Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
24 Eylül 2023
GIDA ENFLASYONU, UYGULANAN YANLIŞ POLİTİKALARIN SONUCU

Yerli üretim ve hayvancılığı desteklemek yerine iktidar ithalata yönelirken, Türkiye’de tarım ve gıda sektörü, son yıllarda pek çok sorunla karşı karşıya.

GIDA ENFLASYONU, UYGULANAN YANLIŞ POLİTİKALARIN SONUCU

BirGün’e konuşan Ali Ekber Yıldırım “İş aslında tarlada başlıyor yani girdi maliyetlerindeki artıştan kaynaklanıyor. Lojistikten, aracı sayısının fazlalığından, örgütlenmenin az olmasından kaynaklanıyor. Sorun tarlada… Ürünler markette üretilmiyor ki, süreç tarlada başlıyor” diyor.

Yerli üretim ve hayvancılığı desteklemek yerine iktidar ithalata yönelirken, Türkiye’de tarım ve gıda sektörü, son yıllarda pek çok sorunla karşı karşıya. Sorunlu ve yetersiz tarım politikaları, iklim krizi, yok olan orman sahaları, tarım arazileri, meralar ile dört bir yerin betona gömülmesi üreticileri ve tüketicileri çok ciddi boyutlarda vurmuş durumda. Maliyetler, tekelleşme ve şirketlerin baskısı altında ezilen üreticinin durumuna seyirci kalan iktidara eşlik eden muhalefetle üretememe haline eşlik eden tüketme hali içindeyiz. Artan maliyetler, yoğun emek sömürüsü, düşük gelirler, artan gıda fiyatları, kalitesiz ürünler gibi bir dizi sorun da birbirine göbekten bağlı. Bu süreç gıda güvenliğini ve halkın sağlığını da tehdit ediyor. Tarım ve gıda sektöründeki bu olumsuz gelişmeler, toplumun ekonomik ve sosyal yapısını da bozmuş, yoksulluğu ve eşitsizliği artırmışken konuya dair detayları tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım ile konuştuk.

Şu anda tarımdaki en büyük sorun nedir sizce ve neler yapmak gerekir?

Pek çok sorun var ama en temeli bence tarımın Türkiye’de önemsenmemesi. Bu bilinçli ya da bilinçsiz olabilir. Tarım ülkenin gündemine çok fazla gelmiyor. Üretici üzerinden değil de tüketici üzerinden, fiyatlar üzerinden gündeme geliyor. Ayda bir enflasyon açıklandığında gıda fiyatlarını görünce akla geliyor. Sel, don gibi afetlerde gündeme geliyor. Cumhuriyetin ilk 15-20 yılındaki tarıma verilen önem sonraki yıllarda hızla kayboldu. 1950’lerden sonra sanayileşerek kalkınacak dendi, 1980 sonrası hizmet sektörü dendi, tarım hep ötelendi. Tarımla ilgili kurumlar 1980 sonrası kapatıldı. Özelleştirmeler de tarımla başlatıldı oysa dünyada tam tersidir. 2000’lerde daha vahşi bir uygulamayla tarım yok edilmeye çalışıldı. Türkiye’de tarım bitti demek üreticiye haksızlık olur. Çiftçiler üretmek istiyor ve üretmeyi sürdürüyor ama girdi fiyatları çok yüksek. Çiftçi ektiği üründen zarar ettiği için sürekli ürün değiştiriyor. Buğday ekeyim oradan gelir elde edeyim diyor, o düşüyor mısıra geçiyor. Çiftçi sürekli bir arayış içerisinde. Destek politikası son derece yanlış. Yardım, para dağıtma şeklinde oluyor. Kırsaldaki nüfus yaşlanıyor, köyler boşalıyor, üretim olumsuz etkileniyor. Tarımın önemsenmesi gerekiyor. Gübre fiyatlarına bakın, sadece temmuz ayında yüzde 4,3 artmış. Gübre desteği bir kuruş bile olmadı. Mazotta son üç ayda yüzde yüz zam geldi, destek ise çok küçük. Çiftçi zor durumda. Destekler zam oranında olmuyor. Örgütlenmeye önem ve destek sağlanmalı. Şirket tarımı değil. Üretimden sofraya her şey iyi planlanmalı.

Türkiye’de tarım ve hayvancılık dışa bağımlılık ne düzeyde? Bunun etkileri ne?

Eskiden Türkiye, tropikal meyveler dışında her şeyin yetiştiği ülke diye tanımlanırdı. Şimdi kahve hariç her şeyin yetiştirildiği bir ülke aslında büyük bir potansiyel var. Ama ithalata yönelik uygulamalarla Türkiye ne yazık ki dışa bağımlı hale geldi. Yemde dışa bağımlıyız. Son açıklanan destekleme kararnamesine göre yemle ilgili bütün kalemlere bakıyoruz, yem desteği artırılmamış. Türkiye’de ithal edilmeyen neredeyse hiçbir ürün yok. Kendi kendine yeterlilik salgınla birlikte yeniden gündeme geldi. Bu anlamda meyveler, sebze grubu, kuru meyve, fındık, bu ürünlerde kendine yeter bir durumda Türkiye’de… Ama onun dışında yağlı tohumlar, yem bitkileri, yağlar, mercimek, fasulye, barbunya ithal ediliyor. Dışa bağımlı hale geldik.

