Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
22 Nisan 2013
‘EMEKÇİ’ HAKLARINI HOCAMIZA SORDUK, YANITLADI

1 Mayıs yaklaştıkça emekçilerle ilgili çeşitli çevrelerce toplantılar yapılmakta, emekçi hakları ve bu haklara karşı sermayenin giderek yükselen saldırısı tartışılmaktadır.

‘EMEKÇİ’ HAKLARINI HOCAMIZA SORDUK, YANITLADI
Emekçilerin insan olma istek ve talepleri, aslmda kurtuluş amacıyla örtülü olarak sisteme yönelik saldırıdır. Zira, kapitalizmin emekçi yaptığı insanların insan olmaları ancak kapitalizmin sosyalizme dönüşümü ile olanaklıdır.

1 Mayıs yaklaştıkça emekçilerle ilgili çeşitli çevrelerce toplantılar yapılmakta, emekçi hakları ve bu haklara karşı sermayenin giderek yükselen saldırısı tartışılmaktadır.

Bu saldırılara karşı eski tip örgütlenmenin modasının geçmiş olduğu sıkça vurgulanmakta ve bu durumdan bir çıkış aranmaktadır. Buna yönelik olarak da önce sistemin yeni üretim süreç ve koşullarının analiz edilerek anlaşılmasına çalışılarak ne tür bir emekçi örgütlenmesine gidilmesi gerektiği üzerinde kafa yorulmaktadır. Tüm bu mücadele ve arayışlara büyük saygı duymakla beraber, gidilen yolun ve tartışmalarda kullanılan söylem ve kavramların mücadelede başarıya fazla hizmet etmeyeceğini düşünmekteyim. Bu yazıda ve ilerideki yazılarda, bu konudaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir defa, tarihsel süreç üretimin konjonktürel örgütlenme ve işleyiş biçiminin anlaşılarak ona yönelik bir mücadele örgütü kurmanın başarıda önemli olduğu görüşünün yanlışlığı ya da fazla işe yaramadığı bizzat tarihsel süreçte kanıtlanmıştır. Fordist üretim süreçlerinin geçerli olduğu, hatta Fransız ve İtalyan komünist kökenli sendikalarla güçlü bir sendikacılığın yürütüldüğü dönemlerden bugünlere gelmiş olmamız, koşullara göre sendika oluşturmanın hemen hiçbir şeyi çözmediğinin en önemli kanıtıdır. Zira, sermaye yapısının değişmesi yarattığı çeşitli sorunlar yanında işsizlik yaratıp sendikaları işlevsiz kılmıştır.

Hal böyle olunca, var olan duruma göre değil, ana dokuyu, yani ekonomik sistemi hedef alırcasına bir sendika kurmak ve sendika-siyaset ilişkisini gündeme getirmek gerekmektedir. Diğer bir mesele, emekçi mücadelelerinde kullanılan kavram ve sloganlarla ilgilidir. Emekçiler taşeronlaşmaya karşı çıkıyorlar, her ay onlarca emekçi iş cinayetlerinde can veriyor, asgari ücret artık bir kişiyi bile doyurmaya yetmiyor ama yine emekçiler, hem de hiç vazgeçmeden, "emekçi hakları" meydanlarda haykırıyorlar. Tüm bu koşullara rağmen, anayasa yapılmaya çalışılırken, bir iki cılız talep dışında, emekçiler ne istediklerini kamuoyu ile paylaşarak ve seslerini yükselterek ilgililere güçlü olarak iletmiyor. Ama sadece "emekçi haklan" diye belli belirsiz serzenişte bulunuyorlar.

Bu tür bağrışmalardan bir sonuç alınamıyor. Bunun sebebi ise çok açıktır; emekçinin olduğu her durumda, doğal olarak, karşıda sermayedar vardır ve karar sermayedardadır. Kapitalizmin hiçbir aşamasında olmadığı gibi, bu aşamasında da sermayedar emekçiye yüzünü dönmek durumunda değildir, olamaz da, çünkü hem sermayedar sıkışık, hem de emekçiler artık eski güçlerinde olmadığı gibi, yanlarında da artık büyük destekçileri olan sosyalistler yoktur.

