EKONOMİK BÜYÜME NEDİR, NE DEĞİLDİR?
2010 büyüme rakamı yüzde 8.9 açıklandığında ayaklarımız yerden kesildi. Oysa abartılacak bir durum yok.

2010 büyüme rakamı yüzde 8.9 açıklandığında ayaklarımız yerden kesildi. Oysa abartılacak bir durum yok.
Bilindiği gibi ekonomik büyüme ekonominin üretim kapasitesinin arttırılması, yani daha fazla mal ve hizmet üretilmesidir. Bu da gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) önceki yıla göre değişim yüzdesi ile ifade edilir. Yüzde 8.9’un anlamı, 2009 yılına göre bu oranda daha fazla mal ve hizmet üretildiğidir.
GSYH belirli bir zaman içinde bir ülkede üretilen nihai mal ve hizmetlerin piyasa değeridir. Nihai mal ve hizmet ise başka bir mal ve hizmetin üretiminde kullanılmayan, direkt olarak tüketilen mal ve hizmetlerdir. Evimize giren ekmeği ele alalım. Çiftçi buğdayı un fabrikasına satar. Un fabrikası için buğday ara maldır. Un fabrikasının sattığı un fırın için ara maldır. Fırın undan ekmek yapar, ekmeği bakkala ya da markete satar. Fırındaki ekmek tüketiciye sunulan yere göre ara maldır. Biz ekmeği yemek için aldığımızda bu ekmek artık nihai maldır. Milli gelir hesaplarken ekmeğin tüketici fiyatı hesaba katılır. Ara mallar hesaba alınmaz. İşte üretim aşamalarında yaratılan katma değerlerin toplamı nihai malın piyasa değerini verir. Piyasa değeri mal ve hizmetlerin satışından elde edilecek hasılat olduğundan GSYH bir anlamda Türkiye’nin cirosudur.
Bir şirketin cirosunun artması iyi bir şeydir. Eğer bir şirket mal ve hizmet satamıyorsa veya cirosunda artış yapamıyorsa sorun var demektir. Ama ciro artışı da her şey değildir. Bir şirket cirosunu arttırırken borçları artmışsa, faiz giderleri de artmış olacağından cirodan elde edeceği kâr azalacaktır. Yani ciro kadar ciroyu yaratan unsurlar ve kârlılık da önemlidir. Çünkü yapılan cironun finansmanı gelecek dönemlerin cirosunu ve işletmenin pozisyonunu etkiler.
Türkiye’nin cirosu olan GSYH 2010 yılında artmıştır. Bu iyi bir şeydir. Peki Türkiye bu büyümeyi nasıl finanse etmiştir, diye sorulacak soruya; döviz fazlası vererek değil, borçla, cari açıkla ve sıcak para ile finanse etmiştir, demek durumundayız.
Cari açık kriz öncesi 2008’de 42 milyar dolar, 2009 da yaklaşık 14 milyar dolar iken 2010 yılında yaklaşık 48.5 milyar dolara çıkmıştır. Dış borcumuz 290.3 milyar dolara çıktı. Son 5 yılda dış borç yüzde 70 arttı. Sıcak para 140 milyar dolara geldi. Bu rakamlar 2010 büyümesinin ciro artışının neyle karşılandığı ve açığın sıcak para ile finanse edilmesi nedeniyle ekonominin hararet yaptığını göstermektedir. Bu nedenle de Merkez Bankası’nın karşılık oranlarını arttırması gibi ekonominin ateşi kontrol altında tutulmaya çalışıyor.
İşte Türkiye daha 2009 yılına göre daha fazla mal ve hizmet üretirken bu artışı, ciddi sorunlar yaratacak cari açığa ve sıcak paraya dayanarak yapıyor.
Bir de büyümenin olup olmadığı hususunda GSYH’yi dolara çevirdiğimizde karşımıza ilginç bir durum çıkıyor. 2009’da 742 milyar dolar olan GSYH, 2010 yılında 736 milyar dolar olmuş, yani dolar bazında küçülme söz konusu. Kişi başına milli gelirde de küçülme vardır. 2009’da 10.285 dolar olan KBMG, 2010 yılında 10.079 dolara düşmüştür. Eğer kur düşmüş olsa idi dolar bazında daha düşük bir GSYH çıkacaktı.
Öte yandan kişi başına milli gelir refahın ölçüsü olarak kullanılmakta ise Türk-İş tarafından açıklanan açlık sınırının 871 TL, yoksulluk sınırının haneye giren gelir olarak 2.834 TL ve 20 milyona yakın yoksul ve açlık sınırında yaşayan insanımızın olduğu düşünüldüğünde, büyümeden pay almanın eşit bir şekilde olmadığı ortaya çıkmaktadır. Önemli olan sadece bir ülkenin ekonomisinin büyümesi değil, büyümenin hakça ve eşit paylaşımıdır. Yani refahın eşit dağıtılmasıdır. Aksi halde cirosunu arttırıp kârları sadece kendi cebine indiren, vergisini ödemeyen, çalışanına hakça bir ücret vermeyen işletme sahibine benzer.
Ama esas olan ciroyu arttırmaktır. Borçlardan, döviz açığından kim ölmüş ki dersek; Avrupa’da ardı ardına iflas bayrağını çeken ülkeleri iyi izlemek ve Ortadoğu’daki gelişmeler enerji maliyetimizi arttıraracağı dolayısıyla sıkıntıya gireceğimiz noktasındaki kaygıları da dikkate almak gerektiğini hatırlatalım.
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi