Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
11 Ekim 2010
EKONOMİK ‘TOPARLANMA’ ZAYIFLIYOR, KARAMSARLIK ARTIYOR

Geçen pazartesi ve çarşamba yazılarımda aktardığım sorunlar ve tartışmalar hafta sonunda yapılan, IMF-Dünya Bankası yıllık toplantısından önce, giderek yoğunlaştı. Bir yıl önceki IMF-Dünya Bankası toplantısına egemen olan (bizim o zaman da katılmadığımız) iyimser havanın dağılmış olduğu görülüyor.

EKONOMİK ‘TOPARLANMA’ ZAYIFLIYOR, KARAMSARLIK ARTIYOR

Bir yıl içinde, zaten zayıf olan ekonomik toparlanma iyice zayıfladı. Bu sırada uluslararası işbirliği havası dağılmaya, uluslararası gerginlikler artmaya başladı. Dünya ekonomisinin gereksinimleri konusunda, ABD ile Çinin algıları arasındaki uçurumun giderek derinleşiyor olması da potansiyel olarak çok tehlikeli bir gelişme.

Borç yükü, kapasite fazlası

IMFnin hafta içinde yayımlanan raporu, dünya ekonomisinin 2011 yılında, daha önce öngörülenden daha fazla yavaşlayacağını söylüyor. IMFye göre gelişmiş ülkelerin kamu borçlarının yükü ve bunları yönetmeye yönelik politikaların etkileri ekonomik toparlanma üzerinde olumsuz etki yapıyor.

Sonuçları hafta içinde yayımlanan bir Standard&Poors araştırması da bu borç sorununun yapısal bir özellik kazandığını, patlayıcı bir yol üzerindeilerlemeye devam ettiğini gösteriyor. Dünya nüfusunun üçte ikisini oluşturan 49 ülkenin kamu borçlarının GSMHye oranının, mali krizin ve toplam nüfus içinde yaşlı nüfusun ağırlığının artıyor olmasının etkisiyle, 2007 yılında yüzde 148den 2050 yılına kadar ortalama yüzde 245e yükselmesi bekleniyor (Bloomberg, 07/10/10).

Goldman Sachsın baş ekonomisti Jan Hatziusun ABD ekonomisinin yakın geleceğine ilişkin beklentilerini, oldukça kötüve çok kötüolarak tanımlaması, işsizlik oranının yüzde 10a ulaşacağını, resesyona geri dönme olasılığının güçlendiğini vurgulayarak, mali merkezlerdeki egemen algıyı yansıtıyor (Bloomberg, 06/10). İş aletleri, kimyasal ürünler, tıbbi ürünler sanayi malları ihraç eden, Avronun en değerli olduğu dönemde bile ihracatını arttırmayı başaran Almanyanın ihracatında ağustostan bu yana görülen gerileme de (Bloomberg, 08/10), dünya ekonomisinde toparlanmanın zayıflamakta olduğuna ilişkin savları destekliyor.

Dünya ekonomisinin merkezlerinde, yüksek kamu borçlarını yönetmeye yönelik kemer sıkma politikaları devreye girdikçe, borç köpüğünün arkasındaki esas yapısal sorunun daha da ağırlaşma olasılığı artıyor. Geçen hafta Financial Times baş ekonomisti Wolfun önde gelen ekonomilerin tarihsel büyüme trendlerinin yüzde on altında seyrettiklerine ilişkin gözlemlerini aktarmıştım. Bu hafta The Economist de, sanayileşmiş ülkelerde potansiyel GSH ile gerçekleşen GSH arasındaki açığa, dolayısıyla atıl kapasite sorununa dikkat çekiyor, ekonomik toparlanmanın bu atıl kapasiteyi harekete geçirecek güce ulaşamadığından yakınıyordu.

Bu bağlamda, The Economistin yazısında, çalışan kişi başına GSH oranını gösteren bir grafik çok tehlikeli bir gelişmeye işaret ediyordu. Grafik gelişmiş ülkelerin performansının 1995ten bu yana, özellikle 2003/4ten sonra hızlanarak sürekli düştüğünü gösteriyor. Buna karşılık yükselen piyasaların performansını gösteren eğri 1990dan sonra sürekli ve güçlü bir biçimde yükseliyor. Ancak bu yükselme 2006/07den itibaren bir gerilemeye dönüşerek gelişmiş ülkelerin düşme eğilimine katılıyor.

Bu grafik, çevre ve merkez arasında bir senkronizasyon oluştuğunu, sermayenin gerçekleşme peşinde koşarken kaçacağı alanların hızla kurumakta olduğunu gösteriyor. Halbuki merkez ülkelerin ekonomileri talep yetersizliği, kapasite fazlası sorununu aşmak, ellerindeki mali sermayeyi değerlendirmek için çevre ülkelerin piyasalarına, oralarda birikmiş olan servetlere gözlerini dikmiş durumdalar. Uluslararası Finans Enstitüsünün (IFF) açıkladığı verilere göre, yükselmekte olan piyasalara giden net sermaye miktarı 2010 yılında daha önce öngörülen 709 milyar doları aşarak 825 milyar dolara ulaşmış (Los Angeles Times, 06/10)

