GERÇEKLERİ KABULLENEMEYENLER İÇİN ÇÖZÜM YOKTUR!
Son altı aydır ülkemizde yaşanan eğilimler nedeniyle sorunlarımız hızla ağırlaşıyor ve geleceğe yönelik beklentiler olumsuzlaşıyor. Yeterli ve gerekli sermaye girişi olmayınca döviz kurlan dalgalı bir şekilde yükseliyor; ekonomi durgunlaşırken enflasyon ve işsizlik yükseliyor.

Son altı aydır ülkemizde yaşanan eğilimler nedeniyle sorunlarımız hızla ağırlaşıyor ve geleceğe yönelik beklentiler olumsuzlaşıyor. Yeterli ve gerekli sermaye girişi olmayınca döviz kurlan dalgalı bir şekilde yükseliyor; ekonomi durgunlaşırken enflasyon ve işsizlik yükseliyor. Yoksulluk sınırının altında çok ciddi bir yoğunlaşma yaşanıyor ve devamında olumsuz eğilimler kontrolden çıkıyor. Küreselleşme denilen kuralsızlığın veya eski adı ile kapitalizmin esiri durumuna düşen piyasa mekanizması, kıtlaşan kaynakları etkin bir şekilde dağıtmayı beceremiyor ve müdahaleler kötüye gidişi önlemiyor. Etkili ve yetkili kesimlerin açgözlülüklerine yenik düşerek tasarruf açığının büyümesine zamanında dur diyememesinin ve yabancı kaynaklara aşırıya kaçan oranda bağımlılaşmanın bedeli çok ağır olacak gibi görünüyor.
SONUÇ ÇÖZÜMSÜZLÜK
Sürdürülebilir olmayan eğilimler ile küreselleşme denilen kuralsızlığın ortaklığından çıkacak tek bir sonuç vardır: Kriz ve yıkıcı istikrarsızlıklar. Yukarıda özetlemeye çalıştığımız eğilimler, bu yolda ilerlediğimizi haykırıyor. Bu türden gözlemlerimizi okuyuculanmızla paylaştıkça, çözüme ilişkin sorular ile karşılaşıyoruz. Bugüne kadar çözüm konusuna girmekten ısrarla kaçındık; zira herkesin duymak istediği yanıt kendi pozisyonuna ve taşıdığı risklere göre değişiyor! Kalıcı çözümler, gerçeklerin kabulüyle çoğunluğun dayanışma ve kararlı desteğini gerektirir; bu koşullar oluşuncaya kadar sabırla beklemeniz ve bu süreçte farkındalığı artırmaya çalışmanız lazımdır. Son 12 yıldır çözüm diye önümüze konulanlara ve bugünkü sonuçlarına bir bakın! Ne görüyorsunuz? Çözüm mü, yoksa çözümsüzlük mü? Bunun felaketle sonuçlanacağı ve kesinlikle çözüm olamayacağı söylendiğinde, çoğunluk neden yanlışın peşinden gitmeyi tercih etti? Neden çözüm gibi gösterilen fakat kalıcı olamayacağı bilinen tuzaklara düşüldü ve geleceğimizdeki ipotek büyütüldü? Neden iyi niyetli çoğunluk çaresizlik bataklığına saplandı ve kötü niyetliler güçlenerek diğerlerini suistimal edebilmeye devam edebildi?
KRİZ DE BİR ÇÖZÜMDÜR…
Unutmayın, kriz de bir çözümdür! Ama en pahalı olan ve en ağır ve en uzun süreli bedeller ödeten çözüm türüdür! Kalıcı çözümler adına payına düşen fedakarlığı reddedenlerin sebep olduğu yıkıcı bir süreçtir; sorunlar tarafından yönetilmenin ve haksızlıklara dur diyememenin sonucu olarak karşımıza çıkar! Görece güçlü olanlar çok kaybeder ve çoğunluğun durumu daha kötüye gider, büyük istikrarsızlıklar yaşanır! Tarihe bakarsanız, Kurtuluş Savaşımızın da bu türden bir çözüm olduğunu görebilirsiniz. Tepkisel nitelikli, kalıcı olmayan çözümler de vardır. Geniş kesimlerin çaresizliğini suiistimal ederek göz boyayabilir, geçici bir rahatlama yaratabilirsiniz. Bu tür yaklaşımlar sorunların kökenine inmez, ağrı kesiciler yoluyla algıları yönlendirir. Yabancı kaynak girişi olduğu sürece sorunun farkına varmamak, faiz düşüşünün yaratacağı geçici canlanmadan medet ummak da bu türden yaklaşımlar grubuna girer. Genel seçimler öncesindeki asgari ücretlerin yükseltilmesi ve emeklilere ikramiye verilmesi türünden söylemler de aynı kapsamdadır. Geneli yangına körükle giderek, sorunların daha seri bir şekilde ağırlaşmasına katkı yapar.
DERS ALMAYI BECERMEK
Duygusal toplumlar, genelde sonuna kadar yanlış tercihlerin abonesi olmaktan kurtulamaz. Görece güçlü olanların açgözlülüğü, çoğunluğun çaresizliği ve diğerlerinin nefsine düşkünlüğü bu sonuçta belirleyici olur. İş dünyası, üniversite ve medyadaki kanaat önderlerinin büyük oranda devşirilerek işbirlikçi haline getirilmiş olması da bu doğrultuda yönlendirilmeye kolaylaştırır. Gerçekleri dost bilip bu gidişin sonu felakettir diyenler dokuz köyden kovulur! Yeni bir model çerçevesinde önceliklerin değişmesine, etkili düzenlemelerin hayata geçirilmesine, bu yolla sorunların kökenine inilmesine ve haksızlıklara müdahale edilmesine karşı çıkılır. İş işten geçtikten sonra kına yakılır! Ne diyelim! Yanlışlarından arınmayı beceremediği için gerçeklerle barışamayanlar için çözüm yoktur! Onlar oldukİarı gibi görünmekten kaçınır ve de görünmek istedikleri gibi olmak istemezler! İnanç, adalet, kanaat, kardeşlik ve barış gibi kelimeleri sadece başkalarını aldatmak için kullanırlar; fakat anlamını hiçbir zaman kavrayamazlar! Kula kulluğu ve hileyi çok severler; kaz bekledikleri yerden tavuğu esirgemezler! Genel seçim öncesindeki söylemlere ve anket sonuçlarına bir bakın! Çoğunluğun gerçekleri özümsediğini, kalıcı çözüm adına gerekli dayanışma ve kararlı desteğe hazır olduğunu söyleyebilir misiniz? Galiba akıllanmamız için daha çok çile çekmemiz ve yaşayacağımız yıkımlardan ders almayı becerebilmemiz gerekiyor!