Bu dengesizliğin sonuçları ne olur?

Mazotta dışa bağımlı, gübrede yüzde 90-95 dışa bağımlı, zirai ilaçlar, yem, öyle… Damızlık hayvan, aşılar, hatta çoban bile ithal ediliyor… Kolay ithalat yapıyoruz, çok zor ihracat yapıyoruz. İçeride fiyatların yükseldiği an, ihracat yasaklanıyor. Bir sabah kalkıyorsun, zeytinyağı ihracatı yasaklandı diyor. Fiyatlar düşsün diye… Fiyatlar düşüyor mu? Tüketicide düşmüyor. Çünkü üretici o üründen vazgeçebiliyor.

Tarım alanlarının korunması için ne gibi örgütlenmelere ihtiyaç var?

Tarım arazilerini bir rant alanı olarak gördüğünüz zaman burada sorun başlıyor. Tarım arazilerinin korunmasıyla ilgili yasa çıktı, büyük ovaların koruma altına alınması gündeme getirildi ama o ovalara termik santral kurulmaya çalışılıyor. Mera alanları ciddi oranda azaldı çünkü oralar rant alanı oldu. Tarım arazilerine, zeytinlik alanlara, ceviz ıslahının yapıldığı alanlara konut yapılıyor. Harran ovasındaki alanlar bile yapılaşmaya girdi. İzmir’de Menemen, Torbalı ovasında binalar oldu betonlaştı. Buraları yapılaşmaya açmak kabul edilebilir değil. Tarım arazilerini gözümüz gibi korumamız gerek. 2000’lerin başında 28 milyon hektar olan alanlar 23 milyona gerilemiş. 5 milyon hektar kaybetmişiz ki bu bazı ülkelerin yüzölçümünde büyük. Asıl büyük tehlike bence burada. Toprağı kaybedersek ileride hiçbir şeyi düzeltemeyiz.

Gıda fiyatlarındaki artışı bu nasıl etkiledi?

İş aslında tarlada başlıyor yani girdi maliyetlerindeki artıştan kaynaklanıyor. Lojistikten, aracı sayısının fazlalığından, örgütlenmenin az olmasından kaynaklanıyor. Vatandaş Antalya’da 5 lira olan domatesi İstanbul’da 25 liraya tüketiyor. Sorun tarlada… Uyguladığınız yanlış politikaların sonucu gıda enflasyonu. Ürünler markette üretilmiyor ki, süreç tarlada başlıyor. Yem fiyatı artarsa et, süt fiyatı artar. Çiftçi, “ben para kazanamıyorum” diyor.

Bu sağlığı da etkiliyor değil mi?

Ülkede işçiler, çalışanlar, dar gelirliler, gelirinin büyük bir bölümünü gıdaya harcıyor. Bu fiyatlar tamamen yanlış politikalardan, beceriksizlikten kaynaklı. Dünyada fiyatların en yüksek olduğu 4-5 ülkeden biri oluyoruz ki bu gerçekten utanç verici. Gıda hepimizin zorunlu tükettiğimiz bir şey olduğu için daha çok gündeme geliyor. Alım gücünde de çok büyük gerileme var. İstanbul gibi bir kentin gıda ihtiyacını karşılamak mümkün olmuyor, hem nüfus açısından hem de orada tarım alanı kalmadı. Antalya’dan, Mersin’den getirdiğiniz zaman da bunun taşıma maliyeti oluyor. Üründe de bu esnada kayıp oluyor. Ciddi bir maliyet bunlar. Kaybedilen ürün için de mazot, gübre, su kullandınız. Hem ekolojik hem de ekonomik olarak ele alınmalı işler. Sofralık domates yerine salçalık domatesi daha ucuz diye alıp tüketti insanlar. Bu yıl hep bunu gördük. Belki sanayi domatesi olduğu için daha fazla zirai ilaç kullanıldı, belki sağlık açısından bir problemi var. Tüketici artık sağlık boyutunu geçti fiyatına bakıyor. Alım gücü düştüğü için.

Tarımsal destek paketi açıklandı, bu kararı genel olarak değerlendirirseniz ne dersiniz?

