekim sonrasında da TL’nin değer kaybının hızlı bir şekilde devam etmesi, enflasyon üzerinde ilave maliyet baskılarına neden olacaktır. Dolayısıyla yüksek ÜFE artışları, ilerleyen aylarda üreticinin üstlendiği maliyetleri tüketici tarafına da yansıtması ile beraber yüksek TÜFE artışlarına neden olacak. Döviz bazlı girdi maliyetleri nedeniyle kur artışının ilk etkilerini ÜFE’de görüyoruz ve bunun TÜFE’ye yansıması gecikmeli bir mekanizma üzerinden gerçekleşiyor. Ancak kur şokunun boyutu ve genel enflasyon eğilimine göre bu geçişkenlik süresi değişim gösterebilir.
Merkez Bankası 22 Ekim’de politika faizini artırmadığı toplantısının sonrasında da ek sıkılaştırma hamlelerine devam ediyor. Buna karşılık TL’deki değer kaybı durmuş değil, aksine devam ediyor. TL’nin değer kaybının devam etmesi, enflasyon risklerini ilave bir şekilde artıracaktır. Merkez Bankası, enflasyonda oluşan ilave riskleri göz önüne alarak Enflasyon Raporu’nda 2020 beklentisini piyasa beklentisine paralel bir noktaya taşıyarak yüzde 12.1 olarak güncellemişti. Merkez Bankası direkt bir kur hedeflemesi yapmıyor ancak enflasyondaki bozulan ve bozulmaya da devam edecek olan eğilim kur artışının en önemli sonucu. Bu nedenle enflasyon beklentilerini kontrol altına almak için önce kur artışının önüne geçmek gerekmektedir. Bu sebeple, neredeyse her gün yeni bir likidite önlemi açıklayan Merkez Bankası’nın 19 Kasım planlı toplantısında, politika hamlesine karar verirken kur artışının oluşturduğu parametreleri değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz.
KUR VE FİYATTA İSTİKRARSIZLIK BÜYÜMEYE ENGEL
Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu ise değerlendirmesinde yurtiçi üretici fiyat endeksi ÜFE’nin beklentilerin üstünde yıllık yüzde 18.20, aylık yüzde 3.55 arttığını hatırlatarak “ÜFE’nin bu kadar yükselmesi maliyet anlamında ilerde talep enflasyonu yaratacaktır” dedi. Son dönemde kurların artması ile enflasyonda risklerin arttığını belirten Şohoğlu, kur ve fiyat istikrarı olmadan yatırımların artması ve sürdürülebilir büyümeye geçmenin zor olacağını da ekledi. Merkez Bankası’nın, asıl hedefi olan fiyat istikrarına mutlaka sadık kalmasını ve gerekirse bu fiyat istikrarına yönelik politika faizi dahil tüm araçlarını bağımsızca kullanmasını iş dünyası olarak beklediklerinin altını çizen Başkan Şohoğlu, “Uzun soluklu yapısal reformlar gerçekleştiği taktirde hem güvenin hem istikrarın artması ile ülkemizin çok iyi yerlere geleceğinden şüphemiz yoktur” ifadelerini kullandı.