EĞRETİ İSTİHDAM YÜKSEK İŞSİZLİK
Bilindiği gibi TÜİK aylık olarak iki ay öncesinin işsizlik verilerini yayınlıyor. Bu kapsamda Kasım ayı işsizlik verisi geçen günlerde yüzde 9,9 olarak açıklandı. Ardından DİSK-AR yaptığı yerinde bir çalışma ile asıl işsizliğin yüzde 10 değil yüzde 19 olduğunu kamuoyuna duyurdu.
Bilindiği gibi TÜİK aylık olarak iki ay öncesinin işsizlik verilerini yayınlıyor. Bu kapsamda Kasım ayı işsizlik verisi geçen günlerde yüzde 9,9 olarak açıklandı. Ardından DİSK-AR yaptığı yerinde bir çalışma ile asıl işsizliğin yüzde 10 değil yüzde 19 olduğunu kamuoyuna duyurdu. (Türkiye ekonomisinde 30 yılı aşkın bir süredir uygulanan ekonomi politikalarının ağır bir sonucu olan kronik işsizliği güzelce kamufle eden TÜİK’in istatistiklerdeki bu tekelciliğine karşı DİSK-AR’ın yapmış olduğu bu çalışma anlamlıdır).
TÜİK’in kimlerin işsiz olup olmayacağına keyfi bir biçimde karar verdiği, iş bulma umudunu yitirenleri, görünmeyen emekleriyle eve hapsolan kadınları işsizden saymadığı, hatta haftada iki saat çalışanı bile iş sahibi gördüğü bir hesaplamadan, yani bir anlayıştan bahsediyoruz. Dolayısıyla rakamlar üzerinden sağlanan bu hegemonyanın kırılıp, sistemin yıkıcı sonuçlarını görünmez kılan taktikleri deşifre etmenin önemi burada büyüktür. İstihdamdaki bu niceliksel bozukluğun yanı sıra, içinden geçtiğimiz bu dönem istihdamın niteliksel olarak sorgulanmasının zorunlu hale geldiği de bir dönemdir. Keza, bugün işgücünün yoğunlaştığı alanlar ekonomik gelişmelere karşı son derece kırılgan dolayısıyla istikrarsız, esnek ve güvencesiz yani geçici nitelikli ve düşük ücretlidir. Bugün küresel sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılan istihdam biçiminin niteliği, reel ücretlerde sürekli hale gelen erimenin, sosyal hak kayıplarının ve neredeyse sıfırlanan ekonomik ve sosyal güvencenin de yanıtlarını bizlere vermektedir.
Kaynak: TÜİK
2004 yılından bu yana rakamlara göz attığımızda, istihdamda sanayinin küçük bir farkla gerilediğini ancak ciddi bir gerilemenin tam anlamıyla tarım alanında yaşandığını göreceğiz. AKP’nin göz bebeği, ekonomideki biricik dayanağı inşaat sektöründe ise yine bu dönemde istihdam edilenlerin sayısında iki katına yakın bir artış dikkat çekicidir.
Yaklaşık on yıldan bu yana toplam istihdamın yarısını barındıran hizmetler sektöründeki yoğunlaşma tam gaz devam etmekte, 9 yılda yüzde 43’lük bir artışla bugün toplam istihdamın yarısından fazlası ise hizmetler alanında yer almaktadır. Hizmetler alanı; tarım, madencilik ve imalat sektörlerinin dışında kalan tüm faaliyetler olarak tanımlayabileceğimiz, yelpazesi oldukça geniş bir alandır.
Türkiye’de bu yelpaze sosyal ve dağıtım faaliyetlerinin dışında bankacılık-finans sektörü, sigortacılık, emlak/müteahhitlik ve turizm faaliyetlerinde yoğunlaşır. Tüm bu sektörlerin çalışma yaşamında öne çıkan ortak özellikleri ise uzun çalışma saatleri, düşük ücret, çalışanlar arası kıyasıya rekabetin pekiştirilmesine yönelik performansa göre ücretlendirme/ değerlendirme olarak sıralanabilir.
Tüm bunların çalışanlar üzerinde uygulanabilirliği bu işkollarında çalışanların bir an bile enselerinden eksik edilmeyen iş kaybı tehdidiyle sağlanır. Bu nedenle sendikal örgütlülüğe izin verilmez, hatta ‘örgütlenmemeyi’ yasal güvenceyle garanti altına alır (bknz: bankacılık). Buradaki ücretlendirmeye gelince, 2007’nin başında-nominal olarak-saatlik kazanç endeksinde yüzde 14’lük yaşanan artışın, 2013 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 11,5’e düştüğünü görmekteyiz. Bu reel anlamda, yani enflasyon, zamlar, hayat pahalılığı dikkate alındığında bir kayıp demektir.
Hizmetler sektörünün Türkiye’de öne çıkan başka bir özelliği ise geçmişten bu yana kişilerin iş bulamadığı koşullarda, yaşamlarını sürdürebilmek için yürüttüğü enformel işleri giderek formel hale getirmesidir. Buna en somut örnek ise kadınların ev içi görünmeyen emekleriyle üstlendiği işler gösterilebilir.
Bu işlerin toplumsallaştırılması yahut kadınlar üzerindeki katmerli sömürünün kaldırılması yerine bu işler, bir yandan evde görünmeyen emeğe dayatılmaya devam edilmiş fakat bir yandan da piyasaya açılmıştır. Ev temizleme şirketleri, yemek şirketleri vb alanlar, kadınların evden arta kalan zamanlarında "para kazanabilecekleri" kapılar olarak sunulmuştur. Burayı genişletir, otel ve eğlence hizmetleri faaliyetlerini de eklersek, enformel istihdam biçimlerinin nasıl formelleştiği konusunda hizmetler sektörünün rolü ortaya çıkacaktır.
Başa dönersek, hizmetler sektörü Türkiye’de küresel sermayenin ihtiyaçlarına uygun istihdam biçiminin inşa edildiği bir dönemin prototipi konumundadır. Geçici işler, eğreti istihdamın nasıl genele yayıldığının tarihini özetle bizlere sunar. Çalışma yaşamında, fazla mesai, esnek saatler, düşük ücretlendirme, güvencesizlik ve sosyal haklardan yoksun çalışmanın nasıl ‘normalleştirildiği’, sektörün gelişimiyle paraleldir. Aynı şekilde, istihdamın yoğunlaştığı alan olması, emekçilerin bugün hangi şartlarda nasıl çalıştıklarını resmeder ve TÜİK’in yüzde 9,9 olarak sunduğu işsizlik oranının eğreti istihdamla sağlanan aldatmacasına ışık tutar.