ELE VERİRLER TALKINI, GİDER DÖVİZLE YAPARLAR İÇ BORÇLANMAYI!
Bir yanda liralaşma kavramı, diğer yanda iç borcunun dörtte birden fazlası döviz cinsinden olan Hazne!
Yalnızca döviz mi, iç borcun beşte birden fazlası da TÜFE’ye endeksli. Üstelik bu oranlar son dönemde bankalar zorla sabit faizli kamu kâğıdı almak durumunda kaldıkları için böyle.
Yıl 2012… Hazine’nin iç borç stokunda döviz cinsinden olan tutar sıfırlanmış. 387 milyar lira iç borç var ve bunun tümü TL cinsinden. Doğrusu da bu. İç borç alıyorsan kendi paran cinsinden alırsın. Öncesinde döviz cinsinden borç varmış ve o tutar tümüyle ödenmiş ve bitmiş.
Sonraki beş yıl boyunca da döviz cinsinden iç borç alınmamış. 2013, 2014, 2015, 2016 ve 2017 yıllarında da döviz cinsinden borç yok. Sıfır!
2018’de çok küçük miktarda döviz cinsi borç alınmış ama önemsiz.
2019’dan itibaren eski kötü alışkanlığa dönülmeye başlanmış. 2018’de yüzde 1 olan iç borç içindeki döviz cinsi tutarın payı bir yıl sonra yüzde 11.5’e fırlamış.
Hele son üç yıl; 2020, 2021 ve 2022!
Döviz cinsi olan iç borcun toplam iç borca oranı sırasıyla yüzde 25.1, yüzde 29.4 ve yüzde 26.9 düzeyinde.
Ne güzel değil mi!
Vatandaşa dövizinizi satın diyeceksiniz, dövizle borçlanmayın diyeceksiniz, dövizle işlem yapmayın TL kullanın diyeceksiniz, havaya giren birileri akılları sıra dövize ders verdiklerini düşünerek dolar yakacak, kimi burnunu silecek… Bunlar olurken Hazine çaresiz bir şekilde iç borcunun dörtte birden fazlasını döviz cinsinden yapmak zorunda kalacak.
Liralaşmaya Hazine’den başlasanıza!
Sayılar ortada… Hazine’nin 2022 sonunda 1.9 trilyon lira iç borcu var ve bunun 513 milyar lirası döviz cinsinden. Döviz arttı mı faiz isterse yerinde saysın Hazine’nin ödeyeceği tutar artacak.
Hazine’ye dövize endeksli borç verenler ise adeta peşin satan durumunda. Hani klasik bir çizim var ya, veresiye satan, peşin satan diye. Dövize endeksli borç verenler de işte öyle, peşin satan gibi, pek kaygıları yok. Kendilerini bir anlamda garantiye almışlar.
Hazine’nin iç borcunun dörtte birden fazlası döviz cinsinden olunca insan ister istemez şu meşhur “liralaşma”yı düşünüyor. Aslında önemli tutarda TL tasarrufu da dolara endeksleyip, özünde dolarizasyonu artırıp sonra da adına liralaşma denilen politika vardı ya, işte o akla geliyor.
Hadi diyelim gerçekten liralaşma var ve bunu artırmak için uğraşıyoruz. Bu politika Hazine’ye niye uğramıyor? Var mı bu sorunun bir yanıtı?
Yalnızca döviz olsa iyi!
İç borçlanmadaki tek garabet döviz cinsinden borç alınması da değil ki… Bir de TÜFE’ye endeksli borçlanma var.
Her ne kadar son aylarda bankalar düşük faizli Hazine kâğıdı almak zorunda bırakıldıkları için TÜFE’ye endeksli borç stokunun toplam içindeki payı azalmışsa da yine de stokun beşte birden fazlası enflasyona endeksli.
Hazine iç borçlanmada tabii ki borç verenler daha çok kazansın diye TÜFE’ye ve dövize endeksli kağıtlara ağırlık vermiyor.
Sorun, sabit faizli kâğıt satamamak, bu kadar basit.
Enflasyonun seyri tüm beklentileri bozmuş, kimse önünü göremez hesap yapamaz hale gelmiş; daha da ötesi artık enflasyon iyice tırmanmış ama Hazine faizi düşük tutacağım diye ayak diremeye çalışıyor.
Hazine’ye borç verenler, yüzde 85 enflasyon varken bile yüzde 20 faize razı olup parasını bankada tutan vatandaşa pek benzemiyor. Milyarlarca lira için değil yüzdenin, bindenin bile hesabı yapılıyor doğal olarak ve böylesine enflasyonist bir ortamda Hazine’ye borç verirken adeta çatır çatır pazarlık ediliyor.
Kuraldır, istisnai durumlar hariç faizi borç alan değil, borç veren belirler. Borç verenler de kendi açılarından haklı olarak sabit ve düşük faizli kâğıt yerine enflasyona ve dövize endekslenmiş kâğıdı tercih ediyor.
Sonuç ortada… Siz istediğiniz kadar faizi düşürdük deyin, sayılar gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Gözler önüne serilen bir diğer gerçek de dövizi hedef tahtasına koyar gibi yapıp bir dizi söylem geliştirdikten sonra mecbur kalınca nasıl da o dövize bel bağlanıldığı…
Ekonomiyi bu hale getirdikten sonra hadi dövize endekslemeden borç alsanıza… Hadi TÜFE’ye endekslemeden borç bulsanıza…
Son dönemdeki düşüş aldatmasın
Hazine’nin borçlanmasında faizin son dönemde hızla aşağı gelmesinin, hatta TL faizin döviz faizinin altına inmesinin nedeni ortada. Bu durumdan kimse pay çıkarmaya kalkışmasın.
Bankalar adeta boğazları sıkılırcasına kamu kâğıdı almak zorunda bırakıldıkları için bu sonuç doğuyor.
Bankaları kendi hallerine bırakın bakalım, bu ortamda, bu enflasyon ve gelecek belirsizliğinin yaşandığı bu koşullarda öyle yüzde 10’dan daha düşük faizli kamu kâğıdı alıyor mu?
Bu durumun faturası da gelecek dönemde çıkacak, o da ayrı!