O zaman ne yapmak gerekir. Birincisi emekçi emeğine saygı duyarak, üretimine sahip olmaya çalışmalıdır, artık meydanlarda bunu dile getirircesine bağırmak durumundadır. Emekçiler bu bilince ulaşmamak için dinciler ve faşist milliyetçiler tarafından baskı altında tutulmakta, emekçiler de, sosyalistleri başka mantıkla, milliyetçileri ise başka mantıkla kendilerine uygun görerek baskılara tahammül etmekte, hatta kendilerini sömürmeye ya da sömürüye itmeye yeltenenlerle ittifak kurmaktadır. Peki, emekçiler ne istemelidir? Bu sorunun yanıtı çok açıktır. Emekçiler yarattıklarına yabancılaşmamak, yani "insan olmak" istemelidirler.

Şimdi emekçi olanlar, artık insan olma konumunu talep etmelidir, insan olma arzusu tarihsel konuma dönüş talebidir. Şöyle ki, emekçi tarihsel olarak insan idi, feodal ya da kölelik döneminde köle haline dönüştürüldü, kapitalizm ise insanı emekçi dokusuna dönüştürerek, onu ürününe yabancılaşırdı. Şimdi emekçiler eğer yarattıklarına yabancılaşarak sömürülmek istemiyorlarsa emekçi konumundan insan konumuna geçmeyi talep etmelidirler. Emekçi, emekçi olarak doğmaz, insan olarak doğar, sistem onu doğal durumuna yabancılaştırarak emekçi yapar. Emekçilerin insan olma istek ve talepleri, aslında kurtuluş amacıyla örtülü olarak sisteme yönelik saldırıdır.

Zira, kapitalizmin emekçi yaptığı insanların insan olmaları ancak kapitalizmin sosyalizme dönüşümü ile olanaklıdır. Tarihi mücadelenin ilk adımları toplumsal tabuları yıkıcı olacağı kadar, görüntü olarak masum olmak durumundadır. is Böylece iki amaç güdülmüş olur. Birincisi, bu stratejide toplumsal sempati kazanılır ve mücadele çok ciddi tepki ile karşılaşmaz. İkincisi, bizzat emekçiler bu mücadelede yabancılaşma kavramı üzerinde yoğunlaşıp bilinçlenerek güç kazanırken sömürücüleri ürkütürler. Mücadele uzun erimli bir süreç olup, sonuç bir gecede alınmaz.

Bugünün emekçileri insan olmak ğ’ istediklerini haykırdığında bu "5 mesajı iş çevreleri ve siyasiler  çok doğru ve o kadar da korku ile algılarlar. Bu algılama geçiş  sürecinde bugünün emekçilerine emekçi olarak bazı haklar sağlayabilir. Strateji sonucunda  bazı hakların kazanılması zafer olarak görülebilir, ancak bu sahte parıltı, sosyal demokrasi politikaları dönemlerin de olduğu gibi, asıl hedefi perdelememelidir. Sosyal demokrasi konusunu gelecek hafta tartışmak üzere…

DİĞER HABERLER
BARRY CALLEBAUT’TA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI
BARRY CALLEBAUT’TA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI

Sendikamız ile Barry Callebaut Türkiye arasında şubat ayında başlayan yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlandı.

ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR
ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR

Açlık sınırı altında aylıklarla yaşamaya mahkûm edilen emekliler, çalışma yaşamına geri dönmek zorunda kalıyor. Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyerek çalışan emekli sayısı son 4 yılda 1 milyon 125 bin 131 kişi arttı.

HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM
HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM

Politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit bırakan TCMB, liraya geçişi özendirmek için bankaları mevduat faizini artırmaya zorluyor. Bankalar mevduat faizini düşük, kredi faiz oranını ise daha yüksek hızda artırıyor.

İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR
İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR

5 yıldır özel bir iş yerinde çalışıyorum. Geçen hafta iş sözleşmesi verip imzalamamı istediler. Anlayabildiğim kadarıyla şartlar hep işverenin lehinde. Sözleşmeyi imzalamazsam ne olur, işveren işten çıkarabilir mi?