EN AZINDAN DEMOKRASİ ALDATMACASI SONA ERDİ
En azından artık demokrasi aldatmacası sona erdi. Yani takke düştü kel göründü.
En azından artık demokrasi aldatmacası sona erdi. Yani takke düştü kel göründü. 11 Haziran her açıdan tarihe not düşülecek… Önceki gece Rıdvan Akar’ın Gezi Parkı Belgeseli’ni müthiş duygularla izlerken “Yarın sabah işe gelmeden önce Gezi’ye uğrayayım, oranın havasını yeniden soluyayım” diye düşünmüştüm. Besbelli ki Başbakan da “farklı duygularla” izlemiş belgeseli.
Sabahın 7.30’unda yola çıkmak için hazırlanırken geldi ilk haber. Daha birkaç gün önce “Sevgili çocuklar Gezi’de ıhlamur kokuları içinde uyandınız” diye tweet’ler atan İstanbul’un romantik valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun “Sadece meydandaki pankartları kaldırıyoruz. Gezi Parkı ve Taksim’e kesinlikle dokunulmayacak, sizlere asla dokunulmayacak. Bu sabah ve bundan sonra polis kardeşlerinize emanetsiniz” aldatmacası ile başladı “tiyatro”. Sabahın o saatinde tesadüfen oradan geçmekte olan TV’lerin canlı yayınları eşliğinde. Binlerce polis ve onlarca TOMA’nın bir avuç provokatörün attığı molotofları 3.5 saat boyunca engelleyemediklerinin görüntülerini biraz dikkatli izleyen herkes kurmacayı anlardı.
Gezi Parkı’nın gençleri ise sessizce bekliyorlardı. Evet 3.5 saat sürdü polisin Taksim Meydanı’ndaki şovu. Tam o sırada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısındaki konuşması başladı. Yalanlar, çarpıtmalar ve her kesimden her meslekten insana açık tehditler ile sürdürdüğü… Vali, Gezi’deki gençlere meydandaki protestolara katılmadığı için teşekkür ederken, diğer yanda Başbakan’ın televizyon ekranlarında “Meydandakileri ve Gezi’dekileri birbirinden ayırmaya çalışıyorlar. Gezi’dekiler de masum değil. İşgallerine göz yummayacağız” sözlerini sarf ediyordu. Başbakan konuşurken polis komutu aldı ve Gezi’ye gaz bombaları yağdırmaya başladı. Tüm gün sürdü bombalar, gaz atılmadığı zaman ses bombaları ile yüreklere korku saldı. Onlar yaralıları revire taşıyarak ilk yardımı yaparken tam revirin ortasına atılıyordu bombalar.
Evet dün o gencecik yüreklere artık asla yok olmayacak öfke ve nefret tohumlarını ekti Başbakan. Oysa inanılmaz bir mizah gücü ile gerçekleştiriyorlardı onlar eylemlerini… Müthiş dayanışma, birlik ruhu, barış ve yardımseverlik Gezi’nin her köşesine sinmişti. Onca kalabalığa karşın tacizin asla olmadığı, eylemin şenliğe dönüştüğü bir park haline gelmişti. Başbakan’ın kini o güzelim parkta mizahı bile susturdu…
Evet 11 Haziran günü en azından demokrasi aldatmacası sona erdi. Aynı saatlerde Çağlayan Adliyesi’nde 73 avukat cüppeleri ile polis tarafından tartaklanıyor ve sonra da gözaltına alınıyorlardı. Bugüne kadar askere Ergenekoncu, öğrenciye tinerci, gençlere ayyaş, halka çapulcu diyen Başbakan, Bezmiâlem Valide Sultan Camisi’nin doğruları söyleyen imamına yalancı demeyi, avukatlara terörist muamelesi yapmayı durdurmuyordu. Başbakan aynı öfkeyle işadamlarına, gazetecilere de saldırıyordu. Ve AKP meclisinde ayakta alkışlanıyordu. Ve televizyon kanalları diktatörün konuşmasını ekonomi söylemiyle meşrulaştırıyorlardı…
Bunca olay çıkarken ülkenin Cumhurbaşkanı tek bir ses bile çıkarmıyordu. Bu tek adam yönetimi, sivil dikta değil mi şimdi? Bir tek insan durdurulamaz kini ile milleti parçalamaya, bölmeye, birbirine düşürmeye çalışıyor.
Bu işin sonu nereye varacak, diye soruyor herkes birbirine. Kimse bilmiyor. Bildiğim tek şey korku ve nefret tohumlarının giderek etrafa yayıldığı… Ve ufukta Erdoğan’ı dizginlecek kimsenin görünmemesi…