Bu destekler çok geç açıklanıyor. 2023 destekleri bunlar. 27 yıldır tarım yazıyorum, tüm bakanlar şunu söyler: Biz tohum tarlaya düşmeden destekleri açıklayacağız. Bugüne kadar böyle bir şey olmadı. Tarım desteği nedir? Bunu bilerek üretim yaparsanız üretime de ona göre karar verirsiniz. Ekim ayında, 2024’te hasat edecekleri buğdayın ekimine başlıyor çiftçi. 2024 yılında ne destek alacaklarını bilmeden bu üretimi yapacaklar. Ödemeler de çok geç alınıyor. 2023 destekleri, buğday arpa hâlâ destek yok. Ödemeler 2024 Mart ayından sonra başlıyor. Bu kadar geç açıklanan ve ödenen desteklerden ne üreticiye ne de devlete bir şey gelmez. Bu desteklerin bir etki analizi de yapılmıyor. Üretim ne kadar arttı, kalite ne kadar arttı, verimlilik ne oldu? Bunların hiçbiri yapılmıyor, sadece reklamı yapılıyor. Avrupa’da 7 yıllık destekler bellidir. Fark ödemesi dediğimiz bir kalem var. 17 üründe veriliyor. Bu sene sadece 2’sinde reel artış var, 15’inde yok. Çeltik önemli ülke açısından. Pirinçte dışa bağımlıyız çünkü. Tam 15 yıldır çeltiğe verilen destek yılda 10 kuruş. 15 yılda artmaz mı bu? Yağ bitkisi 8 yıldır 55 kuruş. Soyada yüzde 95 dışa bağımlıyız, tüketimin sadece yüzde 5’ini üretiyoruz. Burada da destek 8 yıldır 60 kuruş, hiç artmamış. Tane mısırda 2006’da 6,7 kuruştu kilo başına sonra… Sonraki 6 yıl boyunca 4 kuruş olarak uygulandı, son 7 yıldır 3 kuruş. Zeytinyağında 8 yıldır bir kuruş artış yok. Madem öyle çıkın, üretmeyin deyin.

Son olarak hayvancılığa değinebilir miyiz?

Buradaki temel sıkıntı, 1980’den itibaren vurulan darbedir. Peynir ithalatı, yem sanayinin kapatılması, özelleştirmeler gibi nedenlerle büyük bir darbe yedi. AKP iktidarı da sürekli et ithal ediyor. 2007-08 döneminde büyük bir kuraklık olmuştu. Yem fiyatları artmıştı, süt fiyatı da düşmüştü. O dönemde köylüler ineklerini kesti, 1 milyona yakın hayvan kesildi. Sonrasında da et fiyatları fırladı. Sonra da ithalata başladılar. Cumhurbaşkanı öyle dedi ve başladı. O günden sonra Türkiye ne bulsa ithal etti. Ne fiyat düştü ne de hayvan varlığı arttı. Tarım Bakanlığı verilerine göre 2021-22 arasında da 1 milyona yakın hayvan varlığında bir azalma olmuş. Burada ithalatçılar para kazanıyor, üretici ve halk zarar görüyor. Et ve Süt Kurumu üreticiyi korumakla yükümlüyken artık bir ithalat ofisi gibi çalışıyor.

Buradaki emekçilerin şartları nasıl geliştirilebilir?

Tarım işçileri tamamen yok sayılıyor. Ağırlıklı olarak Güneydoğu’dan gelen işçiler, gittikleri yerlerde çadırlarda, ilkel koşullarda, sağlıksız, çocukları eğitimsiz yaşıyor. En ciddi sıkıntılardan birisi işçi bulmak. Köy nüfusu azalıyor ve yaşlandı. Çoban olarak Afganlar ve Suriyeliler çalışmaya başladı. Verilen ücretlerle geçinmek mümkün değil. Bu konu karanlık bir nokta gibi. Kimse değinmiyor. Çiftçilerin kendisinin de durumu kötü, birçoğu Bağ-Kur primini bile ödeyemiyor. Özellikle kadınlar tamamen kayıt dışı…

KAYNAK Birgün
DİĞER HABERLER
BARRY CALLEBAUT’TA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI
BARRY CALLEBAUT’TA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI

Sendikamız ile Barry Callebaut Türkiye arasında şubat ayında başlayan yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlandı.

YOKSULLUK SINIRI 58.205 LİRA
YOKSULLUK SINIRI 58.205 LİRA

Açlık sınırı 19 bin 980 lira ile asgari ücreti 2.978 lira astı.

YÜKSEK FAİZ GELİR ADALETSİZLİĞİNİ BÜYÜTÜYOR
YÜKSEK FAİZ GELİR ADALETSİZLİĞİNİ BÜYÜTÜYOR

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, yüksek faize dayanan bir politikanın ‘gelir ve servet adaletsizliğini derinleştireceğine’ dikkat çekti.

İŞÇİ SINIFLARI ENTERNASYONALİST DEĞİL, MİLLİYETÇİDİR
İŞÇİ SINIFLARI ENTERNASYONALİST DEĞİL, MİLLİYETÇİDİR

1 Mayıs, “işçi sınıflarının uluslararası düzeyde birlik, dayanışma ve mücadele günü”dür.