‘ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMALIYIZ’
PAKMAYA direnişinde 19 günü geride bırakan Bülent Yılmaz ve Soner San´nın evlerine konuk olduk. Geleceklerinin tehlike altında olduğunu gördüklerini belirten işçiler Elimizi taşın altına koymanın tam zamanıydı diyorlar. Direnişçi işçilerin eşleri, eşlerinin bir an önce işe geri dönmesi gerektiğini söylüyor.
PAKMAYA direnişinde 19 günü geride bırakan Bülent Yılmaz ve Soner San’nın evlerine konuk olduk. Geleceklerinin tehlike altında olduğunu gördüklerini belirten işçiler "Elimizi taşın altına koymanın tam zamanıydı" diyorlar. Direnişçi işçilerin eşleri, eşlerinin bir an önce işe geri dönmesi gerektiğini söylüyor,
"Pakmaya bizim sırtımızdan daha fazla para kazanmak istedi; elektrikten, sudan, hammaddeden kısamadı, işçiden kısarak kârından zarar etmek istemedi. Biz hakkımız olanı isteyince, sendikalaşma mücadelesine girince de bizi kapının önüne koydu.” Bu sözler 6 yıldır Pakmaya Kocaeli fabrikasında çalışan Bülent Yılmaz’a ait.
Tek Gıda-İş’te örgütlendikleri için 19 gün önce işten atılan 6 Pakmaya işçisinden biri Bülent Yılmaz. Geçtiğimiz yıl ocak ayında evlenmiş. Evlendikten kısa süre sonra öğretmen olan eşinin ataması gerçekleşmiş. Yılmaz, “İşten atılmamış olsaydım, İstanbul’da öğretmenlik yapan eşim Ağustos’ta eş durumundan tayinini Kocaeli’ye isteyecekti, beraber olacaktık” diyor.
Pakmaya direnişinde 19 günü geride bırakan Bülent Yılmaz ve Soner Sarı’nın evlerine konuk olduk. Yaşanan süreci, evdeki durumları, ailenin diğer fertlerinin değerlendirmelerini konuştuk.
SONUNA KADAR EŞİMİN YANINDAYIM
Yılmaz ailesi yeni evli bir çift. Bülent Yılmaz’ın eşi Tuba Yılmaz evliliklerinin yedinci ayında ataması yapılan çiçeği burnunda bir öğretmen. İstanbul’un Esenyurt semtine atanan Tuba Yılmaz Ağustos ayında Kocaeli’ye atanabilmeyi beklerken, eşi işten atılmış.
Bu durumun kendilerini çok etkilediğini söylüyor: “Bizim durumumuz ne olacak, ben eş durumu ataması yapabilecek miyim? Bütün bunlar muamma. Devlet sendikalaşmaya önem verdiğini söylerken, bizim başımıza neden böyle şeyler geliyor bilmiyorum. Eşimin bu sebepten işinden olması beni çok şaşırttı. Ama ben bu konuda eşimin sonuna kadar yanındayım, direnişlerinin iyi bir şekilde sonuç vereceğine de inanıyorum.”
‘PAKMAYA ARTIK SENDİKALI’
Patronların 30-40 TL zamlarıyla bu işin devam edemeyeceğini ve geleceklerinin tehlike altında olduğunu fark ettiklerini dile getiren Bülent Yılmaz, “Taşın altına elimizi koymanın tam zamanıydı, bunu bilerek hareket ettik ve sendikaya üye olduk. Kendimizi ancak bu şekilde ifade edebilirdik, hakkımızı almak için sendikalaşmaktan başka yolumuz yoktu” diyor.?
Önümüzdeki süreçte sendika ile birlikte işe döneceklerine inancı tam olan Yılmaz’a göre Pakmaya artık sendikalı bir fabrika. İçerideki arkadaşlarına da seslenen Yılmaz, fabrika patronlarının arkadaşlarını Cumhuriyet altınlarıyla, yakacak yardımıyla kandıramayacağından da emin: “Tek isteğimiz içeride sendikalı olmayan arkadaşlarımızın kendilerini doğru bir şekilde ifade etmeleri, dik durmaları ve bize destek olmalarıdır. Biz dik durduk, hakkımızı istedik, kapının önüne koyulduk. Ama halen dik durmaya devam ediyoruz. Çünkü bizim bu direnişimiz geleceğimiz için çok önemli.”
‘BİRLİK OLSUN, OĞLUM İŞİNE DÖNSÜN’??
Bülent Yılmaz’ın annesi Nezire Yılmaz da sendikalaşma her işçinin hakkı olmasına rağmen çoğu patronun bunu istememesinden şikâyetçi. Oğlunun bu en doğal hakkını kullandığı için işten atılmasına üzülüyor: “İşçiler birlikte hareket etmedikten sonra haklarını alamayacaklar. Birlikten dirlik doğar. Oğlumun bir an önce işinden olan arkadaşlarıyla birlikte fabrikalarına dönmelerini istiyorum.”
‘KULLANDIĞIMIZ LAVABOYU BİLE KİLİTLEDİLER’
Soner Sarı, 10 yıldır “sorunsuz sıkıntısız bir şekilde” çalıştığı Pakmaya’dan “işyerinde huzursuzluk çıkardıkları” iddiasıyla kapı önüne konulmuş olmasına öfkeli. İşten kovulmalarının tek sebebinin sendikaya üye olmaları olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Direnişimizi kırmak için fabrika müdürleri her şeyi deniyor. Fabrika önünde kullandığımız lavaboyu bir süre sonra ‘arızalı’ diye bizlere kullandırmadılar. Ama oranın biz fabrika önünden ayrıldıktan sonra açıldığını çok iyi biliyoruz. İhtiyaçlarımızı gidermek için 500 metre mesafedeki alışveriş merkezine gidiyoruz. Yine fabrikanın önünde bir durağımız vardı, burası bizim direniş çadırımızdı. Ama biz geçen cuma fabrika önünden ayrıldıktan sonra, durağı içine alacak bir şekilde fabrika önüne çit çekerek o alana girmemizi engellediler. Bu hareketle sendikaya ne kadar karşı olduklarını gösteriyorlar. Biz anayasal hakkımızı kullandık ve sendikaya üye olduk ama işveren anayasayı yok sayarak bizleri işten attı.”
GEÇİM SIKINTISI ŞİMDİDEN DÜŞÜNDÜRÜYOR
Biri 6 yaşında, diğeri de 6 aylık iki kız çocuğu olan Soner Sarı, direniş boyunca en büyük desteği eşi Zeynep Sarı’dan görmüş. Eşinin “haklı bir mücadele verdiğini” ifade eden Zeynep Sarı, “insanın hakkını araması kadar doğal bir şey olamayacağı” görüşünde. Eşinin ücretiyle geçinemediklerini belirterek sosyal hayatlarının olmadığından yakınan Zeynep Sarı, “Eşimin aldığı maaş 4 kişilik bir aileyi nasıl geçindirecek?
Seneye birinci sınıfa başlayacak olan kızını bu durumda nasıl okutacağımı şimdiden düşünüyorum. Patronların elini vicdanlarına koyup ‘Biz ne yapıyoruz’ diye düşünmeleri gerekirken eşimi kapının önüne koydular” diyor. Bu durumun bir an önce çözüme kavuşmasını ve patronlarının eşinin haklarını tanımasını bekliyor: “Çocuklarımı bırakabileceğim bir yerim olsa ben de eşimle fabrika önünde direneceğim. Eşimin işe onurlu bir şekilde dönmesini istiyorum.”