GERİSİ TEFERRUAT
Bırgün bir şey olur ve herşey değişmeye başlar. Hiçbir müdahale de bu değişimi durduramaz. Tıpkı evrenin oluşumu gibi. Büyük patlama oldu! 29 Ekim, Türkiye´nin büyük patlaması; artık yeniden cumhuriyetin inşaasını durduramazlar.

Bırgün bir şey olur ve herşey değişmeye başlar. Hiçbir müdahale de bu değişimi durduramaz.
Tıpkı evrenin oluşumu gibi. Büyük patlama oldu! 29 Ekim, Türkiye’nin büyük patlaması; artık yeniden cumhuriyetin inşaasını durduramazlar. Barikatları da duvarları da "vız" geldi. En çok da "Stalin’in tavuğu" hikayesini olur olmaz heryerde anlatarak, "Bu halktan bir şey olmaz" diyenlere ders olsun. Bu sayfadan sendikalara yürüyüşe katılmadıkları için eleştiriler yöneltildi. Bir tek Birleşik Kamu-İş, Cumhuriyet yürüyüşlerinin hepsinde vardı.
Diğerleri, Türk-İş Yönetimi’ni "sosyal diyalogcu" olmakla eleştirirken, AKP taşeronluğunda yürütülen cumhuriyet yıkıcılığına karşı "Seferberlik Yürüyüşü"ne katılmamayı, acaba hangi diyalog türü olarak değerlendirdiler merak ediyorum doğrusu? Bu tavra ne demeli bilmiyorum ama, acaba cumhuriyetin yıkıldığı bir Türkiye’de hangi işçinin kıdem tazminatını, iş güvencesini, sosyal güvenliğini savunabilecekler? Ya da, savunma konusunda ne kadar samimiler? Sendikalar yasası için, ancak TBMM’ye geldiği gün ayağa kalkan sendikal örgütlülük, acaba bu saldırıların, cumhuriyete yapılan saldırıdan bağımsız olduğunu mu düşünüyor? Vatan Namus-Emek onlar için sadece slogandan mı ibaret? Bu nasıl aymazlık bilinmez ama işçi sınıfı tarihi bunu da yazacak. Söz konusu cumhuriyetle idare edilen bir vatansa, sendikalar yasası teferruattan ibaret kalıyor.
Sendikalar Yasası TBMM’den geçti, hamaset yine işe yaramadı, medet umma sırası Abdullah Gül’e geldi. Türk-İş yönetimi sosyal diyalog ustalığını konuşturdu, 30 işçi ve altındaki sayıda işçi çalıştırılan iş yerlerinde sendikal tazminatı ortadan kaldıran maddenin iade edileceği sözünü aldı. Ne büyük başarı. Darısı göstermelik diğer maddelerin kaldırılmasında. Ama sanırım Gül’den medet uman sadece Türk-İş değil, DİSK de Çankaya’nın kapısını çaldı. Hak-İş’te ise tuzlar kuru. Onlar istediğini zaten aldı. Cumhurun olmadığı yerden medet umma gafletinden vazgeçilmedikçe cumhuriyetin ne olduğunu anlamak da mümkün olmayacaktır.
Bayram tatilini bitiren sendikalar, bir de tatil rehavetini üstlerinden atarlarsa bayram öncesinde bıraktıklan, Sendikalar Yasası’na karşı ne yapılabileceği tatışmalarma da başlarlar. Gerçi yasa bağıra bağıra geldi. TBMM’den hiç zorlanmadan geçti. Gizli protokole imza atanlar da koltuklannda rahat rahat oturmayı sürdürüyor. Artık gerisi de gelir. Kıdem tazminatı, Ulusal İstihdam Stratejisi, teşoranlaştırma, güvencesizlik. Taşlar bağlı, yandaşlar serbest. Biz köşelerden bağırsak, çağırsak, kızsaz ne olur. Yandaşlaştıkça batan, saldırıldıkça kaçan, sustukça susan sendikacılar oldukça olsa olsa gerisi teferruat olur.