Greenpeace Akdeniz Ekolojik Tarım Raporuna göre dünyadaki gıdanın yüzde 30’u israf ediliyor. Gıda sistemi, toplam küresel emisyonun yaklaşık yüzde 25’inden sorumlu. Greenpeace Akdeniz, belediyelerden ürünün tarladan sofraya uzanan yolculuğunda aracıları ortadan kaldırarak hem üreticinin emeğinin karşılığını alacağı, hem de tüketicinin daha sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlayacak üretici pazarları kurmasını talep ediyor. Greenpeace Akdeniz Gıda ve Tarım Proje Sorumlusu Berkan Özyer, "En temel ilkelerimizden biri, yerel ve mevsiminde tüketmek olmalı. Sonsuz tüketim alışkanlıklarının bizi bu cendereye soktuğunu unutmamalıyız. Bunun için öncelikle temiz gıda arzı sağlamak, mevcut durumdaki temiz üretimleri öne çıkarmak ve desteklemek gerekiyor" dedi.
Gıda hakkı
Ekolojik tarım adlı raporda merkezine insanı koyan bir gıda sisteminin yedi ilkesi anlatılıyor. 7 ilke, "Gıda egemenliği, çiftçilere ve kırsal topluluklara fayda sağlamak, akıllı gıda üretimi ve verimi biyoçeşitlilik, sürdürülebilir toprak sağlığı ve daha temiz su, ekolojik haşere yönetimi, dayanıklı gıda sistemleri" başlıkları altında toplanıyor. Mevcut gıda sisteminin insanların gıda hakkını güvence altına alamadığının anlatıldığı raporda, sistemin biyoçeşitliliği ya da çevreyi de korumadığına dikkat çekiliyor. Ekolojik tarıma da değinilen raporda bu tarım şeklinin sağlıklı tarım ve sağlıklı gıda sağlandığı ifade ediliyor.
Her tür altyapı var
Türkiye’deki gıda sistemi hakkında sorularımızı yanıtlayan Berkan Özyer "Türkiye tarım konusunda sınıfın zeki ama tembel çocuğu gibi. Elde her türlü altyapı, olanak varken bu kadar sorunla boğuşmamız gerçekten kabul edilir gibi değil. Çiftçiler refah sıkıntısı yaşıyor, tarımsal araziler azalıyor, ithalat politikası sadece günü kurtarmalık çözümler sunuyor. TÜİK verilerine göre tarım alanları 2001-2018 yılları arasında yüzde 12 azaldı. 2018 yılında buğday ithalatı yüzde 32 arttı. 1970’te tarımsal istihdamın toplam istihdama oranı yüzde 65 iken bugün bu oran yüzde 7’ye kadar geriledi" diye konuştu.
Samimi niyet
Türkiye’de ekolojik tarımın son birkaç on yıl öncesine kadar kendiliğinden uygulandığını anlatan Özyer özetle şöyle konuştu:
"Şimdi yapılması gereken bilimin ışığında geleneksel birikimi bugünün ihtiyaçları ve imkânlarıyla buluşturmak. Avrupa ve ABD bu sorunu çok daha ciddi yaşıyor ve çözüm üretmenin, değişikliğin kaçınılmaz olduğunu günden güne fark ediyor. Türkiye’de pestisit kullanımı, toprağa verilen zarar henüz o aşamaya gelmeden önce adım atabiliriz. Göz göre göre aynı hataları yapıp aynı sonuçlarla karşılaştığımızda da şaşırmak anlamsız. Raporumuzdan da görüleceği gibi bilim ekolojik tarımın mümkün olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla yapılması gereken yerel ve ulusal seviyede bu konunun acil ve öncelikli bir sorun olduğunu kabul etmek. Kısa vadeli rüzgârlara kapılmadan samimi bir niyet ve irade olduktan sonra çiftçinin tarlasında refah içinde üreteceği, tüketicilerin sağlık ve ekonomik kaygılar olmaksızın tüketebileceği bir modele ulaşmak çok mümkün."