Ve yeni köpükler…

Yükselen piyasalardaki güçlü büyümeye ilişin tartışmaların canlanmaya, kaygıların da su yüzüne çıkmaya başlamasının ardında işte bu gelişmeler yatıyor: Sakın, mali sermayenin merkezdeki sıkışıklıktan kaçarak çevre ülkelere yönelmekte olması, buralarda ekonomik büyümeyi desteklerken, aynı zamanda yeni bir mali krizin koşullarını hazırlıyor olmasın? IMFnin Batı Yarım Küre Direktörü Eyzaguirra da bu elverişli durumun (sermeye akımının) sürdürülemeyecek bir eğilim olduğuna inanıyor (Emerging Markets, 08/10)

Koşullar oldukça farklı olmasına karşın, benzer bir süreç, 1970lerin başında, yapısal krizin ilk büyük resesyonunun ardında yaşanmıştı. O zaman, merkezden çevreye kaçmaya başlayan mali sermaye, önce ekonomik büyümeyi hatta sanayileşmeyi teşvik etmiş ancak, ABD faizleri yükseltir yükseltmez (Volcker şoku) 1982de çok şiddetli bir borç krizine yol açmıştı.

Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellickin yaptığı uyarı da bu risklerin artmakta olduğunu düşündürüyor. Zoellicke göre getiri peşinde koşan para, yükselen piyasaların dövizlerinin değerini, varlık fiyatlarını yükseltiyor, gayrimenkul ve emtia piyasalarında köpüklerin oluşması riskini arttırıyor” (Financial Times, 05/10).

Bu arka plan üzerinde bazı gelişmeler, uluslararası işbirliği ortamının zayıflamasına, siyasi gerginliklerin artmasına yol açıyor. Bu olguyla ilgili olarak, IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn bazı hükümetlerin iç sorunlarını çözmek için döviz kurlarını kullanma riskine dikkat çekerken Bazı ülkelerin döviz kurlarını silah olarak kullanmaya başladığına ilişkin bir kanı oluşmaya başladı diyor. (Market Watch, 07/10)

Gerçekten de Brezilya, Güney Kore, Tayland, Çin, hatta Avustralya (Wall Street Journal 08/10) gibi ülkelerde, mali sermayenin saldırgan ve talancı sıcak para operasyonlarına karşı korunmak, bu arada dövizlerin değerlenerek ihracat kapasitelerini olumsuz etkilemesini önlemek için döviz kurlarına müdahaleye, sermaye girişini kısıtlamaya yönelik önlemler alma eğilimi güçleniyor. Uluslararası mali istikradan sorumlu olma iddiasında olan IMF de bir taraftan (Çine gelince) sermaye kontrollerinin zararlarını anlatıyor, diğer taraftan (Latin Amerikaya) gelince bu uygulamaları destekliyor, hatta yol göstermeye çalışıyor. (Emerging Markets, 08/10/2010)

Böylece, merkez ülkelerinin sermayesinin yükselen piyasalara ulaşma, kendi pazarlarını koruma rekabeti de döviz savaşlarını kızıştırıyor. Bu bağlamda, Çini döviz manipülasyonu yapmakla suçlayanların da döviz manipülasyonu yapmakta olduğu görülüyor. Japonya Yenin güçlenmesini engellemek için mali piyasalara müdahale ediyor; ABD ve İngiltere, büyük çaplı parasal genişlemeye giderek dövizlerinin değerini aşağı çekmeye çalışıyorlar.

Tüm bunlar yaşanırken ABD ve Avrupanın,dünya ekonomisindeki dengesizlikleri düzeltmek gerekiyorvarsayımıyla Çinin üzerindeki baskıları artıyor. Çinin bu baskılara kararlı bir biçimde direniyor olmasıysa akla Ya Çin bu dengesizlikleri azaltmak istemiyorsa? sorusunu getiriyor. (Çarşamba günü devam ediyorum…)

CUMHURİYET – ERGİN YILDIZOĞLU

DİĞER HABERLER
BARRY CALLEBAUT’TA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI
BARRY CALLEBAUT’TA TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI

Sendikamız ile Barry Callebaut Türkiye arasında şubat ayında başlayan yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlandı.

ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR
ÇARESİZ KALAN EMEKLİ İŞE DÖNÜYOR

Açlık sınırı altında aylıklarla yaşamaya mahkûm edilen emekliler, çalışma yaşamına geri dönmek zorunda kalıyor. Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyerek çalışan emekli sayısı son 4 yılda 1 milyon 125 bin 131 kişi arttı.

HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM
HALK BIKANA KADAR YÜKSEK FAİZE DEVAM

Politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit bırakan TCMB, liraya geçişi özendirmek için bankaları mevduat faizini artırmaya zorluyor. Bankalar mevduat faizini düşük, kredi faiz oranını ise daha yüksek hızda artırıyor.

İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR
İŞÇİYE İŞ SÖZLEŞMESİ VERİLMESİ ZORUNLUDUR

5 yıldır özel bir iş yerinde çalışıyorum. Geçen hafta iş sözleşmesi verip imzalamamı istediler. Anlayabildiğim kadarıyla şartlar hep işverenin lehinde. Sözleşmeyi imzalamazsam ne olur, işveren işten çıkarabilir mi?